31 Mart 2014

Seçmenden Mesaj Var

Ülke siyasi tarihinin, belki de sonuçları en çok merak edilen ve binbir türlü spekülasyon ve manüplasyona maruz kalan bir seçim yaşadık. Ses kayıtları, tehditler, dedikodular, akla gelmez ittifaklar, darbe girişimleri de dahil olmak üzere daha bir çok başka unsurlar kullanılarak seçim sonuçları etkilenmeye, seçmenler yönlendirilmeye, açıkça siyaset yeniden dizayn edilmeye çalışıldı. Son gerçekleşen seçimler, bir çok farklı açıdan bakılarak, derinlemesine incelenmesi ve hakkında uzun analizler yapılması gereken bir seçim oldu.

Burada bahsettiğim türden derinlemesine analizler yapmak elbette olası değil, zaten bu analizlerin köşelere sığması da mümkün olmayacaktır ancak elde edilen sonuçlar üzerinden hareketle seçmenden, daha doğrusu ortak akıldan, siyaset kurumlarına ve topluma bazı önemli mesajlar verildiği kanaatindeyim...

Seçmenin Mesajları

1— Olan biten herşeyin toplum olarak farkındayız, iktidardaki partiye bugüne kadar başarılı olduğu hizmetlere istinaden ve hali hazırda elimizde başkaca bir alternatifimiz de olmadığından, genel seçimlere kadar yeni bir kredi daha açıyoruz. İktidar performansınızın sıkı takipçisi olacağımızı unutmayınız.

2— Öncelikle Paralel Yapılardan devletimizi arındırmak, şeffaf bir devlet oluşturmak ve yeni Türkiye’nin yeni devletini tesis etmek için size yeniden görev veriyoruz, gerekenleri yapınız. Barış projesini sevdik benimsedik, kesintisiz devamını ve kalıcı barışı bize tsis etmenizi bekliyoruz.

3— Gülen cemaati başta olmak üzere, cemaatler bizler için siyaset alanında yok ancak toplumsal yaşamda ise var hükmündedir. Türkiye bir cemaat devleti değildir ve olmasına toplum olarak müsade etmeyeceğiz.

4— Bazı iç ve dış dinamiklerin bugün olduğu gibi bundan sonra da, anti demokratik yollar kullanarak iktidarları değiştirme çabalarına ve siyaseti dizayn etme isteklerine geçit vermeyeceğiz. Artık Türkiye’de elitist bürokratik kadroların oligarşileri değil, halkın yani bizim irademiz genel geçer iradedir.

5— Bizler bu seçimleri mevcut koşullar ve seçim meydanları başta olmak üzere dile getirilmiş tüm söylemlerin ışığında, yerel değil genel seçim olarak algıladık ve adaylara değil dha ziyade partilere ve liderlerine oy verdik.

6— Ey MHP ve CHP, sizler tepeden tırnağa yeniden yapılanmalı ve kendinizi gözden geçirmeniz için size de, tıpkı iktidar partisine de bizce hak ettiğiniz kadar verdiğimiz krediyi mutlaka iyi değerlendirmeli, çözümsüzlüğe giden değil çözüme giden siyaseti üretmelisiniz.

7— Ey BDP, Çözüm Sürecine verdiğiniz katkı ve desteği takdir ediyoruz, bu seçimlerin galiplerinden biri de bizlerin takdiri ile siz oldunuz, ancak kendini yenileyememiş ve on yıllardır geliştirememiş, dünya solunun, sosyal demokratlığın oldukça gerisinde kalmış ve köhnemiş mevcut Türkiye solundan size fayda gelmeyeceği açıktır. Evet Türkiye solunda bir boşluk vardır. Bu apaçık görünen boşluğu doldurmaya talipseniz, bölgesel ve etnik temelli siyasetten daha da uzaklaşıp, belki de sıklıkla dile getirdiğiniz gibi bir an evvel Türkiyelileşmeli, daha kucaklayıcı ve merkez solda yer alabilmeye daha uygun bir siyaset üretmelisiniz. Üretemediğiniz takdirde doğu ve güneydoğu ile sınırlı bir parti olarak kalmanız kaçınılmazdır. Elbette tercih sizindir.

8— Ey Ak Parti, başardıkların kadar başaramadıklarını, eksiklerini ve yanlışlarını da bizler elbet görüyoruz. Bu seçimin yerel değil genel olduğunu düşünecek olursak, oy desteğimizi uyarı mahiyetinde bir miktar düşürdüğümüzü fark etmelisin. Yapman gerekenleri ve eksiklerini elbette sen de biliyorsun. Daha fazla demokrasiden asla vaz geçmemelisin. Bunları yapabilmek ve başarılarına yeni başarılar eklemek için en başta yapman gereken öncelikle kendini formatlamak ve hemen tüm kadrolarını baştan aşağı yenilemek durumundasın. Bu yenilenme için gereken cesaret sende var ve bu cesareti bir an evvel göstermelisin.

Kurumların güvenilirliğini yeniden tesis etmelisin, hukuğu yendien yapılandırmalısın, daha fazla demokrasi ve özgürlüklerden korkmamalı, düzenleme bahaneli yasaklara tenezzül etmemelisin. Doğru veya yanlış hakkında ortaya atılmış tüm iddia ve soruşturmaları, hukuğa bağlı kalarak ve toplum vicdanını göz önünde bulundurarak hızla neticelendirmelisin. Unutma ki bizler toplum olarak eskisinden çok daha bilinçli ve bu konuların da sıkı takipçisiyiz.

Global güçlerle yakında yeniden masaya oturacaksın, elin güçlü olsun diye sana oylarımızla güç ve güvenoyu verdik. Güç dengelerinin seni denklem dışı bırakmaması için biz üzerimize düşeni yaptık. Bölgemiz özelinde ve daha geniş ölçekte dünya genelinde, yeni denklemlerinin kurulduğunun ve bu global güç odaklarının senin üzerinde ciddi bir baskı kurduğunun da farkındaydık.

Biz sana bir destek daha verdik, şimdi sıra sende, ülke olarak gücümüzün nelere yeter nelere yetmez olduğunu elbette en iyi sen bilirsin. Senin ve dolayısıyla da bizlerin üzerinde zamansız baskılar oluşmaması ve ülke olarak büyüme ve gelişme sürecimizin sekteye uğramaması adına en doğru uluslararası politikanı (Suriye,Mısır,İsrail,Gazze vs) ve ilişkilerini yeniden düzenle.

Ve daha bir çok mesaj....

Seçimin Kazananları

Kalıcı barış adına yürütülen Çözüm Sürecine verdikleri kararlı desteğin de önemli itici gücüyle ve tabii ki yukarıda bahsettiklerimin de seçmen üzerindeki etkisiyle Ak Parti ve BDP yi bu yerel görünümlü genel seçimlerin kazanan siyasi partilerdir. Bu seçimin bir diğer önemli kazananı da, bu toprakların tarihinde dördüncü defa gerçekleşme yolunda ilerleyen Büyük Kürt-Türk İttifakı olmuştur.

Seçimin Kaybedenleri

Ak Parti ve BDP dışında kalan tüm siyasi partiler, yerleşik İstanbul sermayesi, baronlar, lobiler, Beyaz Türk diye tanımlananların ekseriyeti, cemaat adı verilen elitist bürokratik kadro, Neo Con’lar, ana akım muhalif medya, Gülenist medya, Avrupa Birliği, yabancı istihbarat teşkilatları, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Nuray Mert, Şahin Alpay, Ertuğrul Özkök, Bülent Keneş, Abdülhamit Bilici, Ekrem Dumanlı ve benzerleri son seçimin kaybedenleri olmuştur. Vatandaşı, dağdaki çoban, kısa boylu, göbeğini kaşıyan, bidon kafalı olarak tanımlayıp kendilerince aşağılayıp sınıflandıranlar da kaybetmiştir.

NOT: ‘’Ortadoğu'da Kürt Siyasi Hareketleri’’ yazı dizime seçim gündemi nedeniyle bu hafta ara verdim, bir sonraki yazımda devam edeceğim...

Hoş Kalın
31 Mart 2014
@cngzkync

18 Mart 2014

Bir Darbenin İçinden Geçerken

Son on yılda, her birimizin yüzde yüz tatmin olması mümkün olmasa da, yine de bir önceki on yılla karşılaştırdığımızda ‘’büyük’’ denilebilecek dönüşüm ve değişimler yaşanmış Türkiye’de, bugün hala bir darbe girişimi var gündemimizde.

Hiç sıradan olmayan bu günlerde birçoğunuz gibi bende derin endişe taşıyorum. Evet bir yerlerde bir şeyler ters gidiyor....

Bir yanda içinde neredeyse tüm muhalefet partilerini, bir zamanlar cemaat olarak anılan ancak Başbakan tarafından da ‘’örgüt’ olarak tanımlanan yapıyı, Demokrat Obama Başkan olduğu için ‘’diğer ABD’’ diyebileceğimiz Neo-Con’ları, ulsulararası medya kuruluşlarını, bir çok yabancı istihbarat kuruluşunu ve dolayısıyla da devlet desteğini barındıran, çok geniş bir yelpazede ve belki de hiç bir araya gelemez dediklerinizden oluşan yerli olma vasfı olmayan ‘’muhalif ittifak’’....

Diğer yanda ise, büyük oranda Çözüm Süreci ve Demokratikleşme girişimlerinin itici gücü ile olsa gerek bugün itibariyle ittifak halinde görünen, etki alanı düşünüldüğünde temsili anlamda Türkiye’nin en etkili ‘’Kürt siyasal hareketi’’ diyebileceğimiz BDP ve hemen hemen Türkiye’deki her iki kişiden birinin oyunu alabilmiş Ak Parti’den oluşan tamamen yerli ve sadece halk oylarıyla seçilmiş sivillerden oluşan ‘’sivil irade’’ ....

Seçimlere yaklaştıkça oldukça planlı ve giderek artan bir şiddetle, mevcut sivil iktidara yönelik devirme planları, ne hikmetse ne yerel, ne de genel seçimlerin yakında zaten gerçekleşeceği durumu dikkate alınmaksızın hızla devam ediyor.

Kimilerine göre montaj, kimilerine göre gerçek sayılan bazı ses kayıtlarının, bir takım gerçekliği tartışılır yazılı belgelerin, sosyal medyada yer alan kimlikleri gizli hesaplar üzerinden yapılan açık tehditlerin, yine bunlara paralel şekilde köşe yazıları eliyle yapılan tehditkar söylemlerin, seçim meydanlarından karşılıklı yapılan suçlamaların önü arkası kesilmiyor.

Diğer yandan sokaklar hareketlendirilmeye çalışılıyor, gerçekleşen ölümler üzerinden insanlar sokağa çekilmek isteniyor ve belli ki halkın emniyet birimleri ile çatışması amaçlanarak şiddet tırmandırılmak isteniyor.

Belli ki birileri sokaklarda şiddeti yeterince tırmandırarak, emniyet birimlerini yetersiz kılıp, hem genel anlamda belki de kaybedeceklerini öngördükleri seçimleri, ortamın güvensizliği bahanesiyle geçersiz kılmak, hem de polis güçlerinin yetersiz kalmasını sağlayacak noktada bir şiddet yaratarak askeri birliklerin müdahalesine uygun zemin hazırlamak istiyor.

Seçimlerin bu kadar yakın olduğu bir süreçte, tüm bu sistematik şekilde olanları bir rastlantı olarak tanımlamak elbette akıl dışılık olacaktır.

Apaçık bir darbe girişimin halen kararlılıkla devam ettiğini ve ülke olarak bir darbenin, yani anti demokratik yollarla bir iktidar elde etme arayışının içinden geçmekte olduğumuzu söylemeden geçemeyeceğim.

Bize demokrasiye inanan sade vatandaşlar olarak düşen, her koşulda sivil iradenin yanında durmak ve seçimlerle işbaşı ettiklerimize süreleri sonuna kadar oy vermediğimiz bir iktidar işbaşında olsa dahi tahammül göstermek olmalıdır.

Sokağa yapılan çağrılara kulak asmamalı, anti demokraik yllarla iktidar elde etmeye çalışanların ekmeğine yağ sürmemeli ve mevcut yönetimlere karşı tepkimizi veya desteğimizi mutlaka sandığa gidip tercihimize göre oylarımızı dikkatle kulanarak göstermeliyiz.

Karmaşık bir darbe sürecinin içinden geçtğimiz şu günlerde bizler çok sıkı durmalıyız ve herzaman için iktidarın kime teslim edileceğinin anahtarının biz vatandaşların elinde olduğunu unutmamalıyız..

Hoş Kalın
18 Mart 2014
@cngzkync

3 Mart 2014

Seçimlere Günler Kala


Günler önce Pensilvanya’dan gelen ve 24 Aralık 2013'te kaleme aldığım yazımda da bahsettiğim ‘’beddua’’ kılıflı ‘’büyük taarruz emri’’ sonrası Türkiye gündeminin içine girdiği durum hepimizin malumu.

Gün aşırı denecek şekilde, çeşitli ‘’meçhul’’ kaynaklardan yayınlanan ve internet ortamında ülke gündemine sunulan, gerçekliği her halukarda tartışmalara konu olan onlarca ses ve görüntü kayıtları ülke gündemini sürekli meşgul ediyor.


Beddua ile gelen büyük taarruz emri sonrası bir saldırı silahı olarak kullanılan bu kayıtların, kayıtları yayanların hükümeti devirme planlarına direk katkı verdiğini ve fiilen bu devirme etkisini yaratmadığını, daha doğrusu ‘’devirme’’ anlamında iktidar gücünü anti demokratik yollarla elde etme hevesindekilere bir başarı getirmediği görülüyor.


Şimdiye kadar, özellikle ‘’yolsuzluk’’ iddiaları eksenli bu kayıt yayınlama trafiğinin toplumda ‘’devirmeciler’’ lehine ne derece ikna edici olabildiği ise belki de ancak seçim sonuçlarından sonra net olarak anlaşılabilecek.


17 Aralık’da, her biri kendi içlerinde hukuken soruşturulmaya elbette değer olsalar da, asıl amacın yolsuzluk soruşturması değil iktidarı ‘’devirme’’ olduğunun, önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere açık bir ‘’darbe girişimi’’olduğunun yaygın bir şekilde toplum ve nihayetinde iktidar tarafından da anlaşılması üzerine emniyet ve yargıda bazı tayin ve tasfiyelerin tedbiren hızla başlamasını takiben, Pensilvanya’da mukim kişiden gelen profesyonel beddua sonrası dikkat çekici şekilde başlayan ve artarak devam eden bu kayıt yayınları elbette tesadüf olarak açıklanamaz.


Darbe girişimine yeltenenlerin amaçlarına ulaşmaları mümkün olamadı ancak vazgeçmedikleri de apaçık görülüyor. 17 Aralık’ın bir gün öncesi bir Ak Partili milletvekilinin istifası ve ardından aynı dünya görüşüne sahip popüler bir köşe yazarının bu istifa sonrası attığı ‘’belki de bu hükümete bir son uyarı’’ şeklindeki twit sonrası başlayan 17 Aralık operasyonlarındaki ‘’başarısızlık’’ ve bu durumu takviyeye yönelik olduğunu düşündüğüm beddua kılıflı açık taarruz emri ile ‘’devirme’’nin gerçekleşmemesi ‘’devirmeci’’ cenahta hayal kırıklığı yaratmış olacak ki, şimdi de dillerde bir 15 Mart muamması dolanır oldu.


Bu tarihi açık şekilde ilk deklare eden, bir televizyon programında mevcut Ankara Belediye Başkanı ve yeniden aday olan Sayın Melih Gökçek oldu. Gökçek’in anlattıklarına göre ‘’devirmeciler’’15 Mart’tan itibaren geniş kitlesel eylemlere başlayacak ve hatta yanlış hatırımda kalmadı ise, kanlı bir takım suikastler de söz konusu olacaktı.


Aynı tarihe dikkat çeken yüzlerce manidar mesaja Twitter adlı sosyal medya mecrasında da basit bir arama yaptıktan sonra rastlamak mümkün. Bu mesajları atanların bir bildikleri mi var veya biribirleriyle gizliden haberli organize bir eylem planında bizzat rol alıyorlarda mı bu manidar mesajları paylaşmaktalar bilmiyorum. Ancak bu tarihle ilgili gerek uyarıcı gerekse tehditkar mesajlar içeren çok sayıda mesajın emniyet ve istihbarat birimleri tarafından dikkatle incelenmesinde toplum yararına fayda olacaktır. İster sadece kaotik ortam yaratmak amacıyla yalanlardan ibaret olsunlar, ister kesin bilgiye dayanan ve toplumu uyarma niyetinde olsunlar 15 Mart tarihinin bu kadar öne çıkarılması iktidar, emniyet ve istihbarat tarafından göz ardı edilecek bir durum değildir.


Sosyal medya mecralarında yine aynı tarihlerde dolaşıma sürüleceği iddia edilen Merhum Yazıcıoğlu kazasına dair ve Uludere’de yapılan ve 34 sivil vatandaşımızın ölümüne neden olan körolası opearasyona dair bazı ses kayıtlarının, gerçekten yayınlanması durumunda, montaj olsalar dahi hem Kürt hem de Türk milliyetçisi kesimlerin sokağa çekilmesine zemin sağlayacağını söylesek, aslen bu amaca yönelik olduğunu belirtsek yanılmış olmayız.


Ancak her halukarda ben böyle bir durumda toplumun ortak aklının bu tuzağa kolay kolay düşmeyeceğini, bir takım lokal hadiseler yaşansa dahi bunların marjinal seviyede kalacağını düşünüyor ve böyle umud ediyorum.


En çok bahsi geçen konulardan biri de seçimlere yönelik olarak ortaya atılacak, seçimlere hile karıştığı eksenli bazı iddialar. Bu konuda toplumun ve iktidarın geçtiğimiz yıllardan tecrübeli olduğunu düşünüyorum ve yetkililerin tüm sandıklarda alınabilecek tedbirleri en üst seviyede alarak sandıkların ‘’namusunu’’ koruyacaklarını düşünüyorum.


Sandığa gitmemize günler kala, sandıktan ümidi olmayanların iktidarı devirme adına yürüttükleri anti demokratik cephe mücadelesinin giderek sertleşmesi umarım sadece ses kayıtları ve benzer metodlarla devam eder ve asla 1993 yılında yaşadığımız o kanlı iktidar mücadelelerini bizlere yeniden yaşatmaz.


Hoş Kalın
03Mart 2014
@cngzkync