11 Haziran 2011

SÖYLEŞİ : Saadet Partisi Mv.Adayı ABDULLAH SEVİM


Sayın Abdullah Sevim gerek siyaset gerekse cemiyet hayatında oldukça etkin bir isimsiniz,sizi sizden dinleyebilirmiyiz?

Öncelikle böyle bir imkanı bana tanıdığınız için size şükranlarımı sunarım.Tüm HaberX okurlarınıda en derin saygı sevgi hürmet ve muhabbetle selamlarım. Efendim bendeniz 1955’te Kastamonu’da doğdum. İstanbul İHL ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldum. Diyanet İşleri Başkanlığı  Haseki Eğitim Merkezi İslami İlimler Bölümü mezunu ve İslam Hukuku Doktoru'yum.Milli Gençlik Vakfı İstanbul Kurucu İl Başkanlığı, Refah Partisi İl Başkan Yardımcılığı, Fazilet Partisi Genel Merkez Eğitimciliği görevlerinde bulundum.1991’de Kastamonu, 1995 ve 1999’da İstanbul birinci bölgeden milletvekili adayı oldum.Halen Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği görevim devam etmektedir.Evli ve 3 çocuk babasıyım.

Sayın Abdullah Sevim Milli Görüş geleneğinden gelen partiler genel olarak sağ parti olarak tanımlandı. Sürekli değişen bir dünyada yaşıyoruz. Partiler konjonktüre göre konumlarını belirliyorlar. Değişip gelişiyorlar. Saadet Partisi kendisini hangi siyasi kanatta tanımlıyor. Dünyada meydana gelen değişim saadet partisini nasıl etkilemiştir?
Öncelikle hiçbir zaman sistemin bize verdiği yön isimlerini ve bu türden aidiyetleri kabul etmediğimizi belirtmeliyiz. Sağcı, solcu, ortanın sağı ya da solu gibi kavramlar küresel sistemin insanları aldatmak için kurdukları düzeneğin parçalarının isimleridir. Biz kendimizi asla bu zulüm çarkının içinde görmüyoruz. Tarih boyunca Hak ve Batıl mücadelesi olmuştur. Batılın sağında ya da solunda olmak bizim için hiçbir değer ifade etmemektedir. Bu düşünceden hareketle biz diyoruz ki bir tarafta sistemin oyuncağı olmuş bir takım partiler, kurum ve kuruluşlar vardır. Bir tarafta da Milli görüş vardır. Bizim değişimden anladığımız şey asla hakkın gömleğini çıkarıp batılın gömleğini giyinmek değildir. Bizim değişimden anladığımız şey amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlerin ve müstakim araçların değişebileceği fakat ilkelerin asla değişemeyeceğidir. Değişimden anladığımız şey ancak elimizde bulunan hakkın anlatılması, ülkenin geleceğinin kurtulması için elde bulunan teknolojik araçları, insan gücünü ve yapılanma biçimini iyi, doğru ve yerinde kullanmaktır. Milli Görüşün görüşlerini değiştirmesi nasıl düşünülebilir. Konjonktürden dolayı kendi düşündüğü gibi davranmayı nasıl bırakabilir. İki kere iki’nin konjonktür gereği 5 edebileceği düşünülebilir mi?

Saadet partisi nasıl bir yönetim anlayışına sahiptir?
Saadet partisinin yönetim anlayışı insan odaklıdır. Milli Görüş insan merkezli bir harekettir. Devletler, sistemler, partiler, kurum ve kuruluşlar hepsi insan içindir. Bu güne kadar kurulan tüm sistemler, yapılan tüm yasalar bir müddet sonra araç olmaktan çıkıp amaç olmaya başladı. Devletlerin insanların refahı için kurulduğu düşünüldü fakat ne yazık ki insanlar devletlere sistemlere feda edildi. Biz her zaman “İnsanı Yaşat ki devlet yaşasın” dedik. 
Bizim anlayışımıza göre devlet denilen aygıt insanın beş şeyini korumak zorundadır. 1. Canını, 2. Malını, 3. Aklını, 4. Dinini 5. Irzını… Bir devlet bu beş şeyi teminat altına alamıyorsa o devlet vazifesini yerine getiremiyor demektir. Bu gün sadece gençlerimizdeki aşınmaya baktığımızda bile bu beş şartın yerine getirilmediğini acı bir biçimde görüyoruz. Bakınız biz yola “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyerek çıktık.

Sayın sevim eğer toplumda insanlar refah içinde yaşamazlarsa nasıl ahlak ve maneviyat olacak?

Bu soru aslında seküler bir aklın ürünüdür. İnsanların huzur için paraya ihtiyacı yoktur. Ahlak ve maneviyat olduktan sonra refahın gelmesi işin en kolay kısmıdır. İnsanların Allah ile bağları kopartıldığı zaman doymak bilmez bir canavara dönüşüyorlar. Ahlak ve Maneviyat toplumun yükselen değeri oldukça insanların kazançları bereketlenecek, Adalet anlayışları gelişecek, aile düzenleri yerli yerine oturacak. İnsanların ruhu doyurulmadığı zaman gözleri aç kalıyor. İşte bu yüzden devlet polisiye ve yasal tedbirlerle değil toplumun ahlaki ve manevi dinamiklerini destekleyerek bu beş şeyi korumalıdır. Bu gün bu beş şeyin korunup korunmadığına bir bakalım.
Gençler incir çekirdeği meselelerden birbirini öldürüyor, kredi kartı borcundan dolayı intihar edenler var, insanlar çok küçük paralar için cinayet işler durumdalar, bu gün kız arkadaş cinayetleri ortaokullara kadar düştü. Can emniyeti sadece bununla da sınırlı değil. Toplum parçalara ayrıldı ve insanlar birbirilerine düşman edildi. Can emniyetinden kastımız sadece teröre bağlı ölümler de değildir. Yine gelir dağılımındaki adaletsizlik iki şekilde mal emniyetini ortadan kaldırıyor. Faizle işleyen çarklar hem bereketi ortadan kaldırıyor ve hem de insanları köleleştiriyor. Haksız bir biçimde bir kesim zenginleştikte ahlaki donanımı da desteklenmemiş, fakirleştirilmiş cahil bırakılmış insanlar başka başka yollara tevessül ediyorlar. Gelir dağılımındaki adaletsizlik bir müddet sonra kravatlı hırsızlarla kravatsız hırsızların savaşına dönüşmeye başlıyor. Bu gün dikkat ediniz kişi başına düşen milli gelirin arttığı söyleniliyor. Kişi başına düşen gelir 10.000 dolar olmuş, duy da inanma. Aslında bu rakam zenginlerin ne kadar zenginleştiğini gösteriyor. Gayri Safi Milli Hasıla hesaplanırken alınan ortalama, en zenginin parası ile en fakirin parasını bir hesabın içine koyuyor sonra diyor ki “hepiniz on bin dolar kazanıyorsunuz”. Halbuki öyle mi? O zengin adam trilyonlarca para götürürken diğeri günlük ekmeğini bulmakta güçlük çekiyor. Tabi bu durum ülkeyi bir Açıkhava tımarhanesine döndürüyor. Bu gün depresyon ilaçları kullananların sayısı endişe edilecek boyutlara ulaşmışsa insanların akıl sağlığının da yerinde olmadığı gerçeği ortaya çıkmış demektir. Günde onlarca saat çalışıp eve gelen televizyonlardan evine sürekli lüks hayat görüntüleri boca edilen insanların akıl sağlığı nasıl normale dönebilir? Devlet insanların dinini de korumuyor. Bu gün sadece Allah emrettiği için başını örten kızlarımız okullara serbestçe hiçbir korku olmadan girebiliyorlar mı? Hayır. Ancak iktidar devam ettiği müddetçe belli bazı değişiklikler oluyor. Yine belli yaşa kadar çocuklarımızın kuran kurslarına gidip kuran eğitimi alması, dini terbiye görmesi yasak. Bunun yanında çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyecek sanat adındaki faaliyetler serbest. Bu ülkede her dönemde “Sana ibadetini yapma diyen mi var? Git camide namazını kıl” diyorlardı. Şimdi değişen nedir? Hiç… Devlet bu gün ırzı da koruyamıyor. Zina’nın serbestleşmesi ve Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde bu yönde yapılan değişiklikler toplumun dokusuna, dini ve ahlaki anlayışına aykırı değil midir? Avrupa birliği ülkelerinin mezhepleri geniş diye bizim de mezhebimiz geniş mi olacak? Bu gün devlet kadın pazarlayan kurumlar işletip vergi alıyorsa insanlar ırzlarının emniyette olduğunu söyleyemez.

Sayın Sevim başörtüsü meselesi konusunda hükümetin attığı adımları nasıl görüyorsunuz? Sizin bu yöndeki çabalarınız ne olacak?
Saadet Partimiz birçok kadın milletvekili adayı koymuş ve bu adaylarımız seçim çalışmalarını yapmaya devam etmektedirler. Kamusal alanda başörtüsü yasağının hukuki bir temeli olmadığı gibi buna hukuki bir temel uydurulmuş olsa bile açıkça Allahın emirlerine yönelik bir saldırıdır. “Başörtüsü dini bir simgedir, Allahın bir emri olduğu için takılmıştır” diyemedikleri için “Siyasi bir simge” demişlerdir. Yani diyorlar ki Paris’te modacıların giyindiği bir örtü olsaydı sorun olmazdı. Fakat Allah bir emir vermiş ve siz bu emri yerine getiriyorsanız hiçbir devlet kurumundan içeri giremezsiniz. Demek ki bu insanlar Allahın emirlerinden rahatsızlık duyuyorlar, onun emirlerine saldırmak için yasak koyuyorlar. Sorun başörtülülerle değil başörtüsünü emreden Allah ve dini iledir. Bu hükümetin yaptığı değişiklik çalışması her zamanki gibi “-mış gibi” davranmaktan başka bir şey değildir. Hükümet tehlikeli bir çıkış yapmış ve “Üniversitede Kılık Kıyafet Serbesttir” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Böylelikle aslında kamusal alanın tamamını teşmil etmeyen bir yasak bu defa “üniversitelerde serbest ama diğer kamu kurumlarında yasak” şeklinde yorumlanacak bir hale getirilmişti. MHP’nin de desteği ile 411 kişi bu yasayı geçirdiler. Allah’ın emirlerine karşı duran Müslümanların hassasiyetlerini hiçe sayan kurumlar yasayı iptal ettiler. Bizim iktidarımızda başörtüsü sorunu kamusal alan özel alan ayrımı yapılmaksızın ortadan kaldırılacaktır. Hükümeti bu konuda samimi bulmuyorum. Burası nasıl bir ülkedir ki açıklık, teşhircilik sonuna kadar serbest ama dini emir gereği örtünmek yasak. Daha birkaç ay önce bir özel üniversitenin güya sinema bölümünde bitirme ödevi olarak Ahlaksız bir filmin verildiği haberi düşmedi mi gazetelere? Bu ülkede inananlara her şey yasak her şey kısıtlı fakat diğerlerine her şey serbest… Biz bu ülkeyi taşların bağlandığı ama köpeklerin serbest bırakıldığı bir ülke olmaktan kurtaracağız. Hükümet, partisinin kapatılmasından korktu. Biz kurumları, partileri hep bir araç olarak gördük. Milli görüş geleneğinin kaç tane partisi kapatıldı yine de boyun eğmedi. Biz asla “Önce biz iktidara gelelim sonra ilkelerimizi getiririz” şeklinde bir yola tevessül etmedik. İlkelerimiz yoksa biz de yoğuz. O yüzden küresel sistem bize ancak 11 ay dayanabildi.

Peki partiniz seçimi kazanamazsa?
Biz Milli Görüşüz ve hiçbir şeye dünyevileşmiş olanların zafer penceresinden bakmadık. Bizim için kaybetmek diye bir şey yoktur. Bu dönemde insanımız artık beşeri sistemlerin adaletsizliklerine “Dur” diyecek ve milletin görüşünü iktidara getirecektir. Bizim çıktığımız yol öyle bir yoldur ki hedefe ulaşmaktan ziyade o yolda bulunup bulunmamaktan dolayı hesap vereceğiz. Bizim alnımız her zaman açıktır. Asıl kazanç sıratı müstakim üzerinde olmaktır. Allah günleri insanlar arasında çevirip duruyor. Yusuf peygamber bir köle olarak pazardan pazara satıldığında da dosdoğru bir insandı. Mısıra sultan olduktan sonra da… dolayısıyla bizim için hangi konumda olduğumuz mühim değildir. Mühim olan bulunduğumuz yerde Allah’ın büyük planının bir parçası olabilmektir.

Peki sizce sonuç ne olur?
Seçim yasaklarından dolayı anket falan açıklanamıyor. Bir rakam vermem zaten mümkün değil. Çünkü anketler oldukça pahalı ve biz kısıtlı bir bütçe ile bu yolda bulunuyoruz. Sonucun herkesi şaşırtacağını, anketleri tepetaklak edeceğini ve halkın milletin görüşünü iktidara taşıyacağını düşünüyorum.

Hükümet’in İsrail noktasındaki çıkışını destekliyor musunuz? Haziran sonunda Mavi Marmara gemisi tekrar Filistin’e yardım götürecek. Eğer bu hükümet anketlerdeki gibi birinci parti olarak çıkar da hükümeti kurarsa Mavi Marmara hususundaki tavrınız ne olur.
Öncelikle Hükümet’in İsrail ile ilgili ilk çıkışını biz zaten en başta desteklemiştik. Fakat Başbakan çıkar çıkmaz “Ben Moderatöre One Minute dedim” diyerek bizi hayal kırıklığına uğrattı. Sonraki süreçte Mavi Marmara’nın Filistin’e gitmesi gündeme geldi. Biz Milli Görüş olarak siyoistlerin işgali altında bulunan Filistin topraklarının özgürleşmesi ve ambargonun kaldırılması için yapılan girişimlere destek olduk. Mavi Marmara 9 şehit verdikten sonra onurlu bir çıkışta bulunmasını bekledik. Ancak yine aziz milletimiz gibi bizde hayal kırıklıkları yaşadık.

Seçim öncesi son ropörtajımızı sizinle yapmak istedim,yarın sandık başına gidecek olan seçmenlerimize son olarak ne söylemek istersiniz?
Pek çok manipülasyonun,kara propagandanın,vahşice rekabetin ve traik bir biçimde güç dengesizliğinin, siyasi partiler arasında olduğu bir seçime gidiyoruz.Biz seçmenlerimize prime time de tv reklamlarında ulaşmadık.Biz seçmenimize kapı kapı gezerek ulaştık.Maddi imkanlarımızın görece yetersizliğini bizler ve teşkilat mensubu diğer kardeşlerimiz daha  çok çalışarak kapattık.Mekanik unsurlara karşı insan yüreği ile mücadele etmektir aslında yaptığımız şeyin adı.Herkes diyeceğini dedi,seçmende aslında memlekette iki partinin olduğunu daha net görmüş oldu.Milletimiz ABD'nin IMF'nin istediğin yada istemediğini değil,The Economistin beğendiğini yada beğenmediğini değil,kendi istediğini iktidara getirmeli.Artık bu topraklarda küresel güç odaklarının görüşleri değil,milletin görüşü iktidarda olmalı.Bunu sağlamak milletimizin elinde.Ben bu kez milletimizin kendi görüşünü,milletin görüşünü iktidara taşıyacağına inanıyorum.İşte o zaman ülkemize gerçek refah bolluk ve bereket gelecek.

Sayın Sevim çok teşekkür ediyorum,vakit ayırdığınız için.
Ben de çok teşekkür ederim,birkez daha sizin vasıtanızla kıymetli HaberX okuyucularına saygı sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

11 Haziran 2011

Twitter @cngzkync