Yazımın başlığında yer alan ifade,T.C. Cumhurbaşkanının sıkça kullandığı bir ifade.
Bana ait değil...
Kimseye hitaben de değil.
Bu ‘’sen kimsin ya’’ ve türevi ifadeler kendisi tarafından defalarca kullandığı için artık ister istemez ‘’önemli’’ ve ‘’karakteristik’’ bir hale bürünmüş durumda...
Buna benzer sıkça kullandığı bir başka ifade de ‘’yok hükmünde’’ cümlesi...
Aslına bakarsanız birçoğumuzun çocukluk çağlarından veya gençlik yıllarından kalma.
Mahalle aralarındaki lüzümsuz sokak kavgalarımızdan,
Okul yıllarında örneğin kantin sırasında yer kapma didişmelerimizden,
Mahalle maçlarındaki tartışma ve boğuşmalarımızdan,
Taa o günlerden, yani kendimizi aradığımız henüz bulamadığımız yıllardan kalma...
Hele de Cumhurbaşkanı gibi Kasımpaşa’da doğup büyümüş,
Ya da benim gibi Kasımpaşa’nın ezeli rakibi Karagümrük’de doğmuş ve semtinin sokak aralarında büyümüşseniz,
Bu kelime size hiç de yabancı gelmeyecektir.
İllaki, zaman zaman ya siz kullanmışsınızdır ya da birileri size karşı kullanmıştır..
Sıkça kullandığını söyledim yukarıda, bakalım kime ne zaman kullanmış...
Öyle ya, kafadan atmış olmayalım ‘’defalarca kullandı’’ diyerek
26 TEM 2012 - Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na : ‘’Sen Kimsin Ki’’
11 AĞU 2012 - Erdoğan'dan Pamukoğlu'na : ‘’Kimsin Sen’’
12 OCA 2014 – Erdoğan’dan Eminağaoğlu’na : ‘’Sen Kimsin’’
26 NİS 2014 - Erdoğan'dan Gülen'e : ‘’Sen Kimsin Ya’’
13 MAY 2014 - Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na : ‘’Sen Kimsin Ya’’
31 OCA 2015 - Eski TÜSİAD Başkanı Dinçer'e : ‘’Sen Kimsin Ya’’
17 ŞUB 2015 - Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu'na : ‘’Sen Kimsin’’
14 MAY 2015 - Erdoğan'dan HDP'ye : ‘’Sen Kimsin Ya’’
25 MAY 2015 - Erdoğan, New York Times’a : ‘’Sen Kimsin Ya’’
Benim internette basit bir taramayla elde ettiklerim bunlar, belki daha fazlasını bulmak da mümkündür...
Bu kadar örneğin, çokça kullandığını ifade etmek için yeterli olacağını düşünüyorum...
Örneklere bakılırsa bu ‘’had bildirme’’ ve ‘’meydan okuma’’ lardan nasibini almayan pek kalmamış...
Tabi insan ister istemez düşünüyor,
Nedir bunun sebebi ?
Tüm bunlar AKP’nin
seçimlere doğru başaşağı gidişi ve iyiden iyiye çöküş sinyalleri
vermesi desek, cevabı hayır çünkü ifadeleri geniş bir tarih yelpazesine
dağılmış...
Şöyle ki ; sadece benim tespit ettiklerim 2012-2015 aralığından bazı örnekler...
Cumhurbaşkanınında daha temelden gelen bir takım sorunların ve sıkıntıların olması daha muhtemel görünüyor...
Temel derken Cumhurbaşkanının çocukluğuna dair geçenlerde okuduğum şu yazı belki bir nebze sorumuza cevap olabilir...
Ahmet İnsel’in
24’ünde ‘’Tayyip Erdoğan Çocukluğunda Şiddete Maruz Kalmasaydı?’’
başlıklı yazısındaki Erdoğan’ın çocukluğuna dair şu kısımlar dikkat
çekici, makalesinin ilk üç paragrafında şunlar yazıyor Erdoğan’ın çocukluğuna dair.
Tayyip Erdoğan’ın
babasının çok asabi olduğunu, çocuklarını dövdüğünü kendi
anlattıklarından biliyoruz. Babasından korktuğunu söylerken, onu
“aslında ceberut bir adamdı” diye tarif ediyor. “Küfür ettiğiniz anda
faturasını çok ağır ödersiniz, onun için zaman zaman babam bizimle
hesaplaşmıştır” diyor. Hesaplaşmanın biçimlerinden biri 5-6 yaşındaki
çocuğu –muhtemelen ayağından– tavana asmak!
Küçük Tayyip
Erdoğan’ın babasını yatıştırmak için ayakkabılarından öptüğünü de
yayımlanmış hayat hikâyelerinden biliyoruz. Tayyip Erdoğan’ın ve onu
çocukluğunda tanıyanların anılarının ortak noktalarından birisi Ahmet
Erdoğan’ın bu öfke nöbetlerinin çok sık olması ve genellikle ardından
pişmanlık nöbetleri geçirmesi.
Aile içi şiddete
maruz kalan Tayyip Erdoğan, yatılı okuduğu İmam-Hatip ortaokulunda
yaşadığı öğretmen şiddetini de anlatıyor: “Hocamız söğüt dalıyla
hepimizin cezasını verdi. O gece suya batırıyoruz olmuyor, suya
tutuyoruz olmuyor. Ben hüngür hüngür ağlıyorum. Acıya dayanamıyorum.”
Elbette bu konularda uzman bir Psikiyatr, Psikanalist veya Psikolog vs değilim,
Ancak dedim ya insan merak ediyor ve kendince de bulmaya çalışıyor nedenini...
Acaba benzer bir durum başkalarında da var mı..
İşte bu merakla,
Erdoğan’ın
son yıllarda aşırı otoriterleşen ve sertleşen tutumu ve yönetim
anlayışı beni biraz da tarihte başka otoriteryen, baskıcı, tek adamlık
heveslileri kimlerdi sorusunun cevabını bulmak için incelemeye itti..
Mussolini’den, Stalin’e, Peron’a, Chavez’e, Saddam’a, Kaddafi’ye otoriter yapıdaki liderleri incelerken, tabidir ki karşıma bunların en iddialılarından biri olan Hitler de çıktı...
Bu isimler içinden birine, yani Hitler’e yakından bakarak devam edelim
Acaba Hitler için yapılan psikanaliz ve değerlendirmeler sorumuzun cevabına ışık tutabilir miydi ?
Herkesin ulaşabileceği açık kaynaklardan Hitler ile ilgili şu değerlendirmelere ulaştım...
Hitler'in beyin kıvrımlarını inceleyen iki önemli bilim adamından biri olan Harvard Psikoloji Kliniği Direktörü Dr.Henry Murray bakın şu tespitleri yapmış.
Dr.Murray, Hitler'in
aile ve kütük bilgilerini, okul ve ordu kayıtlarını, el yazılarını,
Amerikan istihbarat servislerinin topladığı bilgileri ve belgeleri,
hakkında yazılmış biyografileri toplamış ve psikolojinin temellerinden
olan "ihtiyaçlar teorisi" ile harmanlayarak,
Hitler'e "Counteractive Narcism" teşhisi koymuş...
Yani, Murray’a göre Hitler; herhangi bir hakaret, aşağılanma veya ezilme ile dürtülenen bir kişiliğe sahipmiş.
Çevresindekileri ezmeye ve küçük düşürmeye yönelik bir psikolojisi varmış ve adeta etrafına diş biliyormuş.
Eleştiriye
tahammülü yokmuş ve sürekli gözlerin kendisinde olmasını, gündemi
kendisinin belirlemesini ve her zaman kendisinden söz edilmesini
istiyormuş.
Şaka kaldırmıyor, çevresindekileri aşağılıyor ve hiçbir zaman takdir etmiyormuş.
Hepsinden önemlisi; suça meyilli bir psikopat olması, onu karşı konulmaz bir kişiliğe sahip olmasını sağlıyormuş ve Hitler narsist bir psikopatmış...
Dr.Murray, hastası Hitler ile ilgili şunları da söylemiş;
Hitler, ezik bir gençlik yaşadı.
Dr.Murray, hastası Hitler ile ilgili şunları da söylemiş;
Hitler, ezik bir gençlik yaşadı.
Babası tarafından tacize uğradı.
Mimar olmak istedi, başaramadı.
Opera sanatçısı olmak istedi, sesini beğenmediler.
Resme meraklıydı, ama Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne giremedi.
Babası hiçbir zaman Adolf'u yaptıklarından dolayı takdir etmemişti.
Bu başarısızlıklar, Hitler'in psikolojisini paramparça etmişti...
Ne ilginç bir kişilik şu Hitler değil mi ?
Neyse biz Türkiye’ye dönelim...
Tam bu noktada yani yurda dönmüşken, geçtiğimiz gün AKP kurucularından Dengir Fırat’ın Erdoğan hakkındaki şu sözleri de beni iyiden iyiye düşündürmeye başladı...
Uzun yıllar AKP de ikinci adam olarak Erdoğan’ın en yakınında yer almış ve onu çok iyi tanıdığını her fırsatta dile getiren Fırat şöyle diyordu;
“Böylesine bir
korku, insanı mutlaka hasta eder ve şu anda da maalesef
Cumhurbaşkanı’mız hasta. Eğer dua ile iyi olabilecekse, hepinizden
ricam, psikolojik sağlığına kavuşsun diye onun için hep birlikte dua
edelim. Ama psikolojik hastalıklar genellikle bu şekilde iyi olmaz.
Ancak psikiyatriye gitmek lazım.”
Altını çizelim, yukarıdaki sözlerin sahibi Dengir Fırat, Cumhurbaşkanımızı en yakından tanıdığını söyleyen biri.
Merak ediyorum...
Tıpkı vaktiyle Hitler
ve diğerlerinin ruh sağlığını analiz eden, inceleyen ve hatta tespitler
yapan psikologlar, psikanalistler ve psikiyatristler gibi Cumhurbaşkanımızın da ruh sağlığı ile ilgilenenler var mı ?
Varsa, Cumhurbaşkanımızın yukarıda kısa bir seceresini verdiğim, durmaksızın önüne gelene ‘’sen kimsin yaa’’ şeklindeki ifadelerinin sonu neden gelmiyor ?
Yoksa, neden yok ?
Sürekli
bağıran, ona buna meydan okuyan, çatan, sürekli birilerini hain ilan
eden, sinirli hali yüzüne ve dolayısıyla fotoğraflarına da yansıyan Erdoğan’ın bu hallerinin sebebi tam olarak nedir ?
Bir vatandaş olarak, ülkem adına samimiyetle endişeleniyorum ve üzülüyorum...
Bana da çıkıp ‘’sen kimsin yaa’’ benim ruh sağlığımdan endişeleniyorsun der mi bilmem...
Derse de sorun değil, Allah sağlık versin der geçeriz...
Lakin ben yine de vatandaş olarak,
Bu
konulara uzak, uzmanlığı ihtisası olmayan biri olarak, sadece sıklıkla
kullandığı bir sözünden hareketle bazı tespitlerde bulunmaya çalıştım.
Naçizane, buradan bu konulara vakıf tüm çevreleri,
Ülkemin tüm uzmanlarını ve doktorlarını, Cumhurbaşkanımızın ruh sağlığı ile ciddiyetle ilgilenmeye davet ediyorum...
Acil şifalar diliyorum
Hoş Kalın
*(Sayın İnsel’İn makalesinin tamamını buradan okuyabilirsiniz
@cngzkync