10 Ağustos 2011

Londra'da Dayanıştık.. Ya Sonra ?

Londra’da geçtiğimiz Perşembe günü Mark Duggan adında siyah tenli bir İngiliz vatandaşının ( Arap Kökenli Olduğu Söyleniyor ) Tottenham ‘da Polis tarafından vurularak ölmesi ile başlayan gerginlik devam ediyor. Tottenham fakir ve kozmopolit bir bölge olarak bilinmekte.
Mark Duggan’ın ölümü sonrasında önce ailesi tarafından küçük bir protesto şeklinde başlayan gösteri, sonunda büyüyerek tüm Londra yı etkisi altına aldı ve 14 ile 19 yaş arasındaki özellikle siyah tenli gençleri sokaklara döktü. Kontrolsüz gençler sokaklardaki özellikle alışverilş yerlerine saldırılarda bulunurken birçok işyerini de yağmaladı. Croydon da büyük çaplı yangınlara da sebep oldular.
Protestocu gençlerin gruplar halinde sokaklara çıkmaları, görünen ve alınan bilgiler ışığında anlaşılıyor ki Twitter, Facebook ve buna benzer sosyal medya araçları sayesinde hızlı bir iletişimle gelişerek organize oldu. Tüm bu olan biten esnasında can kaybının bu seviyede kalması aslına bakarsanız şaşırtıcı ve bir o kadar da sevindirici.
Olaylar esnasında en şaşırtıcı noktalardan biri ise Londra Polisi’nin olaylara uzunca bir süre seyirci kalması ve sadece ailelere ‘’çocuklarınızın evlerine geri dönmesini sağlayın’’ şeklinde bir çağrı yapmasıydı. Croydon daki yangına da oldukça uzun bir süre İtfaiye dahi müdahalede bulunmadı.
Bu olaylar esnasında, tüm olan biten dışında özellikle de ülke olarak gözden kaçırmamamız gereken ve hatta üzerinde  hassasiyetle durulması gereken bir konuya değinmek istiyorum. Dikkatinizi çekmek istediğim konu Londra Polisi’nin olaylara müdahalede oldukça ağırdan davranması sonucu Londra’daki Türk ve Kürt’lerin başlatmış olduğu savunma hareketi.
İlk bakışta ve duyulduğu anda ‘’vay be’’ dedirtecek bir başarı gibi gelen bu direnişin, birtakım ciddi tehlikeleri bünyesinde barındırabileceğine dair ciddi kaygılarım var.
Hemen hemen her sokağının kameralar sayesinde denetlendiği Londra’da, olaylara bu denli geç müdahale edilmesi şüphe uyandırıcı.
Özellikle de yabancılara karşı oldukça sert tutum ve davranış gösterdiği bilinen ve olaylara anında adeta ‘’tepelemek’’ şeklinde müdahale edebilecek  kudrette olan Londra Polisi’nin, bu olaylardaki uzun süreli tepkisizliği oldukça dikkat çekici.
Türk ve Kürt vatandaşlarımızın kendilerince bir savunma birliği kurması ilk bakışta güzel ve takdir edilesi bir dayanışma olabilir. Hatta bizler, bu iki halk arasındaki bu örnek dayanışmanın, bugünlerde çok da ihtiyaç olduğu üzere, ülke topraklarına da barışçıl mesajlar iletebileceğine sevinebiliriz. 
Özellikle İngiliz ve diğer ülkeler nezdinde bu barış yanlısı direniş Türkiye halkları için güzel bir pozitif bilinç yaratadabilir.
Peki Ya Sonra ?
Bu polisin yetersizliği nedeniyle ‘’bizimkiler’’ ‘ in de başının çaresine baktı gibi görünen noktada, İngiliz Polisi’nin Türk ve Kürt halklarının bu tip konularda hassas ve duyarlı olacağını çok iyi bildiğini belirtmenin hiç de göz ardı edilecek bir gerçeklik olmadığını belirtmek isterim...
Soru Şu ?
Hadise sonrası kendine vazife çıkaran insanlarımız , bir süre sonra başta Londra ve diğer dünya ülkelerinde uzun sürebilecek bir kinin ve düşmanlığın tarafı olmaya itilip kendi kaderlerine terk edilirler ise ne olacak ?
Devlet yetkililerinin, istihbarat birimleri dahil, yakın yada uzak bir gelecekte, Londra olayları nedeniyle başlaması muhtemel,  örneğin Siyahi-Türkiyeli  gibi yeni bir ‘’düşmanlık frekansı’’ nın filizlenmesini önlemek adına, acilen başta tüm dernek ve kuruluşlarımız olmak üzere yurt dışında yaşayan insanlarımızı uyarmalarının ve gerekli tedbirleri almalarının çok yerinde olacağını belirtmek isterim.