Sayın Abdullah Sevim gerek siyaset gerekse cemiyet hayatında oldukça etkin bir isimsiniz,sizi sizden dinleyebilirmiyiz?
Öncelikle
böyle bir imkanı bana tanıdığınız için size şükranlarımı sunarım.Tüm
HaberX okurlarınıda en derin saygı sevgi hürmet ve muhabbetle
selamlarım. Efendim bendeniz 1955’te Kastamonu’da doğdum. İstanbul İHL
ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldum. Diyanet İşleri
Başkanlığı Haseki Eğitim
Merkezi İslami İlimler Bölümü mezunu ve İslam Hukuku Doktoru'yum.Milli
Gençlik Vakfı İstanbul Kurucu İl Başkanlığı, Refah Partisi İl Başkan
Yardımcılığı, Fazilet Partisi Genel Merkez Eğitimciliği görevlerinde
bulundum.1991’de Kastamonu, 1995 ve 1999’da İstanbul birinci bölgeden
milletvekili adayı oldum.Halen Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği
görevim devam etmektedir.Evli ve 3 çocuk babasıyım.
Sayın
Abdullah Sevim Milli Görüş geleneğinden gelen partiler genel olarak sağ
parti olarak tanımlandı. Sürekli değişen bir dünyada yaşıyoruz.
Partiler konjonktüre göre konumlarını belirliyorlar. Değişip
gelişiyorlar. Saadet Partisi kendisini hangi siyasi kanatta tanımlıyor.
Dünyada meydana gelen değişim saadet partisini nasıl etkilemiştir?
Öncelikle
hiçbir zaman sistemin bize verdiği yön isimlerini ve bu türden
aidiyetleri kabul etmediğimizi belirtmeliyiz. Sağcı, solcu, ortanın sağı
ya da solu gibi kavramlar küresel sistemin insanları aldatmak için
kurdukları düzeneğin parçalarının isimleridir. Biz kendimizi asla bu
zulüm çarkının içinde görmüyoruz. Tarih boyunca Hak ve Batıl mücadelesi
olmuştur. Batılın sağında ya da solunda olmak bizim için hiçbir değer
ifade etmemektedir. Bu düşünceden hareketle biz diyoruz ki bir tarafta
sistemin oyuncağı olmuş bir takım partiler, kurum ve kuruluşlar vardır.
Bir tarafta da Milli görüş vardır. Bizim değişimden anladığımız şey asla
hakkın gömleğini çıkarıp batılın gömleğini giyinmek değildir. Bizim
değişimden anladığımız şey amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlerin ve
müstakim araçların değişebileceği fakat ilkelerin asla
değişemeyeceğidir. Değişimden anladığımız şey ancak elimizde bulunan
hakkın anlatılması, ülkenin geleceğinin kurtulması için elde bulunan
teknolojik araçları, insan gücünü ve yapılanma biçimini iyi, doğru ve
yerinde kullanmaktır. Milli Görüşün görüşlerini değiştirmesi nasıl
düşünülebilir. Konjonktürden dolayı kendi düşündüğü gibi davranmayı
nasıl bırakabilir. İki kere iki’nin konjonktür gereği 5 edebileceği
düşünülebilir mi?
Saadet partisi nasıl bir yönetim anlayışına sahiptir?
Saadet
partisinin yönetim anlayışı insan odaklıdır. Milli Görüş insan merkezli
bir harekettir. Devletler, sistemler, partiler, kurum ve kuruluşlar
hepsi insan içindir. Bu güne kadar kurulan tüm sistemler, yapılan tüm
yasalar bir müddet sonra araç olmaktan çıkıp amaç olmaya başladı.
Devletlerin insanların refahı için kurulduğu düşünüldü fakat ne yazık ki
insanlar devletlere sistemlere feda edildi. Biz her zaman “İnsanı Yaşat
ki devlet yaşasın” dedik.
Bizim
anlayışımıza göre devlet denilen aygıt insanın beş şeyini korumak
zorundadır. 1. Canını, 2. Malını, 3. Aklını, 4. Dinini 5. Irzını… Bir
devlet bu beş şeyi teminat altına alamıyorsa o devlet vazifesini yerine
getiremiyor demektir. Bu gün sadece gençlerimizdeki aşınmaya
baktığımızda bile bu beş şartın yerine getirilmediğini acı bir biçimde
görüyoruz. Bakınız biz yola “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyerek çıktık.
Sayın sevim eğer toplumda insanlar refah içinde yaşamazlarsa nasıl ahlak ve maneviyat olacak?
Bu
soru aslında seküler bir aklın ürünüdür. İnsanların huzur için paraya
ihtiyacı yoktur. Ahlak ve maneviyat olduktan sonra refahın gelmesi işin
en kolay kısmıdır. İnsanların Allah ile bağları kopartıldığı zaman
doymak bilmez bir canavara dönüşüyorlar. Ahlak ve Maneviyat toplumun
yükselen değeri oldukça insanların kazançları bereketlenecek, Adalet
anlayışları gelişecek, aile düzenleri yerli yerine oturacak. İnsanların
ruhu doyurulmadığı zaman gözleri aç kalıyor. İşte bu yüzden devlet
polisiye ve yasal tedbirlerle değil toplumun ahlaki ve manevi
dinamiklerini destekleyerek bu beş şeyi korumalıdır. Bu gün bu beş şeyin
korunup korunmadığına bir bakalım.
Gençler
incir çekirdeği meselelerden birbirini öldürüyor, kredi kartı borcundan
dolayı intihar edenler var, insanlar çok küçük paralar için cinayet
işler durumdalar, bu gün kız arkadaş cinayetleri ortaokullara kadar
düştü. Can emniyeti sadece bununla da sınırlı değil. Toplum parçalara
ayrıldı ve insanlar birbirilerine düşman edildi. Can emniyetinden
kastımız sadece teröre bağlı ölümler de değildir. Yine gelir
dağılımındaki adaletsizlik iki şekilde mal emniyetini ortadan
kaldırıyor. Faizle işleyen çarklar hem bereketi ortadan kaldırıyor ve
hem de insanları köleleştiriyor. Haksız bir biçimde bir kesim
zenginleştikte ahlaki donanımı da desteklenmemiş, fakirleştirilmiş cahil
bırakılmış insanlar başka başka yollara tevessül ediyorlar. Gelir
dağılımındaki adaletsizlik bir müddet sonra kravatlı hırsızlarla
kravatsız hırsızların savaşına dönüşmeye başlıyor. Bu gün dikkat ediniz
kişi başına düşen milli gelirin arttığı söyleniliyor. Kişi başına düşen
gelir 10.000 dolar olmuş, duy da inanma. Aslında bu rakam zenginlerin ne
kadar zenginleştiğini gösteriyor. Gayri Safi Milli Hasıla hesaplanırken
alınan ortalama, en zenginin parası ile en fakirin parasını bir hesabın
içine koyuyor sonra diyor ki “hepiniz on bin dolar kazanıyorsunuz”.
Halbuki öyle mi? O zengin adam trilyonlarca para götürürken diğeri
günlük ekmeğini bulmakta güçlük çekiyor. Tabi bu durum ülkeyi bir
Açıkhava tımarhanesine döndürüyor. Bu gün depresyon ilaçları
kullananların sayısı endişe edilecek boyutlara ulaşmışsa insanların akıl
sağlığının da yerinde olmadığı gerçeği ortaya çıkmış demektir. Günde
onlarca saat çalışıp eve gelen televizyonlardan evine sürekli lüks hayat
görüntüleri boca edilen insanların akıl sağlığı nasıl normale
dönebilir? Devlet
insanların dinini de korumuyor. Bu gün sadece Allah emrettiği için
başını örten kızlarımız okullara serbestçe hiçbir korku olmadan
girebiliyorlar mı? Hayır. Ancak iktidar devam ettiği müddetçe belli bazı
değişiklikler oluyor. Yine belli yaşa kadar çocuklarımızın kuran
kurslarına gidip kuran eğitimi alması, dini terbiye görmesi yasak. Bunun
yanında çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyecek sanat adındaki
faaliyetler serbest. Bu ülkede her dönemde “Sana ibadetini yapma diyen
mi var? Git camide namazını kıl” diyorlardı. Şimdi değişen nedir? Hiç… Devlet
bu gün ırzı da koruyamıyor. Zina’nın serbestleşmesi ve Avrupa birliği
uyum yasaları çerçevesinde bu yönde yapılan değişiklikler toplumun
dokusuna, dini ve ahlaki anlayışına aykırı değil midir? Avrupa birliği
ülkelerinin mezhepleri geniş diye bizim de mezhebimiz geniş mi olacak?
Bu gün devlet kadın pazarlayan kurumlar işletip vergi alıyorsa insanlar
ırzlarının emniyette olduğunu söyleyemez.
Sayın Sevim başörtüsü meselesi konusunda hükümetin attığı adımları nasıl görüyorsunuz? Sizin bu yöndeki çabalarınız ne olacak?
Saadet
Partimiz birçok kadın milletvekili adayı koymuş ve bu adaylarımız seçim
çalışmalarını yapmaya devam etmektedirler. Kamusal alanda başörtüsü
yasağının hukuki bir temeli olmadığı gibi buna hukuki bir temel
uydurulmuş olsa bile açıkça Allahın emirlerine yönelik bir saldırıdır.
“Başörtüsü dini bir simgedir, Allahın bir emri olduğu için takılmıştır”
diyemedikleri için “Siyasi bir simge” demişlerdir. Yani diyorlar ki
Paris’te modacıların giyindiği bir örtü olsaydı sorun olmazdı. Fakat
Allah bir emir vermiş ve siz bu emri yerine getiriyorsanız hiçbir devlet
kurumundan içeri giremezsiniz. Demek ki bu insanlar Allahın
emirlerinden rahatsızlık duyuyorlar, onun emirlerine saldırmak için
yasak koyuyorlar. Sorun başörtülülerle değil başörtüsünü emreden Allah
ve dini iledir. Bu hükümetin yaptığı değişiklik çalışması her zamanki
gibi “-mış gibi” davranmaktan başka bir şey değildir. Hükümet tehlikeli
bir çıkış yapmış ve “Üniversitede Kılık Kıyafet Serbesttir” şeklinde bir
ifade kullanmıştır. Böylelikle aslında kamusal alanın tamamını teşmil
etmeyen bir yasak bu defa “üniversitelerde serbest ama diğer kamu
kurumlarında yasak” şeklinde yorumlanacak bir hale getirilmişti. MHP’nin
de desteği ile 411 kişi bu yasayı geçirdiler. Allah’ın emirlerine karşı
duran Müslümanların hassasiyetlerini hiçe sayan kurumlar yasayı iptal
ettiler. Bizim iktidarımızda başörtüsü sorunu kamusal alan özel alan
ayrımı yapılmaksızın ortadan kaldırılacaktır. Hükümeti bu konuda samimi
bulmuyorum. Burası nasıl bir ülkedir ki açıklık, teşhircilik sonuna
kadar serbest ama dini emir gereği örtünmek yasak. Daha birkaç ay önce
bir özel üniversitenin güya sinema bölümünde bitirme ödevi olarak
Ahlaksız bir filmin verildiği haberi düşmedi mi gazetelere? Bu ülkede
inananlara her şey yasak her şey kısıtlı fakat diğerlerine her şey
serbest… Biz bu ülkeyi taşların bağlandığı ama köpeklerin serbest
bırakıldığı bir ülke olmaktan kurtaracağız. Hükümet, partisinin
kapatılmasından korktu. Biz kurumları, partileri hep bir araç olarak
gördük. Milli görüş geleneğinin kaç tane partisi kapatıldı yine de boyun
eğmedi. Biz asla “Önce biz iktidara gelelim sonra ilkelerimizi
getiririz” şeklinde bir yola tevessül etmedik. İlkelerimiz yoksa biz de
yoğuz. O yüzden küresel sistem bize ancak 11 ay dayanabildi.
Peki partiniz seçimi kazanamazsa?
Biz
Milli Görüşüz ve hiçbir şeye dünyevileşmiş olanların zafer
penceresinden bakmadık. Bizim için kaybetmek diye bir şey yoktur. Bu
dönemde insanımız artık beşeri sistemlerin adaletsizliklerine “Dur”
diyecek ve milletin görüşünü iktidara getirecektir. Bizim çıktığımız yol
öyle bir yoldur ki hedefe ulaşmaktan ziyade o yolda bulunup
bulunmamaktan dolayı hesap vereceğiz. Bizim alnımız her zaman açıktır.
Asıl kazanç sıratı müstakim üzerinde olmaktır. Allah günleri insanlar
arasında çevirip duruyor. Yusuf peygamber bir köle olarak pazardan
pazara satıldığında da dosdoğru bir insandı. Mısıra sultan olduktan
sonra da… dolayısıyla bizim için hangi konumda olduğumuz mühim değildir.
Mühim olan bulunduğumuz yerde Allah’ın büyük planının bir parçası
olabilmektir.
Peki sizce sonuç ne olur?
Seçim
yasaklarından dolayı anket falan açıklanamıyor. Bir rakam vermem zaten
mümkün değil. Çünkü anketler oldukça pahalı ve biz kısıtlı bir bütçe ile
bu yolda bulunuyoruz. Sonucun herkesi şaşırtacağını, anketleri
tepetaklak edeceğini ve halkın milletin görüşünü iktidara taşıyacağını
düşünüyorum.
Hükümet’in
İsrail noktasındaki çıkışını destekliyor musunuz? Haziran sonunda Mavi
Marmara gemisi tekrar Filistin’e yardım götürecek. Eğer bu hükümet
anketlerdeki gibi birinci parti olarak çıkar da hükümeti kurarsa Mavi
Marmara hususundaki tavrınız ne olur.
Öncelikle
Hükümet’in İsrail ile ilgili ilk çıkışını biz zaten en başta
desteklemiştik. Fakat Başbakan çıkar çıkmaz “Ben Moderatöre One Minute
dedim” diyerek bizi hayal kırıklığına uğrattı. Sonraki süreçte Mavi
Marmara’nın Filistin’e gitmesi gündeme geldi. Biz Milli Görüş olarak
siyoistlerin işgali altında bulunan Filistin topraklarının özgürleşmesi
ve ambargonun kaldırılması için yapılan girişimlere destek olduk. Mavi
Marmara 9 şehit verdikten sonra onurlu bir çıkışta bulunmasını bekledik.
Ancak yine aziz milletimiz gibi bizde hayal kırıklıkları yaşadık.
Seçim
öncesi son ropörtajımızı sizinle yapmak istedim,yarın sandık başına
gidecek olan seçmenlerimize son olarak ne söylemek istersiniz?
Pek
çok manipülasyonun,kara propagandanın,vahşice rekabetin ve traik bir
biçimde güç dengesizliğinin, siyasi partiler arasında olduğu bir seçime
gidiyoruz.Biz seçmenlerimize prime time de tv reklamlarında
ulaşmadık.Biz seçmenimize kapı kapı gezerek ulaştık.Maddi imkanlarımızın
görece yetersizliğini bizler ve teşkilat mensubu diğer kardeşlerimiz
daha çok çalışarak
kapattık.Mekanik unsurlara karşı insan yüreği ile mücadele etmektir
aslında yaptığımız şeyin adı.Herkes diyeceğini dedi,seçmende aslında
memlekette iki partinin olduğunu daha net görmüş oldu.Milletimiz ABD'nin
IMF'nin istediğin yada istemediğini değil,The Economistin beğendiğini
yada beğenmediğini değil,kendi istediğini iktidara getirmeli.Artık bu
topraklarda küresel güç odaklarının görüşleri değil,milletin görüşü
iktidarda olmalı.Bunu sağlamak milletimizin elinde.Ben bu kez
milletimizin kendi görüşünü,milletin görüşünü iktidara taşıyacağına
inanıyorum.İşte o zaman ülkemize gerçek refah bolluk ve bereket gelecek.
Sayın Sevim çok teşekkür ediyorum,vakit ayırdığınız için.
Ben de çok teşekkür ederim,birkez daha sizin vasıtanızla kıymetli HaberX okuyucularına saygı sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.
11 Haziran 2011
Twitter @cngzkync