Hayır,
hepimizce malum bir cemaatin liderinin geçtiğimiz günlerde ellerini
defaatle göğe kaldırarak gayet içten bir şekilde sarf ettiği o
bedduaların bumerang etkisi ile geri dönüp dönmeyeceğinden
bahsetmeyeceğim.
Bu
noktada sözkonusu konuşmayı ve konuşmacıyı inanç cephesinden bakan bir
ifadeyle yüce Yaradana havale etmek, o konuşma beddua mıdır yoksa başka
bir ruh halinin dile gelmesi midir diye üzerinde durup zaman
kaybetmekten daha doğru ve yararlı olacaktır.
Neden icap ediyorsa, gayet düzenli olarak, özellikle de iktidarın ‘’ulusa sesleniş’’ konuşmaları benzeri bir edada ‘’paralel’’ zamanlamalarla yapılan bu türden konuşmalar, ne hikmetse mi desem yoksa ‘’profesyonel’’ bir algı yönetiminin eseri olarak mı desem bilemedim, zaten toplum tarafından pek de yadırganmıyor.
Unutmadan ifade etmek isterim ki bazen ‘’beddualar’’ aslen beddua değil, ‘’büyük taarruz’’ emirleri gibidir, şimdi asıl bahsetmek istediğim konuya döneyim.
Zihnim bugünlerde şu ‘’devlet içinde çeteler var’’ sözüne
takılmış duruyor ve düne, bugüne bakıp içimden kurcalayıp duruyorum bu
ifadeyi ve aklıma ister istemez eski Genel Kurmay Başkanı İlker
Başbuğ’un tutuklanma gerekçesi geliyor.
Gerekçe şuydu ;
‘’Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme’’ ve ‘’Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme’’.....
İktidarın
tüm itiraz ve aksi yönde kanaat bildirmesine rağmen Başbuğ’un
tutuklanması bir yargı gerçeği olarak buz gibi önümüzde duruyorken, Ak
Parti yaklaşık 12 yıldır Erdoğan’ın liderliğinde ülkede iktidarken,
devlet içinde örgüt ve çete olarak tanımlanan yapılanmalardan bu aralar
sıkça söz edilirken, üstelik Başbuğ’u tutuklayan yargı halen aynı
yargıyken, bir gün devlet içinde yapılandığı sıklıkla söylenen ve ‘’örgüt’’ olarak bizzat Erdoğan tarafından tanımlanmış bazı yapılar ortaya çıkarıldığında, Başbuğ’u ‘’örgüt liderliğinden’’ tutuklayan o yapı, 7 Şubat MİT krizinde Hakan Fidan üzerinden deneyip başaramadığını bu sefer ‘’yolsuzluk’’ gibi daha farklı bir ‘’sebep’’ kullanarak yeniden denemeye kalkmaz mı ?
Hatırlayın, operasyon bir kısım medyanın da desteği ile birlikte önce ‘’yolsuzluk’’ tanımı
ile başlamıştı ve iktidar eminiyet kadrolarında bazı yeni tayinler ve
ilaveten çeşitli savcı tayinleriyle gerekli ön tedbirleri
almasaydı,operasyonlar ikinci dalga olarak 28 ilde özellikle ilk etapta
yaklaşan yerel seçimleri, sonrasında da genel seçimleri ve en önemlisiCumhurbaşkanlığı seçimlerini de doğal olarak etkileyecek şekilde bazı belediyelere yönelerek genişleyecekti.
Soruşturmanın Halk Bankası ile ilgili olan kısımda ise yine ‘’yolsuzluk’’ iddiaları
ile soruşturma başlatılmış ve yurt içi ve dışında özellikle Neo Con
bağlantılı medya organlarının da desteğiyle, başta İran ve bir kaç başka
ülkenin de soruşturma haberlerinde adları geçirilerek, konuya
uluslararası bir boyut kazandırılmaya çalışılmamış mıdır ?
Tüm bu iyi planlanmış operasyonların başarıya ulaşması durumunda ise ortaya uluslararası boyutlu bir ‘’yolsuzluk’’soruşturması ve uluslararası bir ‘’suç örgütü’’ ile mücadele algısı çıkmaz mı ?
Bu algıyı oturttuktan sonra tıpkı Başbuğ’un tutuklanmasındaki ‘’örgüt liderliği’’ suçundan, sonunda Erdoğan’ın kapısına dayanmazlar mı?
İlk bakışta ‘’yolsuzluk’’ perdesi
ile örtülenmiş duran ancak asıl hedefinde tıpkı 7 Şubat’daki gibi
Erdoğan olduğu görünen,bir şekilde artık başlatılmış bu soruşturmanın,
her şeye rağmen hukuğa ve kamu vicdanına uygun olarak devam ederek
sonuçlandırılmasını vatandaş olarak tüm samimiyetimle diliyorum.
Medyaya
da yansıdığı üzere bazı savcıların ve dahi iktidar muhalifi geniş
yeplpazeli ittifak cephesinde yer alan bazı yazarların da zaman zaman
dile getirdikleri Erdoğan’a yönelik‘’intikam naraları’’ da orta yerde duruyorken, keşke kesin bir dille ‘’yok artık o kadarına da pes’’ diyebilecek rahatlıkta olabilseydim.
Var görünen oyunu bozacak tek güç iktidarın bizzat kendisidir.
İktidar
hiç bir iddiayı asla perdelemeden, kendisinin de defaatle ifade ettiği
gibi kimsenin gözünün yaşına bakmadan bu soruşturmanın devam etmesi
yönündeki iradesini ortaya koymalıdır ve bir an önce soruşturmada adı
geçen yetkilileri, soruşturma sonuçlanıncaya ve söz konusu kişiler
aklanıncaya kadar açığa almalıdır.
Bir zamanlar başta askeri olmak üzere bir takım vesayetlerle ortak mücadele için iktidar-yargı-emniyet el ele kınından çıkmış o bumerang, bugünlerde umarım gerisin geriye dönmüyordur.
Biraz eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürür gibi oldu ancak şu deyimi hatırlamakta fayda var...
Tevekküllünün gemisi batmaz, eşeğini kurt yemezmiş...
Hoş Kalın
24 Aralık 2013
@cngzkync