21 Ekim 2011

Dejavu


Televizyon ve gazete haberlerindeki başlıklar ve sunumlar bire bir aynı olmasada içerik olarak aynen daha öncekiler gibi. Sebep belli , her şey bu anlamda aynı çünkü hadise aynı.
Önceki gün Bitlis, daha önce diğerleri ve dün Yine Çukurca ! Yine şehitlerimiz var, yine analarımız babalarımız ağlıyor, yine içimiz acıyla yanıyor. Akıl ve vicdan muhasebesinde asla yer bulamayacak eylemlerine bir yenisini daha ekledi bildik taşeron.
Kimi hadiseye lanet ifadelerini belirtiyor, kimi kan ve öfke kusup yine ateşe körükle giderken, kimileri de itidal çağrıları ile vatandaşları sakinleştirme çabasında.
Kimi askeri ve istihbari ihmallerin vurgusunu yapıyor, kimi siyasi suçlu bulma çabasıyla o veya bu partiye çatıyor.
Yine saldırı sonrasında jetler havalanıyor ve yine aynı geniş çaplı operasyonlar duyuruluyor. Yine kara harekatı tartışmaları , yine silahla mı siyasetle mi çözmeliyiz kaosu.
Kimimiz olan bitene dair yorumları ''an itibari ile'' ben dahil oturduğumuz yerden yapıyoruz, kimimiz ise olanı biteni bizzat yaşarken. Ancak birileri var ki onlar tam da ateşin düştüğü yerden, ana baba ocağından , yangınını feryat figan haykırıyor.
Korkarım bu feryat ve figanlar, sadece şehit cenazelerimizin kaldırıldığı gün duyulup birkaç gün sonra ise sağır olmuşcasına yine unutulmuş olacaktır ve bizler bu terör sarmalı ile bir süre daha içiçe yaşayacağız.
Ancak bir o kadar da ümitliyim ki önümüzde Türkiyemizi daha özgür ve daha demokratik bir ülke haline getirmesi kuvvetle muhtemel olan yepyeni bir ''Sivil Anayasa''yapma ihtimalimiz hala var.
Evet hatta güncellenmiş değil bembeyaz bir sayfaya ''Yeniden Yazılmış Bir Sivil Anayasa'' nın on yıllardır yaşadığımız bu ''dejavu'' halini kalıcı olarak çözebileceğine değiştirebileceğine inanıyorum.
21 Ekim 2011
@cngzkync

6 Ekim 2011

Darbeye Devşirilmiş Devrimler


Günlerce Tahrir meydanında süren, ''Firavun'' un zulmündeki halkın, ilk talebi bir süre önce gerçekleşti. Hüsnü(niyetsiz) Mübarek sonunda tamamen istifa ettiğini açıkladı. Zulümden kurtulmak için bir umut bekleyen tüm gölge ve dünya halkları için bir umuttu Mısır halkının başarıyı göğüslemesi adeta. Peki Mısır'da bugün itibari ile ne oldu? İstenen oldu mu? Halkın başarıyı göğüslediği ve egemenliğini ilan ettiği söylenebilir mi?
Cevaben kısmen evet diyebiliriz belki, eh en azından Hüsnü(niyetsiz) Mübarek'in istifası yeni bir başlangıç olarak Mısır'daki halkın ve tüm dünyada diktatör zulmünden muzdarip olan halkların miladı da olabilir.
Olabilir demek olmuştur demek midir?
Beklenen ve umud edilen istifanın gelmesi ile Tahrir Meydanından gelen sevinç çığlıklarına baktığınızda bir tuhaflık olduğunu siz de hissetmedinizmi ?. ''Firavun'' istifa etti de, peki amaç bu muydu ? Yani Mısır'daki halkın kurtuluşu sadece onun gitmesi ile mi tastamam ?
Önemli olan diktatörün gitmesi değil halkı ezen ve zulmeden rejimin değişmesi ve yerine demokrasi ve özgürlüklerin hakim olduğu bir sistemin oturtulması değilmidir başarı diye tanımlanacak olan. Halkın devrimi eğer bunu sağlamış ise ona bir ''devrim '' denilmezmi ?.
Mısır'da ''Firavun'' gitti, ve yerine ''Ordu'' yönetimi devralmadı mı ?. Peki ordular hangi demokratik sistemde ülke yönetebilir ve bu demokratik bir kazanım olarak tanımlanabilir ? Bu ''devir teslime'' bugünün Mısır koşullarında bir nevi ''Askeri Darbe'' demek yerinde olmazmı ? .
Elbette Mısır Halkı az emek vermedi günlerce, adeta okyanusu aştılar yaklaşık 30 yıllık diktatörlüğe karşı direnerek, elbette bunu küçümsemek değil ifade ettiklerim. Ancak Mısır Halkı son derece uyanık olmak zorunda, okyanusu aşmışken derede boğulmamalı ve demokrasi talepleri kursaklarında kalmamalıdır.
ABD, Israil ve ''Firavun'' tarafından ağzına çalınan bir parmak ''demokrasi balı''na kanmamalı ve bununla yetinmemelidir. Şu anda Mısır'da ''uluslararası egemen güçler'' in tam da istediği olmamışmıdır ?.
TV karşısında Tahrir Meydanındaki halkın sevinç çığlıklarını duyarken aklıma birden bizim de şuursuzca attığımız 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki mutluluk ve sevinç çığlıkları gelmişti. Bizlerde askerin gelmesini ve yönetime el koymasını o günlerde ne hikmetse benzer bir sevinçle karşılamamışmıydık ?
Peki ya sonra bu darbenin bize getirdikleri? Bugün hala bunun ızıdırabı içinde değil mi Türkiye ? Bu anlamda bir ordu müdahalesine vaktiyle maalesef sevinçle karşılık veren ve sonrasında onyıllarca devam eden demokrasi acıları çekmiş halklar olarak, Mısır'ın 11 Şubat 2011 tarihi ile bizim 12 Eylül 1980 tarihleri arasında ''kısmen'' ve ''dramatik'' bir benzerlik görüyorum.
Mısır Halkı'nın, zafer çığlıklarının getirdiği serhoşlukla, sonradan demokrasi ve özgürlükler adına adeta ''avucunu yaladığını'' öncelikle bir dünya vatandaşı olarak inanınız görmek istemiyorum. Bu durumun yaşanması, tüm diktatör zulmü altında olan bölge ve dünya halkları için sizce de çok büyük hayal kırıklığı olmazmı ?.
Mısır Halkı adeta Rahmetli Aşık Veysel'in dizelerindeki gibi ''Uzun İnce Bir Yolda'' oldugunu unutmamalıdır. Mısır Halkı, yeryüzünde kendi işlevi ve işleyiş mantığı nedeniyle, hiçbir ordunun halkına arzulanan demokrasi ve özgürlükleri, istese dahi getiremeyeceğini bir gerçeklik olarak bilmeli ve mücadelesine yılmadan devam etmelidir.
Evet uzun ve ince bir yoldadır Mısır'da demokrasi ve özgürlükler. Tıpkı bizim 1980 darbesinden bu yana kendimizi toparlamaya, demokrasi ve özgürlükleri oturtmaya gayret ettiğimize benzer bir süreci Mısır yaşamak durumunda artık.
Mısır'da adeta planlı bir şekilde, halkın demokrasi ve özgürlük talepleri için kalkıştığı/kalkıştırıldığı direniş, özenle bir Askeri Müdahaleye dönüştürülmüştür. Hatırlayınız, bir umut diye kalkışan halkın arasına enjekte edilen Baradey bile Mısır Ordusu'nu göreve davet etmiştir. Müslüman Kardeşler'de aynı daveti yapmıştır orduya ne yazıkki. Ne kadar da manidar davetlerdir bunlar !?
Kalkışma süresince halkın nabzını yoklamak için yapılan, ''Mübarek Kaçtı'' vs gibi dezenformasyonlara dikkatinizi çekmek isterim. Tüm bunlar halka ''devrim tatmini'' yaşatmaya yönelik bir mühendisliğin adımları değil midir?
Mısır'da halkın devrimi usta bir mühendislikle ''Darbeye Devşirilmiştir'', henüz çolaktır ve yarım kalmıştır. Mısır Halkı kendi egemenliğini kazanma mücadelesini hiç bir koşulda bırakmamalıdır. Mısır için ''Firavun'' 'un gönderilmesi, bir nevi ''yetmez ama evet'' durumudur. Mısır Halkı, Hüsnü(yetsiz) Mübarek'in istifa etmesi ve şu anda yargılanıyor olması ile asla yetinmemelidir.
Türkiye ise bölgede ve dünya devletleri arasında artık ''yönetim modeli'' ihraç eden ülke konumunda olmakla yada böyle tanımlanmakla birlikte, bölgesinin yükselen ve yıldızı parlayan değeri olarak, demokrasi ve özgürlük yoluna kesintisiz devam etmek mecburiyetinde ancak eş zamanlı olarak da, özellikle Taşeron Terör Örgütü gibi önemli bir meseleden süratle Yeni Sivil Anayasa sını hayata geçirerek kurtulmalıdır.
Mısır Halkı sadece Firavununu göndermiş olmakla, kendisini asla özgür sanmamalıdır. Böyle bir yanlış algılama, Mısır'da halk için diktatörlükle yönetilmekten daha da kötü sonuçlara gebe bir ortam yaratabilir. Mısır Halkı netice itibari ile, ''Çolak Devrimini'' tamamlamalı ve egemen güçler tarafından ''darbeye devşirilmiş devrimini '' yarım bırakmamalıdır. Darbeye devşirilmiş devrimler hakiki bir devrim olamayacağı gibi, halk kurtulduğunu sandığı diktatörlüğü bile, gün gelir arar hale gelebilir.
Mısır Halkı kalkıştığı veyahutta kalkıştırıldığı bu harekette, egemen güçlerin kendilerine siz devrim yaptınız ve başardınız hipnozundan kendini çabucak kurtarmalıdır. Eğer ''devrim'' denilen şey bugün Mısır'da olan biten ise, sanırım bu kelimenin tüm sözlüklerde ve siyaset teorisi tanımlarında sil baştan tanımlanması gerekecektir. Mısır'da ve diğer dikta ile yönetilen Arap ülkelerinde sistem mi değişmiştir de buna ''devrim oldu'' yada ''Arap Baharı'' diyerek çoşanlarımız var?
Mısır'da olan bitene ''devrim'' demek gibi bir yükümlülüğümüzün de olmaması gerektiği kanaatindeyim. Devrim, dönüşüm yada reform, adı her ne olacaksa olsun, sonuçta özgürlük, refah ve demokrasiye kavuşulması oradaki halk için asıl hedef olmalıdır. Mısır Halkı dayatılan liderler yerine kendi içinden ''taptaze'' ve '' yepyeni'' kendi halk liderini çıkarıp bulmak zorundadır.
Mısır da halkın elde edeceği , halk yararına tüm iyi sonuçların her biri , Arap Baharı nın ''cemre'' leridir.
06 Ekim 2011
@cngzkync