29 Haziran 2012

Şehr-i Van Notlarım -4-


17 Haziran 2012.. Pazar, Festivalin ikinci günü....
Sabah’ın ilk ışıkları ile uyandık... hava o kadar temiz ki, istersen uyanma.... o tertemiz havada geceyi deliksiz bir uyku ile geçirip, sabah vakti tabiri caiz ise ‘’çakı gibi’’ uyanmamak mümkün mü ? Değil elbet ... ve bizlerde aynen öyle uyandık.. Saat 08:00 de hepimiz kahvaltıdaydık.
Kaldığımız yerin, yani Bahçesaray Öğretmen Evi’nin bahçesindeki Şark köşesinde kurulu kahvaltı sofrası bizleri bekliyordu.. O meşhur Van Kahvaltısı’nın detaylarını burada anlatıp size iç çektirmesem daha iyi olur.. Yemenizi  tavsiye etmekle yetinmem en iyisi sanırım.
Bugünkü festival programımızda Sabah 10:00 da Feqiye Teyran Sempozyumu ve akşam 19:00 da TRT Şeş’te program da yapan Kürt Sanatçı Fate ‘nin Konseri yer alıyordu...
Meşhur Van Kahvaltımızı hep birlikte yedikten sonra, bizlere tahsis edilen araçlara bindik ve sempozyumun yapılacağı yere gittik.. Sempozyum TRT Şeş tarafından da canlı olarak yayınlandı, salon tamamen dolu ve tamamen Kürtçe olarak moderatör Vahdettin İnce tarafından yönetilen sempozyuma ilgi oldukça iyi idi.
Sempozyum’un konuşmacıları, Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Vahdettin İnce, Halit Sadini, Zeynel Abidin Zinar, Dr. Ayhan Tek, Berkan Bereh salondan alkış alan konuşmalar yaptılar. Açıkçası ben yetersiz Kürtçem nedeniyle konuşulanların beki ancak yarısını anlayabildim. Aslında salonda bulunan ve hiç Kürtçe bilmeyen misafir dinleyicilerin de anlayabilmesi için simültane tercüme hzmetinin verilmesi çok yerinde olurdu. Önmüzdeki  sene dördüncüsü yapılacak festivalde, böyle bir sempozyum yine söz konusu olur ise, ki olmasında büyük fayda görüyorum, muhakkak simültane tercüme hizmeti sağlanmalı.
Konuşmaları sırasında, Prof.Dr. Kadri Yıldırım’ın Kur’an-ı Kerim den örnekler de vererek ırk ayrımının yanlışlarından bahsetmesi salondan büyük alkış aldı. Said-i Kürdi nin adının ısrarla bazı çevreler tarafından Said-i Nursi olarak dayatılmasının yanlışlıklarından da bahseden Yıldırım, konuşmasında Miks’in tarihine de kısaca değinerek Feqiye Teyran’ı bizlere anlattı.
Halit Sadini, Zeynel Abidin Zinar, Berkan Bereh  ve Dr.Ayhan Tek in konuşmalarının da büyük alkış aldığı konuşmalarda Ayhan Tek’in Yunus ile Feqiye Teyran’ı karşılaştıran açıklamaları salondan alkış aldı. Ayhan Tek, konuşmasında Feqiye Teyran’ın Kürtlerin Yunus Emre’si benzetmesini yaptı ve her ikisinin de suya dair sesleniş ve su konulu şiirler yazdıklarından bahsetti.
Sempozyumun ardından Müküs deresinin Subaşı denilen kaynağına doğru hep birlikte yola koyulduk. Subaşı denilen kaynağa gelmeden önce bir yerde araçlardan indik ve Müküs deresinin karşı kıyısına tahta bir köprüden yaya olarak gecerek, ceviz ve iğde ağaçlarının arasından yürüyerek, öğlen yemeği için dere kenarında hazırlanmış piknik alanına vardık.
Yere serili uzunca bir sofra vardı, bir ağacın gölgesinde iki sacda odun ateşinde kavurmalar pişiriliyordu. İnanın ben yazarken yutkunarak yazıyorum bunları, siz okurken ne haldesiniz tam kestiremiyorum. Orada olmalıydınız ve o ortamı her biriniz yaşamalıydınız. Kendimi bu anlamda gerçekten şanslı hissediyorum.
Bir süre sonra kavurmalar servise hazırdı, pide olarak tanımlayabileceğimiz köy ekmekleri, salata, pilav ve nefis köy yogurdu ile donatılmış yer sofrasında hepimiz yerlerimizi aldık. Suyu hiç saymadım çünkü yanıbaşımızda buz gibi Müküs gürül gürül akmaktaydı ve tabiki sürahiler dolusu buz gibi su da sofrada yerini almıştı.
Buz gibi dediğim suyu tarif etmek gerekirse, 10 saniyeden fazla ayagını o suda tutabilene helal olsun derim. Öyle ki ayakları derenin suyundayken fotograf çektirmek isteyenlerden iş adamı Cemalettin Öztürk’ün fotoğrafını çekerken yaşadığı ızdırabı ben biliyorum. Aslına bakarsanız, aman ha kendisine çaktırmayın ben biraz da kasıtlı olarak onu oyaladım ki feryat figan etsin. Cemalettin Abi feryat figan etmedi, yiğitliğe o anda hiç leke kondurmadı ama, İstanbul’a döndüğümüzde beni arayıp, bacaklarının dizine kadar olan kısmının derilerinin soğuktan yandığını ve soyulduğunu söyledi. Böyle olabileceği hiç aklıma gelmemişti doğrusu, üzüldüm ama olan olmuştu. Kendisine buradan sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Yemeklerimizi  yedik dere kenarında semaverde demlenen çaylarımızı yudumladık. Ha unutmadan söyleyeyim bir de ‘’uçkun’’ (ışkın, rıbes, rıves) denilen sadece yüksek karlı dağların, zirveye yakın yerlerinde yetişen ve üzerindeki zarif ince kabuk kısmı soyulduktan sonra yenilebilen, hafif ekşimsi bir tada sahip çok lezzetli  ve sulu bir yapıya sahip nefis bir ‘’meyve’’ yedik. Ot demeye dilim varmadığı için meyve dedim, ‘’uçkun’ aslında bir ot ama lüten bu da aramızda kalsın.
Özellikle şeker hastalığı olanların yemesinde fayda varmış ve çok iyi geliyormuş şeker hastalığına haberiniz olsun. İlla Sayın Maranki’den duymanız gerekmiyor ya, alın işte size benden lezzetli  ve şifalı bir ot bilgisi.
İnanın zamanın nasıl geçtiğini anlamadan saatin 19:00 a yaklaştığını fark edip toparlandık ve Miks (Bahçesaray) merkezine Kürt sanatçı Fate konserine katılmak üzere yeniden festival alanına döndük. Neredeyse tüm Bahçesaray halkı orada toplanmıştı diyebilirim. Herkes heyecan ve bir o kadar da sükunetle konserin başlamasını bekliyordu.
Kürt sanatçı Fate dışında, Bahçesaraylı Servet gibi bazı yerel sanatçıların da sahnede birer ikişer şarkı ile katıldığı konser  TRT Şeş ekranlarından canlı olarak yayınlandı. Bir çoğunuz belki hatırlarsınız TRT Şeş in yayına başlarken düzenlenen ilk açılışındaki o canlı yayını. Hani o açılışta Ak Parti Milletvekili Gülşen Orhan, ‘’dotmam’’ adlı bir türkü seslendirmişti. Hah işte aynı türküyü yine aynı milletvekili bu sefer yoğun istek üzerine bir kez de festival alanına kurulan o sahnede seslendirdi.
Ben bu müzik işlerinden öyle pek anlamam ama inanın insan Gülşen Orhan’ı dinlerken gayri ihtiyari duygulanıyor. Konseri izlerken yanyana oturduğumuz Bahçesaray Bld Bşk Hayati Orhan’ın dinlerken gözyaşlarına hakim olamadığını belirtmek isterim. Ben mi ? Hayır benim gözlerim yaşarmadı ağlamadım ama, inanın ramak kalmıştı.
Festivalin sonlarına doğru vatandaşlar sahne önünde halaylar çektiler. O coşkuyu görmeliydiniz... belki televizyondaki yayında izleyenleriniz olmuştur. Açıkçası çok keyifli bir konser izledik. Fate ve diğer yerel sanatçılara samimi teşekkürlerimi iletiyorum buradan.
Konserin ardından kaldığımız yere yani Bahçesaray Öğretmen Evine döndük.. bir süre istirahat ederiz diye düşünüyorduk ki, sabah kahvaltı ettiğimiz Şark Köşesinde meğer bir sıra gecesi yapacakmışız. Orda on onbeş kişilik bir grup olarak toplandık. Evet yine önümüzde bir sofra kuruluydu. Sonradan meğer gönüllü olarak bizlere hizmet verdiklerini öğrendiğimiz o ellerinden öpülesi öğretmen arkadaşların servis ettiği, Müküs deresinde avlanmış nefis alabalıkların ikramını keşke sizler de olsaydınız ve görseydiniz.
Gazeteci Ahmet Tezcan abi ve değerli eşi maalesef bu sıra gecesinde bulunamadılar. Gündüz saatlerinde dönüş yapmak zorundaydılar. Eh kısmet değilmiş onlara da ne diyelim...
Fate’nin konserinde sahne alan Bahçesaray’lı genç ses sanatçısı Servet ve iki arkadaşı da bir yandan bizlere Kürtçe ve Türkçe müzik ziyafeti veriyorlardı. Saatler gece yarısını bulduğunda sıra gecelerinin vazgeçilmezi ile müşerref olduk. Evet evet çiküfte de vardı. Hangi birini anlatayım ki size,
-İkramları mı ?
-Bahçesaraylıların o eşsiz misafirperverliklerini mi ?
-Sohbetlerin doyumsuzluğunu mu ?
-Tertemiz soludugumuz o havayı mı ?
-Yoksa Bahçesaray’da geçireceğim o son gecenin, içimde duyduğum hüznünü mü ?..
Müküs Deresi’nin o buz gibi akan hırçın sularında yaptığım Rafting’den size hiç bahsetmedim farkındayım. Bir iki kelime ile özetlemek gerekir ise... heyecan, soguk su nedeniyle donma hissi veya olur da suya düşer ve süratle akan buz gibi suda boğulursam korkusuyla karışık adrenalini yüksek anlardı.  J
Aslına bakarsanız orada biriktirdiğim hatıraları bir kaç yazı daha yazarak kaleme alabilirim, fakat gelin oluşan hatıraların bir kısmını paylaşmakla yetinelim, bu yazıyla Şehr-i Van Notlarımıza bir nokta koyalım ve dördüncü Feqiye Teyran Festivali buluşması için Ya Nasip diyerek, bu gezi notlarını sonlandıralım.
Hepinizin bizlerin yaşadığı o güzel anları bir gün yaşaması dileğiyle hoş kalın...

Feqiye Teyran Festivali Son Gün Fotoğrafları  FOTOĞRAF GALERİSİ 
29 Haziran 2012
Twitter @cngzkync

23 Haziran 2012

Şehr-i Van Notlarım -3-


16 Haziran 2012... Feqiye Teyran Festival alanına vardığımızda saat 12:00 sularıydı, Miks (Bahçesaray) merkezinde, ortasından Müküs deresinin buz gibi ve gürül gürül sularının aktığı ve o derenin kıyısında bulunan enfes kokulu iğde ve ceviz ağaçların gölgesinde kurulmuş festival alanı oldukça kalabalıktı.
Kimler yoktu ki o ağaçların gölgesinde kurulu festival alanında... AK Parti Van Milletvekilleri Burhan Kayatürk, Mustafa Bilici ve Gülşen Orhan, Ak Parti Ankara Mv.Tülay Selamoğlu, Van Valisi Münir Karaloğlu, Van Vali Yrd. Atay Uslu, Bahçesaray Belediye Başkanı Hayati Orhan, Bahçesaray Kaymakamı Orhan Aktürk, Ak Parti Eski Gen.Bşk.Yrd.Dengir Mir Mehmet Fırat, Ak Parti Batman Eski Mv. M.Emin Ekmen, Türkiye Yazarlar Birliği Y.K. Üyesi Bünyamin Yılmaz, Pusula Gazetesi Yazarı Ahmet Tezcan, Aksiyon Dergisi Yazarı Murat Tokay, Kanal 24 Televizyonu Parlamento Muhabiri Nagehan Akbulut Varol ile birlikte Kürt Akademisyenler ; Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Vahdettin İnce, Halit Sadini, Zeynel Abidin Zinar, Dr. Ayhan Tek, Berkan Bereh, Kuzey Irak’ta yayın yapan GK TV Muhabiri Sidar Basut, Haberx ve Rotahaber Yazarı bendeniz..ve adını anımsayamadığım diğer katılımcılar ve vatandaşlar hepbirlikte oradaydık, darısı gelemeyenlerin başına. Şimdiden söyleyeyim eğer bir mani çıkmaz ise 4.Feqiye Teyran Kültür Festivali çok daha farklı ve güzel olacak..
Festival açılış konuşmaları ile başladı, Gülşen Orhan, Hayati Orhan ve Vali Karaloğlu’nun konuşmalarının ardından aşağıda linkini bulacağınız Dengbejlerin yerel halk oyunları ve türkülerinden oluşan şahane gösterisi sonrasında gökyüzüne barış güvercinlerinin salınması ile festivalin açılış etkinliği sona erdi.
Van Valisi Münir Karaloğlu’nun çoğumuzu duygulandıran sevgi,barış, kardeşlik temalı açılış konuşması oldukça etkileyici idi. Hatta itiraf edeyim ben ve bir çok değerli katılımcı gözyaşlarına hakim olmadı.
Katılımcıları Kürtçe olarak selamlayan Van Valisi Münir Karaloğlu, Feqiye Teyran'ı, Van'a vali olarak atandıktan sonra tanıdığını ve bu zamana kadar tanımamasını kendinde eksiklik olarak gördüğünü söyledi. Karaloğlu konuşmasında ayrıca "Bu sadece benim eksiğim değil, bu Türkiye'deki eğitim sisteminin de eksiği. Eğer biz Yunus Emre'yi çocuklarımıza öğretirken Feqiye Teyran'ı, Mevlânâ Hazretleri'ni öğretirken Ahmed-i Hani'yi ve Mela Ceziri'yi anlatabilseydik, öğretebilseydik bugün yaşadığımız sorunların hiçbirini yaşamayacaktık.’’ dedi ve coşkulu kalabalıktan büyük alkış aldı..
Karaloğlu daha sonra ‘’Ama iyi yolda ilerliyoruz. Bakın Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı defalarca Türkiye'de ret ve inkâr politikasının bittiğini söyledi. Biz buna inanıyoruz. Feqiye Teyran’ı bugün Türk'ü, Kürt'ü, doğulusu, batılısı, kadını ve erkeğiyle hep beraber onu anlamak için buradaysak bu, yeni Türkiye'nin ve Türkiyeliliğin göstergesidir. " dedi.
Festival açılış programının ardından, düzenlenen Yerel Yemekler Yarışması için Gülşen Orhan ve beraberindeki heyetle birlikte Yemek Yarışması nın düzenlendiği alana geçildi. Enfes görüntülere sahip yemeklerin tadımı sırasında, vali milletvekili ve diğer tadımcıların yüzlerindeki mutluluk ifadesi görülmeye değerdi. Nasıl mutlu olunmaz ki zaten o nefis tadları alırken.... 
Yemek Yarışması için yapılan tadımların ardından, yeni hizmete girecek bazı tesislerin açılışı olduğu bildirildi ve Van Valisi ve Bölge Milletvekilleri ile birlikte Bahçesaray’da Kapalı Spor Salonu ve Karayolları Bakım Şefliği açılışlarına gittik.
Bahçesaray Kapalı Spor Salonu’nun açılışında genç tekvandocuların gösterisi oldukça etkileyici idi. Bu kısa gösterinin ardından, kendilerine verilen basketbol topları ile, Vali Karaloğlu ve Mv. Gülşen Orhan’ın basket potalarına yaptığı atışlarda, keyifli anlar yaşandı. Vali Karaloğlu’nun basket atışlarında Mv.Gülşen Orhan’a oranla daha başarılı olduğunu belirtmeliyim.
Tesis açılışların ardından hep birlikte, eski Bahçesaray Bld.Bşk Naci Orhan’ın girişimleri ile onarılan ve adına bu festivalin organize edildiği Kürt Şairi Feqiye Teyran’ın türbesine gittik. Naci Orhan’ı emeklerinden dolayı buradan bir kez daha saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Türbe ziyareti sonrası yine gökyüzne guvercinler uçuruldu ve türbeye yakın noktada bulunan Feqiye Teyran’ın evine yürüdük. Yol güzergahında, üzerinde Feiqiye Teyran’ın şiirlerinden sözlerin yer aldığı Kürtçe ve Türkçe tabelalar vardı. Kürtçe sözler Gülşen Orhan tarafından seslendirilirken, Türkçe çevirisi de bir başka görevli tarafından seslendirildi. Böylelikle tüm katılımcıların Feqiye Teyran’ın mısralarını anlayabilmesi sağlandı.
Türbe ziyaretinden kalabalık bir konvoy eşliğinde akşam yemeğinin yenileceği, Karayolu tesislerindeki yemek davetine katıldık ve yemeğin ardından Miraç Gecesi etkinliklerine katılmak üzere festival alanına döndük.
Miraç Gecesi olması münasebetiyle festival alanına kurulan sahnede dua ve ilahiler okundu. Kürtçe okunan ilahilerin ardından organizasyon komitesi tarafından halka dağıtılan Dua Fenerleri gökyüzüne salındı ve semada muhteşem görüntüler oluştu... görmeliydiniz
Festivalin açılış gününden notlarımı paylaştım sizlerle...
İknci gün notlarımı paylaşana kadar hoş kalın..

-Dengbej Gösterisi İçin Tıklayınız http://youtu.be/-5Z2EANUjiE
-Miraç Gecesi İlahiler İçin Tıklayınız  http://youtu.be/gc5Jjfn0CVw
-Foto Galeri İçin Fotoğrafın Üzerini Tıklayınız
Feqiye Teyran 2012 Festival Açılışı Fotograf Galerisi 
23 Haziran 2012
Twitter : @cngzkync

22 Haziran 2012

Şehr-i Van Notlarım -2-


16 Haziran 2012... Sabah saat 08:00 de Van’ın o tertemiz havası ile uyumuş olmanın getirdiği zindelikle uykudan uyanıp, kahvaltı için otelin turkuaz renkli Van Denizine bakan ve denize sıfır noktasındaki muhteşem manzaralı kahvaltı terasına gittim..
Bir önceki gün gelen konuklara yeni konuklar eklenmişti. Kürt Müzisyen Reşo da oradaydı. İlk kez tanışıyor olmamıza rağmen Reşo’nun samimi, keyifli, mütevazi ve dost kişiliği gerçekten dikkat çekiciydi. Hep birlikte muhteşem ve ünü hepinizce bilinen o meşhur Van kahvaltısını ettik..
Keyif ve lezzet dolu kahvaltı sonrası bizleri Bahçesaray festival alanına gütürecek araçlarda yerimizi aldık. Yine konvoy halinde ve yaklaşık 100 km (2,5 saat) sürecek yola koyulduk.
Yolculuk ıssız ve tek tük araç geçen yollarda, tepelerinde halen erimemiş karların bulunduğu enfes manzaralar eşliğinde sürdü. Yol üzerinde hayvancılık yapan göçerlere rastladık. Genelde koyunlardan oluşan hayvan sürülerine yol boyunca sıklıkla rastladık. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde yaşamak durumunda olan benim gibiler için bu görüntüler oldukça ilgi çekiciydi diyebilirim. Bolca fotoğraf çektiğimi belirtmeme gerek yoktur sanırım. Bazılarını yazının sonundaki linkte bulabilirsiniz.
Bahçesaray’a varmak için öncelikle yaklaşık 3100 mt rakımlı ismi hatrımda kalmamış dağa tırmanmamız gerekiyordu. Tırmanışta bir iki aracın hararet nedeniyle yolda kaldığını gördük, bizim konvoydaki araçlarda sorun yoktu ve eksiksiz olarak zirveye ulaşmıştık.
Zirvede hala erimemiş karların bulunduğu düzlükte ufak bir mola verdik. Hemen hepimiz bu mevsimde dahi hala erimemiş karlar önunde hatıra fotografları çektik. O tertemiz ve insanı dipdiri yapan havayı soluduk. Basın mensubu arkadaşlar etkileyici manzara ve karla kaplı dağların eteklerinde şahane çekimler yaptılar. Kuzey Irak’ta yayın yapan ve ulusal yayın ağında bulunmadığı için yada bu anlamdaki cahilliğimden olsa gerek, benim adını ilk kez duyduğum, GK Channel Tv Kanalı Muhabiri Sidar Başut’un konvoyumuzdaki Kürtçe bilen milletvekillleri ile yaptığı keyifli röportajlar görülmeye değerdi.
Kısa molanın ardından 3100 mt rakımlı zirveden Bahçesaray’a yani 1725 mt rakımlı eski adı adı Miks olan Van’ın dağlar arasında ve yemyeşil bir vadide bulunan şirin ilçesine doğru yeniden yola koyulduk. Kullandığımız yol aslen Bahçesaray’lı Milletvekili Gülşen Orhan’ın yoğun çaba ve katkılarıyla yeni hizmete giren, henüz tam anlamıyla tamamlanmamış, ancak eski yola göre çok daha güvenli ve daha geniş bir yoldu. Aracımızda seyir halindeyken Sayın Orhan’ın verdiği bilgiye göre yılın 9 ayı kapalı olan Van Bahçesaray yolu yakında tamamlanacak ‘kar tünelleri’ ile birlikte artık 12 ay açık olacakmış. Neresinden bakarsanız bu yeni yol, Bahçesaray’ın bu ‘ulaşılmazlık’ anlamındaki maküs talihinin değişmesi demekti.   
İniş yolunu hemen hemen yarılamışken içinde bulunduğumuz araçtan yanık kokuları gelmesiyle birlikte, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın balatalardan koku geliyor yanıyor olabilir uyarısı ile aracımızı durdurduk. Araçtan indiğimizde gördük ki gerçekten aracımızın fren balatalarından kesif bir duman çıkmaktaydı. Bu araçla yola devam edemezdik. Konvoydaki diğer araçlara dağıldık ve yolumuza devam ettik.
İlçe girişinde Bahçesaray Polisi tarafından karşılanarak yönlendirildik ve Dicle nehrini oluşturan en büyük su kaynağı olan, buz gibi akan Müküs deresi kenarında kurulmuş festival alanına sağ ve salimen ulaştık. Yaklaşık 20.000 nufuslu ilçenin festival alanında neredeyse tüm ilçe büyük bir coşkuyla açılış töreni bekliyordu. Van ile ilgili hemen her konuda destek ve ilgisini esirgemeyen İl Valisi Sayın Münir Karaloğlu’nun da eş zamanlı katılımıyla tören alanındaki yerlerimizi aldık.
Festivalin ilk günü açılış töreninde neler oldu neler... onları da yarın aktarayım..
Aşağıdaki fotoğraf galerisine göz atmayı ihmal etmeyin derim....
Yarına kadar hoş kalın...


Bahcesaray Yolculuğu Fotoğraf Galerisi
Bahcesaray Yolculuğu Fotoğraf Galerisi  

22 Haziran 2012
Twitter : @cngzkync

21 Haziran 2012

Şehr-i Van Notlarım -1-


15 Haziran 2012... Önce Van’a oradan da 16-17 Haziran tarihlerinde Miks (Bahçesaray) da düzenlenecek olan 3.Feqiye Teyran Kültür Festivali’ne katılmak için yola koyuldum..
Van depreminden sonra bu Van’a 3.ncü gidişim olacaktı. Van’lılar da kabul buyurursa asıl memleketim Adıyaman’dan sonra benim ikinci memleketim olarak gördüğüm şehre gitmenin heyecanı dışında, deprem sonrası Van’da neler yapıldığını görebilme fırsatı bulacağım için de apayrı bir heyecan vardı bende.
Havaalnında duyduğum anonsla birlikte, bu aralar ender görülecek şekilde rotarsız olarak uçağımız havalandı. O benim çok sevdiğim ve adeta herşeyi bir süreliğine bana unutturan, yeryüzündeki anlamsız çekişme ve keşmekeşten uzaklaştıran gökyüzüne çıktık.. Biraz uyumak istesem de, bende anlamı ve yeri çok özel, o Şehr-i Van’ı gökyüzünden görecek olmanın heyecanı ile tabii ki uyku tutmadı gözlerimi. Keyifli ve sorunsuz bir uçuşla nihayet Van Denizi üzerine varmıştık.. Hava açık ve yeryüzünün Van’a ayrılmış kısmı pırıl pırıl ve tüm ihtişamı ile karşımda idi..
Uçağın Van Denizi üzerindeki manevraları ile havada bulunduğumuz noktadan Van’ın Ahdamar Adası dahil tüm doğal güzelliklerini bir kez daha huzur dolu semadan izledim.. Ve dahası Van depremzedeleri için yapılan konut çalışmalarının büyük bir bölümünü de izleme fırstı buldum.. Gökyüzünden bakınca Van’ın heryeri adeta şantiye gibiydi...
Alana indiğimde Festival organizasyonu çerçevesinde Van’lı bir kardeşim tarafından karşılandım ve ilk geceyi geçireceğimiz otele doğru yola koyulduk.. Otele varıp yerleştikten sonra Van Denizi kenarında diğer konuklarla birlikte kısa bir sohbete koyulduk..
Ak Parti Genel Başkan Eski Yardımcısı ve Ak Parti Kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, Ak Parti Van Milletvekili ve Festivalin mimarı Gülşen Orhan, Ak Parti Ankara Milletvekili Tülay Selamoglu ve eşi, Ak Parti eski Batman Milletvekili M.Emin Ekmen, gazeteci abimiz Ahmet Tezcan ve eşi ile birlikte kısa çay sohbetinden sonra Van’a içme suyu sağlanan doğal su kaynağının bulunduğu Gürpınar ilçesine doğru yola çıktık...
Gürpınar su kaynağına gittiğimizde bizleri muhteşem bir doğa, son derece samimi ve misafirperver bir Belediye Başkanı ve Kaymakam Nurullah Kaya ile birlikte, detayların anlatılmakla anlaşılmaz leziz bir kır sofrası karşıladı... Burada kurulan sofraya Pazar günü Bahçesaray da gercekleştirilecek Feqiye Teyran sempozyumuna katılacak bazı Kürt Edebiyatçı ve akademisyenler de katıldı..
Ak Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan’in tüm detaylarını bizzat organize ettiği anlaşılan bu buluşmada, Orhan kendi elleriyle tüm konuklara yemek dağıttı... Su kaynağı kenarındaki bu muhteşem öğlen yemeği buluşması sonrası yapılan çay sohbeti yıllarca unutamayacağımız anılar oluşturdu zihinlerimizde...
Gün akşama dönerken, o enfes su kaynağında akşamın çöküşü ile birlikte oluşan muhteşem manzarada hatıra fotografları çektik ve daha sonra Van Gürpınar Belediye Başkanı Fuat Yaşar Atan’ın davetlisi olarak başkanın evine doğru konvoy halinde yola koyulduk...
Eve vardığımızda yine bizleri güleryüzlü ve misafirperver ev halkı karşıladı, evin büyük salonunda yer minderlerinde oturduk ve yine çok keyifli bir sohbete koyulduk... Sohbet öyle keyifli idi ki, Sayın Gülşen Orhan tamamen doğaçlama ve enstrümansız olarak seslendirdiği Kürtçe türküler ile sohbetimizi adeta taçlandırdı.
Bizler ‘’Ay Dilbere’’ ve ‘’Dotmam’’ türkülerini Van’ın gerçekten büyük şansı olarak nitelendirebileceğim Milletvekili Gülşen Orhan’dan dinlemenin ayrıcalığını yaşarken, bir yandan da ev ahalisi akşam yemeği için uzun bir yer sofrasının hazırlığına başlamıştı bile... Herkese nasib olmasını temenni edeceğim o mükellef akşam yemeğimizi de Van Gürpınar Belediye Başkanı Fuat Yaşar Atan’ın evinde yedikten sonra evden ayrıldık ve yine konvoy halinde, Van’da geceyi geçireceğimiz otele dogru hep birlikte yola çıktık...
Bir sonraki yazımda, festivalin ilk gününden notlarımı aktaracağım...
Yarına kadar hoş kalın...


21 Haziran 2012
Twitter : @cngzkync

5 Haziran 2012

Kürtaj Değil Patinaj


Sayın Erdoğan’ın ‘’Kürtaj Uludere’dir’’ ifadesinin ardından, kimsenin normalde pek de umurunda olmayan bu konu bir anda gündeme oturdu.

İki farklı konuyu bir cümlede birleştirip, resmi dilimize bir veciz söz daha kazandırmak gibi bir niyeti var mıydı Erdoğan’ın bilemeyiz elbette.
Ancak Uludere ve Kürtaj’ın muhatabı olan toplum kesimlerinin her ikisi de bu ‘’veciz’’ ifadeden şu anda oldukça mutsuz.
Erdoğan’ın kişi olarak samimiyetine hep inanmışımdır, ancak görünen o ki gelinen noktada Erdoğan’ın samimiyeti, bir çok sorunla boğuşan ülkemiz gerçekliğinde artık maalesef yeterli olamıyor.
Ak Parti olarak, bir yandan ülkeyi 10 yılda Merhum Özal’ın dönemiyle rekabet edecek düzeyde bir çok konuda hakikaten çağ atlatacaksınız, bir yandan da, gerekliliği tartışılır, kürtaj gibi bir çok zamansız gereksiz yeni konu başlığı açacaksınız. Bu, ülke enerjisini ve zamanını ‘’israf’’ etmek değil midir?
Bir yandan ‘’Muhafazakar Demokrat’’ bir parti oldugunuzu ifade edeceksiniz, diğer yandan İç İşleri bakanınız Taksim’de bir mitingde, çıkıp en hafif ifade ile ‘’koyu milliyetçi’’ konuşmalar yapacak, bu da yetmezmiş gibi aynı bakan bu sefer bir televizyon kanalına çıkıp Uludere hakkında, burada tekrar etmeye gerek dahi duymadığım ‘’daha koyu milliyetçi’’ ve insan vicdanını yaralayacak ifadelerde bulunacak. Hani Demokrattınız ?
Bir yandan partinizin yetkili ismi Hüseyin Çelik çıkıp (haklı olarak), İç İşleri Bakanınızın yanlış ifadelerini ortaya koyup bir anlamda partinizi toparlamaya çalışacak, diğer yandan da partinin genel başkanı ve ülkemin Başbakanı çıkıp parti kimliğinizle örtüşmeyen o ‘’vicdan sızlatan’’ açıklamalara sahip çıkacak. Hani siz herkesin her kesimin vicdanı olacaktınız ?
Bir yandan askeri vesayetle darbecilerle adeta kelle koltukta yiğitçe boğuşacaksınız ve demokrasi mücadelesi vereceksiniz, diğer yandan kürtaj, internet, basın özgürlüğü konuları da dahil olmak üzere tuhaf bir şekilde ‘’yasakçı’’ olacaksınız. Medya üzerinde Ak Partiyi samimiyetle dostça eleştirenlere baskı kuracak ve hatta ‘’tasmalı’’ diyeceksiniz. Hani özgürlükçüydünüz ?
Daha birçok konuda bu farklılaşmanın örnekleri burada yazılabilir, uzun uzun anlatıp sizleri yormaya gerek yok.
Bir yandan ülke halklarından ‘’milli görüş gömleğini çıkartık’’ diyerek oy alacaksınız, diğer yandan demokrat kimliğinden uzaklaşacak ve ‘’milli görüş gömleğini’’ ütüleyerek yeniden giyeceksiniz.
Milliyetçi Muhafazakar yeni eksen belki bir anlamda Ak Parti için öze dönüş ve doğaldır ama bu dönüş halkın önemli bir kısmına da sırtını dönüştür.
Ak Parti kendi diline ve halkın diline Kürtajı dolatsa da aslında mevcut durum Ak Parti sisyaseti açısından apaçık bir vizyonel söylem tükenişi ve patinajdır.
01 Haziran 2012
Twitter : @cngzkync