Geçtiğimiz
gün Kongre Gel olarak adlandırılan yapıda 9.Genel Kurul yapıldı. Kongra
Gel in kongresi olağan ve beklenen bir kongreydi. Söz konusu kongre 30
Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşti.
Kongre sonrası belki de en önemli gelişme, Öcalan’ın yeniden
oybirliği ile KCK Genel Başkanlığına seçilmesiydi. Kongrede bir yenilik
olarak, KCK Genel Başkanlık Konseyi adında bir organ da oluşturuldu.
Yeni dönemde Yürütme Konseyi Başkanlığının eşbaşkanlık olarak örgütlendirilmesi kararlaştırıldı.
Bununla
birlikte KCK yapısının Yürütme Konseyi de seçimle yeniden belirlenmiş
oldu. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığına Cemil Bayık ve Besê Hozat
seçilirken, iki kadın ve iki erkekten oluşan toplam dört yardımcı da
seçimlerle belirlendi. KCK Genel Başkanlık Konseyi'nde Cemil Bayık, Bese
Hozat, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Sozdar Awesta ve Elif Pazarcık
yer aldı. 35 kişilik KCK Yürütme Konseyi eş başkanlığına ise Cemil Bayık
ve Besê Hozat seçildi. Murat Karayılan ayrıca HPG olarak adlandırılan
yapının başına getirildi. KONGRA GEL Eşbaşkanlığı'na da Hacer Zagros ile
Remzi Kartal seçildi.
KCK sisteminde değişikliklere gidilen Genel Kurul’da, Öcalan’ın Newroz deklarasyonuna tam destek verildi ki, bu da kalıcı barış adına kararlılıkla devam eden çözüm süreci aşısından oldukça önemli bir karardı.
Bunların
dışında kongrede geri çekilme ile bağlantılı olarak demokratik çözüm
sürecinin birinci aşamasının gerçekleştiği ve ikinci aşamada devlet ve
hükümetin somut adımlar atarak gerekli yasal ve anayasal düzenlemelere
gitmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Kongre’nin
diğer önemli bir özelliği ise Alevi vatandaşlarımızın temel hak ve
özgürlükleri ile ilgili bazı sıkıntılara dikkat çekilmesi ve
bildirilerde Alevilere geniş yer verilmesiydi.
Kongre
ve sonrasında örgüt yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda en
dikkat çekici başlık örgüt kanadının sürecin ikinci aşaması ile ilgili
devlet ve hükümet kanadından beklenilen demokratikleşme adımlarını bir
an önce atmasına yönelik çağrılardı.
Felaket Tellalları...
Yukarıda
özetle bahsetmeye çalıştığım örgüt kongresindeki yeni yapılanma ve
açıklamalar üzerinden, özellikle de Karayılan ve Bayık isimleri özelinde
hızlı bir komplo teorisyenliğine sahne oldu son iki gün.
Felaket
tellalığı olarak tanımlanabilecek bu yaklaşımlar öncelikle
Şahinler-Güvercinler eksenine oturtuldu ve toplumda çözüm sürecinin
artık tıkanmakta olduğu yönünde bilinçli olduğunu düşündüğüm bir algı
yönetimi başlatıldı.
Öncelikle sosyal medya üzerinden başlayan felaket senaryosu yazma ve toplumda ‘’süreç tıkanıyor’’ algısı oluşturma çalışmaları bazı köşe yazarı ve yorumcular tarafından da ne yazık ki desteklendi.
Felaket
tellalığına bilinçli veya bilinçsiz olarak soyunan ya da hizmet
edenlerin gözardı ettikleri çok önemli bir durum var ki, o da eskiye
göre çok daha bilinçlenmiş ve her türlü komplo teorisine ortak akıl ile bakarak değerlendirme yapabilen bir toplum olduğumuz.
Hani denir ya...
Artık ‘’yemiyor’’ anlayacağınız...
Öcalan Faktörü...
Tüm
bu örgüt üzerinden çözüm sürecine dair yeni felaket senaryoları
yazanların ortak akılsızlığı ise, bazılarınıza abartılı gelebilir ancak
gerçek şu anda tam da böyledir, örgütte Öcalan’ın izni, bilgisi ve
direktifi dışında kimsenin su dahi içemeyecek olduğudur.
Kongrenin
Öcalan’ın kardeşinin İmralı ziyaretinin hemen akabinde gerçekleşmesi
veya kongre öncesi Öcalan’ın kardeşinin İmralı’ya bir ziyaret
gerçekleştirmesi diyelim, umarım bazıları için Öcalan’ın örgüt üzerinde
şu anki mevcut hakimiyeti noktasında bir anlam ifade ediyordur.
Yani
örgüt içindeki isimlerin yeni görevlendirilmelerinin Öcalan’ın
inisiyatifi dahilinde gerçekleştiğini söylemek bugünün koşullarında
doğru gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
Önemli Bulduklarım....
1-)
Yönetimdeki değişiklik, örgüt ana iradesi dışında kalıp bağımsız
hareket edebilen küçük grupların daha iyi kontrol edilebilmesine katkı
sağlayacaktır.
2-) HPG, aynı zamanda PKK'nın "Apo'nun Fedaileri" diye bilinen silahlı grubudur. Karayılan'ın bu grubun başına geçmesi, bu grubun daha kontrollü olması sonucunu getirecektir.
3-)
Örgüt kongresinde Öcalan'ın Newroz deklarasyonuna tam destek kararı
bildirilmiştir ve bu bildirim barış süreci adına önemli ve bağlayıcı
olacaktır.
4-) Cemil Bayık ve diğer isimler gibi bazı çevrelerce ‘’süreç karşıtı’’ ve ‘’çatlak ses’’
olarak değerlendirilmiş isimlerin yeni yönetimde yer almaları ve yeni
yönetimin Newroz deklarasyonuna bağlılık bildirmesi bu yöndeki olumsuz
değerlendirmeleri anlamsızlaştırmış ve bu isimleri de çözüm sürecine
olumlu manada dahil etmiştir.
5-)
Gen Kurul'da, örgüt içerisindeki Alevi-Dersim kanadının süregelen
rahatsızlıklarının da dikkate alınması, örgüt içerisinde var olduğu
düşünülen bu sorunun çözümü adına atılmış önemli bir adımdır,
dolayısıyla çözüm sürecine de olumlu bir katkıdır.
6-)
Örgütün, AKP ye rağmen siyasal çözüm sürecinde ısrar edeceklerini
bildirmesi kalıcı barış adına yürütülen çözüm sürecinin devamı açısından
oldukça önemli ve olumlu bir karardır.
7-)
Son örgüt kongresi ve sonrasındaki bildiri, örgütün hızla sivil siyaset
alanına kaydığını ve kendisini sivil siyasi mücadeleye programlamakta
olduğunu göstermektedir. Örgütün siyasallaşma çabası Türkiye toplumu
adına önemlidir.
8-) Karayılan’ın yeni görevi sonrası yaptığı açıklamada yer alan şu ifade önemlidir. ‘’Artık silahlı güölere gerek yok’’
Napmalı...
Bugün
itibariyle, PKK nın 21 Mart Newroz deklarasyonu sonrası yeni
pozisyonunun içerde ve dışarda tam olarak ne olduğunu kavramaya çalışmak
ve örgütün silahlı mücadeleye veda siyasi mücadeleye merhaba dediğini unutmamak ve görmek yerinde olacaktır.
Örgüt
veya BDP kanadından gelebilecek çoğu seçim sathı mahallinde olduğumuz
için bence normal denilebilecek sertimsi açıklamalardan aceleyle çzöüm
süreci hakında felket tellalığı yapmanın bu ülkeye hiç bir faydasının
olmayacağını düşünüyorum.
Elbette
enine boyuna her açıklama her yönüyle değerlendirmeye tabi tutulmalı
ancak bilinçli veya bilinçsiz önyargılar içeren şekilde felaket yaygaracılığı yapmamaya da özen gösterilmeli kanaatini taşıyorum.
Hoş Kalın
@cngzkync