25 Ağustos 2011

Sol Solu Sollamalı

Bir kazan misali kaynıyor dünya, sert esen değişim rüzgarları Ortadoğu ve Kuzey afrika başta olmak üzere yakın bölgeleri etkisi altına almış.

Halklar bir biçimde ayaklanmış ve/veya ayaklandırılmış, özgürlik demokrasi ve hak arayışında. Kah can veriyor kah can alıyor. On yıllar boyunca diktatör zulümleri altında ezilen ülkelerin halkları ne zaman refaha ve huzura ereceği bilinmez bir ortamda, var güçleriyle mücadelelerine devam ediyorlar.

Bölgemizin "model ülkesi" olarak anılan, "etkin ve şekil veren" ülke olarak tanımlanan yada tanımladığımız Türkiye'miz ise, bugünlerde, maalesef hala ''terör'' belası ile boğuşmakta. Diğer yandan Yeni Sivil Anayasa arayışını sürdürmekle birlikte, dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizlerden yara almadan sıyrılmak ve cari açığını da buna paralel dengelemeye yönelik bir takım çalışmalar içerisinde. Türkiye bu mücadelelerini adeta tek bir siyasi iradeye, açıkçası Ak Parti'ye yüklemiş ve neticeleri heyecanla bekliyor.

Bu durum bana hiç de adil gelmiyor açıkçası. "Yeni CHP" söylemiyle yola çıkmış "Yeni CHP" yönetiminin liderliğindeki CHP ise, olup biteni pasif ve etkisiz bir muhalefet ile, kimi zaman ODA ların karanlık köşelerinden medet bekleyen bir duruşla, kimi zaman da ergenekon kolllamalarıyla var etmeye çalışarak adeta kendini "harakiri" yaparcasına yok ediyor.

CHP'ye bu "harakiri" hakkını kim verdi ki ? CHP değilmiydi bu ülke halkının ''sol'' görüşlü kısmına umut oldugunu iddia eden ? Peki ya ne yapıyor CHP ? Ne halde ? Boy aynasına bakıp görebiliyor mu halini ? CHP'ye güvenenlere ve oy verenlere yazık değil mi?

CHP Halkın hissiyatının farkında mı ? Peki ya parti için ona umut bağlayanların yaptığı "matruşka" benzetmesinden haberdar mı CHP ? Açtıkça birbirinin içinden giderek daha da küçülmekle birlikte, birden çok CHP çıktığını söyleyenleri duyuyor mu yöneticileri ?

Ey Sol Siyaset Erbabı sözüm elbette öncelikle sizedir ! Unutmamalı ki siz böyle devam ettikçe, Sağ Siyaset Erbabı size minnettar kalacaktır !

Hadi diyelim iktidar olmak niyetinde değilsiniz, anladık bunu diyelim.. Peki ya bu ülkeyi ''adam'' gibi bir muhalefetten mahrum etmeye ne hakkınız var ? Türkiye Demokrasi sini ''çolak'' bırakmaya ne hakkınız var ?

CHP yi sandıkta yediği, Sağ Elin Tokadı da mı kendine getiremedi ? Acıya müptela ve acıdan zevk alan bir parti mi CHP ? ''Mazohist'' mi diye sormaya dilim varmıyor.

Netice itibari ile CHP safları, ve elbette kendi içinde de muhakkak yeniden tanımlanması gereken sol siyaset, memleket için artık Ergenekon Kollaması yapmaktan vazgeçmeli ve ülke için etkin siyaset üretmelidir.

CHP ile yada olmuyor ise, başka bir sol parti ile Solun Solu Sollaması ve kendini bir an evvel aşması gerekmektedir.

Sol siyasetin, Yurdumun sol yanını yaralı ve muhalefetsiz bırakmaya hakkı yoktur.

25 Agustos 2011
Twitter : @cngzkync

10 Ağustos 2011

Londra'da Dayanıştık.. Ya Sonra ?

Londra’da geçtiğimiz Perşembe günü Mark Duggan adında siyah tenli bir İngiliz vatandaşının ( Arap Kökenli Olduğu Söyleniyor ) Tottenham ‘da Polis tarafından vurularak ölmesi ile başlayan gerginlik devam ediyor. Tottenham fakir ve kozmopolit bir bölge olarak bilinmekte.
Mark Duggan’ın ölümü sonrasında önce ailesi tarafından küçük bir protesto şeklinde başlayan gösteri, sonunda büyüyerek tüm Londra yı etkisi altına aldı ve 14 ile 19 yaş arasındaki özellikle siyah tenli gençleri sokaklara döktü. Kontrolsüz gençler sokaklardaki özellikle alışverilş yerlerine saldırılarda bulunurken birçok işyerini de yağmaladı. Croydon da büyük çaplı yangınlara da sebep oldular.
Protestocu gençlerin gruplar halinde sokaklara çıkmaları, görünen ve alınan bilgiler ışığında anlaşılıyor ki Twitter, Facebook ve buna benzer sosyal medya araçları sayesinde hızlı bir iletişimle gelişerek organize oldu. Tüm bu olan biten esnasında can kaybının bu seviyede kalması aslına bakarsanız şaşırtıcı ve bir o kadar da sevindirici.
Olaylar esnasında en şaşırtıcı noktalardan biri ise Londra Polisi’nin olaylara uzunca bir süre seyirci kalması ve sadece ailelere ‘’çocuklarınızın evlerine geri dönmesini sağlayın’’ şeklinde bir çağrı yapmasıydı. Croydon daki yangına da oldukça uzun bir süre İtfaiye dahi müdahalede bulunmadı.
Bu olaylar esnasında, tüm olan biten dışında özellikle de ülke olarak gözden kaçırmamamız gereken ve hatta üzerinde  hassasiyetle durulması gereken bir konuya değinmek istiyorum. Dikkatinizi çekmek istediğim konu Londra Polisi’nin olaylara müdahalede oldukça ağırdan davranması sonucu Londra’daki Türk ve Kürt’lerin başlatmış olduğu savunma hareketi.
İlk bakışta ve duyulduğu anda ‘’vay be’’ dedirtecek bir başarı gibi gelen bu direnişin, birtakım ciddi tehlikeleri bünyesinde barındırabileceğine dair ciddi kaygılarım var.
Hemen hemen her sokağının kameralar sayesinde denetlendiği Londra’da, olaylara bu denli geç müdahale edilmesi şüphe uyandırıcı.
Özellikle de yabancılara karşı oldukça sert tutum ve davranış gösterdiği bilinen ve olaylara anında adeta ‘’tepelemek’’ şeklinde müdahale edebilecek  kudrette olan Londra Polisi’nin, bu olaylardaki uzun süreli tepkisizliği oldukça dikkat çekici.
Türk ve Kürt vatandaşlarımızın kendilerince bir savunma birliği kurması ilk bakışta güzel ve takdir edilesi bir dayanışma olabilir. Hatta bizler, bu iki halk arasındaki bu örnek dayanışmanın, bugünlerde çok da ihtiyaç olduğu üzere, ülke topraklarına da barışçıl mesajlar iletebileceğine sevinebiliriz. 
Özellikle İngiliz ve diğer ülkeler nezdinde bu barış yanlısı direniş Türkiye halkları için güzel bir pozitif bilinç yaratadabilir.
Peki Ya Sonra ?
Bu polisin yetersizliği nedeniyle ‘’bizimkiler’’ ‘ in de başının çaresine baktı gibi görünen noktada, İngiliz Polisi’nin Türk ve Kürt halklarının bu tip konularda hassas ve duyarlı olacağını çok iyi bildiğini belirtmenin hiç de göz ardı edilecek bir gerçeklik olmadığını belirtmek isterim...
Soru Şu ?
Hadise sonrası kendine vazife çıkaran insanlarımız , bir süre sonra başta Londra ve diğer dünya ülkelerinde uzun sürebilecek bir kinin ve düşmanlığın tarafı olmaya itilip kendi kaderlerine terk edilirler ise ne olacak ?
Devlet yetkililerinin, istihbarat birimleri dahil, yakın yada uzak bir gelecekte, Londra olayları nedeniyle başlaması muhtemel,  örneğin Siyahi-Türkiyeli  gibi yeni bir ‘’düşmanlık frekansı’’ nın filizlenmesini önlemek adına, acilen başta tüm dernek ve kuruluşlarımız olmak üzere yurt dışında yaşayan insanlarımızı uyarmalarının ve gerekli tedbirleri almalarının çok yerinde olacağını belirtmek isterim.