29 Nisan 2014

Ortadoğu’da Kürt Siyasi Hareketleri -3-

Bölgedeki etkin Kürt Siyasi hareketlerini kısaca değinerek hatırlattıktan sonra, PKK-KDP ilişkileri diyerek bir ara başlık atmış, bu ilişkilere kısaca değindikten sonra bir önceki yazımda size Irak Kürdistan Yönetim’nin kuruluşu öncesi yaşanılan en önemli hadiselerden biri olan ‘’brakuji’’ yi de bugünü daha iyi anlayabilmek adına kısaca hatırlatmaya çalışmıştım. PKK-KDP ilişkilerinin bugününe gelmeden önce biraz eski geçmişine değinmenin durumları anlamakta faydalı olacağını düşünmüştüm. Şimdi bugüne dönerek yazı dizimizi tamamlayalım...

Bu arada 22 Nisan’da ben ‘’brakuji’’ den bahsettikten 3 gün sonra 25 inde Barzani’nin ‘’Brakuji için mahkemede ifade vermeye hazırım’’ şeklindeki açıklamasının gelmesi de benim için ilginç ve güzel bir tesadüf oldu.

PKK-KDP İlişkileri (devamen)

Geçtiğimiz yıl yeniden yapılanan PKK nın şehir yapılanması olarak da tanımlanan, kısa adı KCK olan Kürdistan Komünler Birliğinde yapılan yönetim değişikliklerinin ve buna paralel olarak da PKK Yürütme Konseyi Başkanlığında yapılan değişimin, PKK-KDP arasındaki ilişkileri de adeta paralel olarak değiştirdiğini müşahade ettik.

Murat Karayılan’ın PKK Yürütme Konseyi Başkanı olduğu dönemde PKK ve KDP arasındaki lişkilerin bugüne nazaran kısmen de olsa iyi yönde gelişmeler gösterdiği, bazı sorunların çözüm iradesine kavuştuğu, bir çok kez Barzani ile Karayılan arasında görüşme, toplantı ve yazışmalar gerçekleştiğini, hatta Kürdistan Bölge Başkanlığı seçimlerinde Karayılan’ın Barzani’yi açıkça ifade ederek desteklediği bile görülmüştü.

Daha sonra Karayılan’ın yerine Cemil Bayık’ın bu göreve getirilmesi ile birlikte ise yine bir takım sıkıntıların, sert söylemlerin ve buna bağlı olarak da karışıklıkların ortaya çıktığını müşahade ettik. Öyle ki daha Bayık göreve geldiğinin birkaç gün sonrasında bir gazeteye demeç vermiş ve KDP yi sert sözlerle eleştirmişti. Tabi gerginleşen ilişkiler bununla kalmıyor, Rojava daki PYD ile KDP nin de ilişkilerinin sertleşmesine dolaylı olarak neden olmuştur.

Bu sertleşme ve dolayısıyla oluşan farklı yaklaşımların arka planlarında gerçekte ne olduğunu tam olarak bilmemiz mümkün değil. Ancak bölgeyi takip eden bazı yorumcuların değerlendirmelerinde, PKK-KDP ilişkilerinin bozulmasında, Karayılan’ın yerine genelde PKK’nın İran ve Suriye ile yakınlaşmasını desteklediği söylenen Bayık’ın getirilmesinin etkili olduğunu ifade ettiklerini görüyoruz. Bu yoruma da sanırım Bayık’ın Suriye deki kamplardan bir dönem sorumlu olması ve bir dönem İran’da yaşamış olmasından varılıyor. Karayılan’ın ise PKK içindeki ulusalcı çizgiden bir yönetici olduğu bilinir.

Hatırlayalım,

Bundan 2 ay kadar önce, hafızam beni yanıltmıyorsa Şubat ayıydı sanırım, Öcalan Barzani’ye bir mektup göndermişti ve bu mektup sonrasında tam da iki taraf arasındaki ilişkilerde bir yumuşama havası beklenirken, çok geçmeden ve ne hikmetse Bayık’yan bir sert açıklama gelmesi, arkasından Rojava’daki PYD den de sert açıklamaların buna eklemlenmesi sonucu olsa gerek, KDP de PKK ya ve PYD ye sert bir yanıt vermiş ve ilişkiler yine gerginleşmişti.

Öcalan ve Barzani arasında Leyla Zana aracılığıyla gerçekleşen yoğunmektup trafiğine rağmen bir türlü toplanamayan Kürt Ulusal Kongresi de bu gerginliklerin bir sonucu olarak orta yerde öylece duruyor.

Sorunun Asıl Nedeni Rojava

Yukarıdaki ara başlıkta da belirttiğim üzere PKK ve PYD ile KDP arasındaki en temel güncel sorunun nedeni Rojava. Bunu daha da açacak olursak sorun, Rojava’nın nasıl ve kim tarafından yönetilmesi gerektiği sorunu.

PYD son olarak bir yönetim kurarak kantonlar kurduğunu ilan etti ve KDP tarafından bunların tanınmasını istedi ancak KDP bu kantonları tanımadı. KDP nin tanımadığı PYD’nin ilan ettiği yeni kantonluk şeklindeki yönetim ise Irak Kürdistan’ındaki YNK ve Goran hareketi tarafından adeta KDP nin tutumunu protesto edercesine destek gördü. Goran hareketi ve YNK temsilcileri bu amaçla Kandil’e bir ziyarette dahi bulundular.

Tuhaf olan şu ki, Irak Kürdistan’ındaki YNK PYD ye destek verirken, YNK nın Rojava daki müttefiki olan İlerici Kürd Demokrat Partisi (PDPK) ise PYD yi Esad yanlısı olmakla ağır bir şekilde eleştirmeye devam ediyor.

Sözün özüne gelecek olursak, Kürt coğrafyasındaki siyasi yapılar arasındaki kargaşa ve tutarsız ilişki ve münasebetler bölgedeki Kürtlerin tüm yaşamsal durumlarını ve statülerini olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Kürtler bir yandan çeşitli sebeplerle ortak sınır hatlarına hendekler kazıyorlar, diğer yandan benim de yazımı hazırladığım akşam saatlerinde Xaneqîn’de yapılan Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) mitingine yönelik bir intihar saldırısı sonrası ilk belirlemelere göre Otuz kişi hayatını kaybediyor, onlarca kişi de yaralanıyor.

Anlayacağınız Kürtler bir şekilde hala ölmeye devam ediyorlar ve kendi içlerindeki sorunlarını halletmeyi de bir türlü başarabilmiş değiller. PKK ve KDP nin farkında olmadığı ise, aslında her ikisinin de biribirlerini siyasi anlamda yenmesinin veya meşruiyetlerini yok etmesinin mümkün olmadığı durumu.

Her iki siyasi partinin, bölge Kürtlerinin sağlıklı gelecekleri adına, bölgedeki mevcut durumun gerçeklikleri ışığında en acil şekilde bir araya gelmeleri ve aralarındaki anlaşmazlıkları sonlandırmaları, demokratik kalıcı bir birliktelik sağlamaları gerekmektedir. Kürtler yeniden şekillenen bölgede varlıklarını eskinin hayal kırıklıkları üzerinde devam ettirmek istemiyorlarsa, tüm siyasi aktörleri ile bir araya gelerek kalıcı demokratik bir işbirliğini gerçekleştirmek ve biribirleriyle dayanışmak durumundalar.

Türkiye’deki Çözüm Süreci’nin başta Rojava olmak üzere bölge Kürtlerinin kendi aralarındaki sorunların halli ile bir şekilde ilişkili ve açık etkileşim halinde olduğunu da düşündüğümden, bölgenin ve bölge halkların kalıcı barışı ve huzuru açısından, Kürt siyasi hareketlerinin de razı olması ve talebi durumunda, Türkiye’nin dahi Kürt siyasetinin kendi aralarındaki sorunların çözümünde yapıcı ve uygun bir rol almasını uygun ve doğru buluyorum

Tüm bölge halklarına selam ile...

Hoş Kalın
29 Nisan 2014
@cngzkync

22 Nisan 2014

Ortadoğu’da Kürt Siyasi Hareketleri -2-

Devamen...

Ortadoğu’da mevcut Kürt Siyasi Hareketlerinin yakın geçmişine de şöyle bir bakalım, bugünkü mevcut durum hangi koşullar altında vücut bulmuştu, bugüne nasıl gelinmişti birlikte hatırlayalım...

Bırakuji (Kardeşin Kardeşi Öldürmesi)

Aslında mevcut bölgesel yönetimin oluşturulmasına 1970 yılında Bağdat yönetimiyle Irak'taki Kürt topluluğunun liderleri (Barzani ve Talabani) arasında varılan anlaşmayla karar verilmiştir. Ancak bu oluşumun hayat buluşunun 1992 yılındaki Körfez Savaşı'ndan sonra gerçekleştiğini görmekteyiz.

1992 de bölgesel parlamentonun oluşturulması için yapılan seçimlerde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) oyların % 45'ini, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ise oyların % 43.6'sını alır ve hemen hemen eşit sandalyeli bir yönetim kurulur.

O yıllarda Bağdat yönetiminin Kürt yönetimine uyguladığı yaptırım nedeniyle bu bölge için dış dünyayla bağlantı sadece Habur sınır kapısı ile Türkiye üzerinden sağlanabilmektedir ve sınır kapısından sağlanan gelirlerin paylaşımı üzerinden bir çatışma başlar. Aslında bu bir bahanedir ve asıl çatışma nedeni iki aşiret arasındaki bölgeye egemen olma çabasıdır. Bu egemenlik yarışı Barzani ve Talabani aşiretleri arasında 1994 yılında kanlı bir iç savaşa dönüşür ve maalesef ‘’bırakuji’’ gerçekleşir. Kürtler acımasızca birbirlerini öldürürler.

Tabi bu iç savaş, ABD'nin Kürtleri bir bütün olarak Saddam’a karşı güç olarak kullanma planını sıkıntıya düşüreceğinden olsa gerek, ABD her iki tarafı 1995 Ağustos’unda Dublin de bir araya getirerek bir uzlaşma sağlar. Türkiye’de bu görüşmelerde gözlemci olur ancak çatışmaların durması sağlanamaz.

Bölgedeki boşluktan stratejik fayda sağlamak amacıyla olsa gerek İran bölgeye ‘’Bedir Tugayı’’ adında yaklaşık 10.000 olduğu söylenen askeri bir güç gönderir. Bu sevkiyat ABD'nin bölgedeki politikası ile uyuşmayınca ve doğal olarak ABD'yi rahatsız edince, bu sefer ABD tekrar bir girişimde bulunur ve Türkiyeli yetkililerin de bulunduğu bir heyeti bölgeye göndererek iki tarafı biraraya getirerek ateşkesi sağlar.

Ancak 1995 yazında sağlanan ateşkes fazla sürmez, bir yılın ardından İran’dan yardım ve destek alan Talabani güçleri (KYB) Erbil’i ele geçirince dengeler yeniden bozulur. Bunun üzerine Mesut Barzani Bağdat (Saddam Hüseyin) yönetiminden o tarihlerde destek ister ve alır. Bu destekle Mesud Barzani (KDP) Talabani’nin (KYB) birliklerini Erbil’den çıkarmayı başarır.

Bu sefer de Saddam’ın yeniden Irak’ın Kuzeyinde etkinliğinin artacağı endişesine kapılan ABD, 3-4 Eylül 1996 tarihlerinde Irak'ın güneyindeki hava savunma mevzilerini bombalayarak imha eder ve1991’de ilan edilen Uçuşa Yasak Bölge sınırını 32. Paralelden 33.Paralelin güneyine doğru genişletir. Bu dönemde ilginç bir başka gelişme daha yaşanır ve Irak’ın kuzeyinde ABD ile iyi ilişkiler içerisindeki 6,700 civarında Kuzey Iraklı Kürt, Türkiye üzerinden ABD'ye bağlı Guam adasına gönderilir.

1995'te Dublin’de başlayan süreç, Türkiye, İngiltere ve ABD'li yetkililerin, Türkmen, KDP ve KYB yetkililerinin 1996’da Ankara’da toplanmasıyla Türkiye merkezli olarak şekilllendirilmek istenir. Türkiye’nin bu çabası Türkmenlerin sürece sokulmasından rahatsızlık duyan KDP’nin işbirliğinden uzaklaşması ve KYB’nin de yeniden PKK ile yakınlaşmasından dolayı görüşmeler 1997’ye kadar sürmesine rağmen sonuç alınamaz. Irak’ın Kuzeyindeki gelişmelerden oldukça rahatsız olan Türkiye, 1997’de PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarına yönelik olarak Şafak Harekatı ve Çekiç Harekatı adında iki büyük askeri harekat gerçekleştirir.

ABD Saddam karşıtı politikalarını gerçekleştirmek için Irak Kürdistan’ında bu kardeş kavgasına son vermek durumundadır ve nihayet 1998’de meseleye ağırlığını yeniden koyar ve Kürt grupları bu sefer Washington’da bir araya getirerek, bir anlamda süreci kendi kontrolüne alır. Sonunda ateşkes sağlanır ve ‘’Bırakuji’’son bulur.

Irak Kürdistanı'nda, Kürtler arasında gerçekleşmiş bu kardeş kavgası Türkiye dahil çevredeki tüm ülkelerin ve özellikle ABD’nin bölge politikalarını yeniden değerlendirmesine ve ciddi değişikliklere gitmesine de elbette neden olmuştur.

Buraya kadar hatırlatmaya çalıştıklarım, aslında bölgenin ne kadar değişken zeminlerde kendini şekillendirmeye çalıştığını hatta bölge dışı güçlerce şekillendirilmeye çalışıldığının ve bugün özellikle PKK ve KDP arasında devam eden tabir yerinde ise soğuk savaşın da temel nedenlerine işaret ettiğini düşünüyorum...

Bir sonraki yazımda bugüne dönerek bölgedeki Kürt Siyasi Hareketlerinin güncel durumunu anlatmaya çalışacağım...

Devam edecek...

Hoş Kalın
22 Nisan 2014
@cngzkync

1 Nisan 2014

Ortadoğu’da Kürt Siyasi Hareketleri -1-

Sıklıkla duymuşsunuzdur, son yıllarda yerel ve uluslararası medyada Kürtlerin Ortadoğu’daki etkin rolünden, dolayısıyla bölge ve dünya siyasetindeki konumunun güçlenmesinden ve başarıyla yükselen bir grafik çizdiğinden bahsedilir ve bu gerçekten de öyledir.

Peki bu siyasal yapıların biribirleriyle olan ilişkileri ne durumdadır ve nasıl olmalıdır noktasında bir soru soracak olursak genel durum nedir?

Bölgedeki Kürt Siyasal Hareketleri

BDP'yi Ortadoğudaki Kürt siyasal hareketleri yelpazesinde, son dönemde kendisini silahtan ve şiddetten arındırma yolunda ve bu anlamda bir nevi değişme sürecinde olan PKK çizgisiyle bugün itibariyle siyaseten örtüşen Türkiyeli yasal bir siyasi yapı olarak değerlendirebiliriz.

PYD'den bahsederken ise, PYD'nin PKK ile olan organik bağını belirterek, her ne kadar PKK Türkiye eksenli olarak silahtan ve şiddetten kendini arındırmakta olan bir süreç yaşıyor olsa da PYD’nin Suriye’deki savaş koşullarının da getirdiği bir türden zorunluluk nedeniyle silahlı bir siyasal hareket olarak Suriye’de varlığını sürdürdüğünü görmekteyiz.

Diğer yandan PYD’nin PKK ile olan organik bağının bir benzeri İran merkezli PJAK ile PKK arasında da söz konusu. İran merkezli PJAK da mücdelesini silahlı mücadeleden arındırmış bir yapı değil ve İran daki varlığını yine PKK ile organik bağlı şekilde sürdürmekte.

Buraya kadar olan kısmı toparlamak gerekirse, Çözüm Süreci bağlamında Türkiye merkezli olarak silahlardan arınma sürecindeki PKK’nın, kendisi ile organik bağı olan ve Türkiye merkezli olmayan ancak Suriye ve İran merkezli olan PYD ve PJAK ile birlikte bölgedeki Kürt siyasal hareketleri içerisinde önemli rolü olduğunu söyleyebiliriz.

PKK’yı bölgede yaşayan Kürtler açısından değerlendirecek olursak, PKK bölgede yer alan siyasal yapılar içinde Türkiye, İran ve Suriye’de etkinliği olan bir yapı olarak göze çarpıyor.

Ortadoğu’da dört farklı ülke sınırları içerisinde yaşamakta olan Kürt halkının Türkiye, İran ve Suriye dışında kalan bir bölümü de malumunuz üzere Irak’ın kuzey bölgesinde yaşamaktadır ve burası Irak Kürdistanı olarak anılmakta olan Irak merkezi yönetimine bağlı şu an itibariyle federatif bir devlettir. Şu an itibariyle diyorum çünkü Irak Kürdistan yönetiminin önümüzdeki günlerde bir konfederasyonilan etmesi de söz konusu.

Irak Kürtleri halen Barzani liderliğinde güçlü ve yasal, uluslararası alanda tanınmışlığı ve geçerliliği olan bir siyasal yapı olan PDK tarafından temsil edilmekte. Bu noktada PDK'yı, PKK-PYD-PJAK tan ayıran en önemli özelliğin PDK’nın uluslararası diplomaside legal bir yapı olarak tanınıyor olması.

Diğer bir deyişle bir yandan PDK yasal bir yapı iken, diğer yandan halen uluslararası düzlemde PKK-PYD-PJAK illegal ve çoğu ülke tarafından terör örgütü kapsamında bulunuyor.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husu ise, her ne kadar PKK-PYD-PJAK terör örgütü kapsamında ve illegal yapılar olarak tanımlanıyor olsalar da, bölgedeki toplam Kürt nüfusunun (takribi 40 Milyon) %70'inde etkili olduğu ancak PDK’nın yasal olmasına rağmen bölge Kürt nüfusunun sadece %25’inde etkili olduğudur.

Buradan çıkarılması gereken en pratik tespitin, yukarıda belirttiğim detaylara paralel olarak, tüm bu legal veya illegal yapıların her birinin her koşulda bölge Kürt siyasal hareketleri içerisinde yok sayılamayacak önemli unsurlar olduğu kanaatindeyim.

PKK-PDK İlişkileri

Yazıma başlarken, Kürtlerin Ortadoğu’daki etkin rolünden, dolayısıyla bölge ve dünya siyasetindeki konumunun güçlenmesinden ve başarıyla yükselen bir grafik çizdiğinden bahsetmiştim.

Ancak PKK ve KDP, yani Kürdistan coğrafyasının iki önemli siyasal gücü arasında özellikle de son dönemlerde ortaya çıkan çekişmeler, Kürtlerin uluslararası alandaki konumunu ve gelişen, yükselen grafiğini olumsuz etkileme eğiliminde.

Detaylara kısaca değinmeye bir sonraki yazımda devam edeceğim....

Hoş Kalın
01 Nisan 2014
@cngzkync