31 Ocak 2012

Akla Ziyan Manşet


Bir yerlerden bir şeyler türetip, uydurup bir yerleri kışkırtmaya ve karıştırmaya ne denli meraklısınız anladıkda, Ya Hu El-İnsaf be kardeşim !.
28.01.2012 tarihli Sözcü Gazetesinin sürmanşetine göre neymiş efendim ; AK Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan BDP li Vekil gibi konuşmuşmuş. Tabi ya ne demezsiniz. Aynen öyle konuşmuştur. Helal olsun size ki bunu şıp diye anlamışsınız ve hatta keşfetmişsiniz. Öyle şahanesiniz ve öyle usta bir gözlem ve yorum yeteneğiniz var ki bundan bizleri de istifade ettirdiniz. Sağolunuz varolunuz iyi ki varsınız.
İyi ki varsınız da, sayenizde memleketteki tüm kargalar bir anda coşkuyla gülüverdiler. Umarım siz de duyabilmişsinizdir size kahkahalarla gülen kargaları ?
Gidin be kardeşim ! Siz bu milleti bu kadar aptal mı sanıyorsunuz ? Kulağınıza yalan yanlış, hele de basına kapalı bir toplantıdan her nasılsa fısıldanmış bazı sözleri, bir insan evladı bu denli art niyetli ve büsbütün çarpıtarak mı topluma yansıtır ? Bu mudur gazetecilik ? Bu mudur hakkaniyet ?
Gazetenize manşetlik bir yazı kaleme alıyorsunuz, yazmadan önce insan gazetecilik gereği manşetinize konu olan sözlerle ilgili milletvekiline ulaşıp, kulağınıza fısıldanan o cümleleri önce bir doğrulatmaz mı ? Örneğin ben bu makaleyi kaleme almadan önce, sizin o tuhaf manşetinizi okuduktan hemen sonra gayet de kolaylıkla kendisine ulaşarak konuyu kendisine detaylı sordum ve öyle kaleme aldım.
Yapmayın be kardeşim ! Bu millet artık yutmuyor bu tarz kışkırtmaları, yeter vazgeçin artık şu Atatürk ve Cumhuriyet kelimesini duyduğunuz anda otomatik bir refleks ile acaba neresinden tutsam da kendime bir pay çıkarsam zihniyetinden.
Haa dikkat çekici diğer bir husus da, Kürt Meselesini bir şekilde analiz etmeye kalkışan kim olursa olsun hemen ya ulusalcı zihniyetin yada terör örgütü yandaşlarının boy hedefi oluveriyor. Neden acaba ? Yoksa bu durum, o meseleyi ben ürettim ve sadece ben analiz ederim, sadece ben yorumlayabilirim şartlı refleksi ve bencilliğimidir ?
Bakınız güzel kardeşim, sizin BDP' li gibi konuştu diyerek, besbelli ki bilmeden tanımadan bol keseden atarak ve sözüm ona Başbakana şikayette çalıştığınız Sayın Gülşen Orhan, Van gibi siyasi ve sosyal dengeleri oldukça hassas bir bölgede, siyasi rakibi olan BDP'ye karşı seçim bölgesinde siyasi mücadelesini vererek gelmiş birisidir.
Dolayısıyla sizin maksatlı olarak oluşturmaya çalıştığınız bir durum söz konusu değildir. Sürmanşetinizin tamamen çarpıtma ve ifade ettiklerinizle ilgili tüm alakasızlığına rağmen, şu da bilinmelidir ki, zaman zaman rakip olsalarda bazı partilerin birtakım konularda aynı söylemleri kullanmaları gayet olası ve bilindik bir durumdur.
Referandum ve Milletvekilliği seçim süreçlerinde bazı çevrelerden onlarca tehdit almıştır. Çeşitli akıl almaz kara propagandalara uğramış, ancak tüm bu zorluklara karşı yılmamış ve inandığı mücadelesine devam ederek Vanlı seçmenlerinin oyunu alarak TBMM'ye hakkı ile gelmiş bir vekildir.
Atılan kuru iftiranın vicdani sorumluluğu gibi konulara burada değinmeye zaten gerek yok, çünkü o manşeti atabilen zihniyetin bunu pek anlayabileceğini düşünmüyorum ama, hiç değilse o ilk bakışta harflerin büyüklüğünden dolayı ''koskoca'' duran ve ama manşetin devamına baktığınızda, sadece üç beş satır iftiradan ibaret ''içi bomboş akla ziyan'' bir sürmanşet için harcadığınız o gazete kağıdına da mürekkebe de yazık be kardeşim.
31 Ocak 2012
Twitter : @cngzkync

13 Ocak 2012

Doğmayın Kürtler


TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinden MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu nun daveti üzerine komisyona gelip konuşma yapan Prof.Dr. Anıl Çeçen in ‘’skandal’’ sözleri hayret verici.
İnsanın kanını donduracak nitelikteki bu kabul edilemez açıklamaların sahibinin, bir dönem Halk Evleri olarak bilinen kuruluşlarda yöneticilik yapmış olması ise, sözkonusu açıklamalara bakıldığında, taban tabana zıt ve bir başka çelişkili durum.
İnsan ister istemez, madem fikri ve zikri TBMM İnsan Hakları Komisyonununda da gördüğümüz üzere hesapsızca savaş nidaları atacak yönde idi, onunla bu manada aynı görüşte olmadığını Halk Evleri yetkililerinin yaptığı son açıklamalardan da kamuoyu olarak bildiğimiz devrimci çizgideki kuruluşlarda, nasıl hangi maksatla bulundu diye sormak istiyor.
Zamanla fikri ve zikri mi değişti, yoksa hep böyle bir zihniyetle mi vardı ? Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki görevi süresince de, bu zikrettiği ve 40 ların Almanya sında bariz uygulamalarını tarihten görüp bildiğimiz, en hafif tabiriyle ‘’baskıcı’’ , metodlar içeren zihniyete paralel öğrenciler mi yetiştirdi bu güzelim memlekete ?
Eğer öğrencilerinide komisyonda deklare ettiği zihniyete paralel  yetiştirdi ise halen yetiştiriyor ve de yetiştirmeye devam edecek ise, hakikaten işte o zaman vah bize vahlar bize. Neyse ki Türkiye artık, genel anlamda zihniyet olarak söz konusu profesörün fikren oldukça ilerisinde bulunuyor.
’Türkiye de İnsan Hakları Hukuku uygulanamaz, mesele bu hukukla çözülemez, savaş hukuku uygulanmalı’’ diyen ve Kürt halkını yok etme adına ‘’nerede bir topluluk varsa üzerlerine füze yollanmalı’’ ve ‘’doğumları engellenmeli’’ diyen zihniyeti ; İnsanlığım ve bu ülkenin bir bireyi olarak, devletimin biz vatandaşları adına imza ettiği ve yasalaştırdığı, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesinin ilgili maddesinden doğan insanlık hakkım adına eleştiriyor ve KINIYORUM.
Not:
Türk Ceza Kanunu Madde 76 :  ‘’Milli, Etnik, Irki veya Dini bir grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması soykırım suçudur.’’
Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi :  “Ulusal, Etnik, Irksal ve Dinsel bir grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması soykırımdır."