17 Ağustos 2012

Feryad Var Duyun


Bu da oldu.
PKK, CHP li milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırdı ve iki gün boyunca halkın hür iradesi ile seçilmiş vekile özgürlük engeli koydu... 

Terörle Yaşam Tarihine Ek...
Bu yaşanan milletvekili kaçırma eylemi yanlış hatırlamıyorsam, ‘’terörle yaşam tarihimizde’’ ilk kez gerçekleşen bir durum...
Evet ne yazık ki bir ‘’terörle yaşam’’ tarihimiz de var bizim..
Okurken yadırgadıysanız bu ifadeyi hiç kendinizi boşa yormayın.. Evet tabii ki var... !
Bu makus tarihi yazanlardan ve hala da bir şekilde yazıyor olanlardan, bir gün barışla yaşam tarihini yazacak olanlar gerekli hesabı şüphesiz soracaktır... o ayrı bir husus tabi.

Niyet okumacılar...
Ortada bir silahlı kaçırma kaçırılma eylemi varken..
Üstelik bu eylemin, öldürmekten imtina etmediğini bildiğimiz bir örgüt tarafından yapılmış olduğu söylenmişken, bir hayati tehlike öyle yada böyle söz konusu iken ve ölüm ihtimal dahilinde iken....
Bazı taze siyasilerin, Hüseyin Aygün’ün de sanırım bir Kürt olması, hatta bu yetmezmiş gibi bir de Alevi oması nedeniyle oluşmuş bir ‘’ön yargıdan’’ da beslenerek yapıldığını düşündüğüm, adeta nefes dahi almadan, olayın sonucu dahi beklenmeden, toplumsal ve siyasi bir hastalık haline gelen ‘’niyet okumacı’’ tarzda yazılıp çizilen komplocu yaklaşımlar....
Utanmadan sıkılmadan Hüseyin Aygün’ü ‘’danışıklı dövüşçü’’ ve neredeyse terör örgütü mensubu ilan edececek tarzda izansız yaklaşımlar....
Ne mi denir bu yaklaşımlara ?
Tabii ki öncelikle akılsız, bilgisiz, vicdansız ve insafsız haleti ruhiyeye sahip denir...
Biz kendi aramızda bunlara komplocu yeni yetme siyasiler de diyebiliriz.
Allah göstermesin, kaçırılan AK Parti ya da MHP den bir milletvekili olsaydı, onada mi utanmadan ‘’danışıklı’’ diyecek ve "örgüt üyesi yada sempatizanı" muamelesi yapacaksınız ? Buna cesaret edebilir misiniz ki meclisimin siyaseten ‘’taze’’ politikacıları ?
Tabii ki edemezsiniz !..
Hüseyin Aygün'e ‘’danışıklı’’ diyerek ‘’örgüt sempatizanı’’ hatta yer yer ‘’terör örgütü üyesi’’ damgasini zerre çekinmeden vuran vicdanlar, Allah Korusun Hüseyin Aygün ölü bulunsaydi ne yapacaklardı ?
Daha ilk günden yaptıkları bu açıklamalardan dolayı hiç mi vicdani rahatsızlık duymaz bu siyaseten ‘’taze’’ politikacılar?
Ah be ülkem..
Zaten olup biteni doğru gören, doğru duyan, doğru anlayan, doğru yorumlayan, doğru karar verenlerimiz çoğunlukta olaydi şimdiye bu kadar YANLIŞ olur muydu ?!

Dağdan Ovaya Feryad ...
Hüseyin Aygün’ün kaçırıldığından serbest kalmasına değin geçen sürede öyle bir siyasi rant sağlama yarışına girişildi ki bir anda, ne Aygün’ün serbest kalışının insani sevinci yaşanabildi doğru dürüst, ne de serbest kaldığında yaptığı açıklamalar arasında yer alan, dağdan ovaya iletilmiş mesajlar anlaşılabildi..
Tam tersine belki de özellikle bazı çevrelerce, ki biz bunlara ‘’baronlar’’ da diyebiliriz, adeta perdelendi bu feryadlar....
Öyle önemli mesajlar vardı ve getirmişti ki HüseyinAygün...
Dağdaki... ‘’Abi kurtar bizi’’ demişti
Dağdaki... ‘’Bu anlamsız savaş bitsin’’ demişti
Dağdaki... ‘’Barış sağlansın çatışmalar bitsin’’ demişti
Bunları söyleyenler, ‘’yaşamak için öldürmek’’ mottosu ile dağda hayatlarını devam ettirmek zorunda olanlardı ...
Bu mesajları ovadakilere gönderenler bir şekilde normalde ‘’öldürmeye programlanmış’’ gençlerdi.... Evet evet ‘’terörist’’ dediğimiz gençlerdendi bu mesajlar...
Bu mesajları birer ‘’feryad’’ olarak duyabilsek ve bu feryadlara doğru yerden durup bakabilsek, barış adına iyi bir yol kat etmiş olmazmıyız...
Bırakın bugüne kadar olan biteni bir kenara, peki bundan sonrası için o feryadları tek başlarına, o hani adeta köşe bucak aradığımız ‘’barış’’ için tarihi bir fırsata dönüştüremez miyiz ?...
Gözlerimiz kör kulaklarımız sağır mı ? Bizler yine dağdan gelen feryadı ve imdadı duyamayacak mıyız ?!

Ne kaybederiz ?...
Biraz değişse şu ön yargilar, bir sürü karmaşık ve iç içe sebep nedeniyle, ki bu nedenler geçen son yüzyılda belgeli ve ama kısmen saklıdır... O evini terkedip dağa çıkmış o insanlara ve netice itibariyle vatandaşlarımıza, biraz empati ile yaklaşılsa ne kaybederiz ?..
Dünleri, bugünleri, hayalleri, aşkları, gözlerinin nurları çalınıp, bir şekilde dağa götürülen Kürt gençlerinin eve dönebilmeleri ve onların da kendi yurtlarında, analarının yanında yeniden yaşayabilmeleri için bir şeyler yapılsa, ne kaybederiz ?...
Hiç kimsenin, bir çok manada evinde rahatı ve huzuru yerindeyken, durup dururken ve kolayca, o iyi yaşamını bırakıp asla dağa çıkmayacağını anlamak için azıcık empati yapılsa, ne kaybederiz ?...
Dağdakilerin de ve bu vatanin evladi gençler olduğunu anlayıp, dağdan gelen ve belki de hala algılayamadığımız o feryatlardan anlamamız gerektiği üzere...
Dönmek isteyen Kürt Gençlerini topluma kazandirmak icin artık bir takım ciddi ve kalıcı düzenlemeler yapılsa, ne kaybederiz ?...
Haa.. Bir de bu soruları, ‘’Ne Kazanırız’’ diye sorup cevaplayabilirsek hiç fena olmaz tabi ....
Umarım ‘’kazanç’’ noktasında çoğumuz o müthiş bolluk ve bereketi görebilmişizdir...

Ovadan Ovaya Feryad...
Şemdinli de araziye vur kaç değil de, mevzi ve alan savunması yaptırılarak adeta ölüm için gönderilen çaresiz Kürt gençleri de artık görmüşlerdir ki, kendileri Kürtlerle ve onların hak hukuk arayışlarıyla hiç de alakası olmayan malum örgüt tarafından canları pahasına kullanılmaktadırlar.
Hüseyin Aygün üzerinden gelen mesajlardan benim anladığım, dağdaki Kürt gençler örgüt kıskacından kurtulmak için kendilerine acil bir yol aramaktadır, gelin bu gençlere bir yol bulalım YOL !
Yine mi körler sağırlar biribirlerini ağırlayacak ve feryadı duyanımız olmayacak ? Yol arayana feryad edene yol bulsak çare bulsak ya ey canım ülkemin körleri ve sağırları !..
Eh tabi ya, ovadakinin sebebi geçmiş son yüz yılda saklı bir takım nedenler ve buna paralel ikna metodlariyla dağa götürülenleri anlamasi zordur.
Çünkü ovada ben dahil ahkam kesenlerin, dağda "yaşamak için öldür" kuralının varlığından haberleri pek yoktur...
Hem bir yandan savaş bitsin diyeceksin hem birileri sana tamam biz de bıktık hadi barışalım diyecek, hem de sen bu ifadeleri dışlayacak ve kalkıp aptalca niyet sorgulayacaksın...
Barış demek ve istemek sadece ovadakilere mi tescillendi Ya Hu ! ?

Ovadan Dağa Feryad...
Farkındayım...
Bir şekilde artık dağa gitmiş yada götürülmüş isen hayatta kalman ne kadar çok öldürdüğüne bağlıdır. Bıkarsın ve dönmek istersin ama dönemezsin... zordur
Sen öldürmüş ve doğal olarak da dönmek istedigin topraklar için azılı bir düşmansındır. O öldüresiye kısır döngüden bir kurtuluş yolunu ararsin ama bulamazsın... zordur
Bir yol bulup feryad edersin avazin ciktiginca, ancak seni duyan olmaz, duysa da ciddiye alan hiç olmaz...
Duyulmak istersin ama duyulmazsın... zordur
Bir yol bulup feryad edip... "bizi burdan kurtarın" demişsindir ama duyan bile duymazliktan gelmiştir seni... zordur
Bir yol bulup feryad edip...  "bu anlamsiz savaş bitsin" demiş umutlarini bir feryada yuklemissindir ama seni duyan yoktur... zordur
Senin sesin feryad olsa da duyulmaz çünkü sen artık dagdaki teröristsindir... henüz kardeşine tek kurşun sıkmamış olsan bile sen teröristsindir... zordur
Duyulmaz feryadin çünkü birilerinin siyaseti ve rantı icin, senin hep terorist kalman gereklidir... Bu aci gercekle bir kez daha yüzlesirsin... zordur
Feryadını duyuramadığın için başka çaren de pek yoktur... zordur
Dağlarina döner ve kardeşinin kurşunuyla ölene dek, dağların kuralı gereği, yaşamak için kardeşini öldürmeye devam edersin.... zordur
Ovadaki bilmez dağda içilen bir tas çorbanin ana ocağindaki bir tas zehir kadar bile lezzetli olmadığını... zordur
Ovadaki bilmez ve bol keseden atıp tutar, ahkam keser "madem oyle gitmeseydin" der durur yüzüne, tükürükle karışık dille ve çemkirerek her firsatta... anlatamazsın nedenini... zordur
Ovadaki zaten bilebilseydi senin neden nasıl dağa gittiğini, sen ey bu vatanin evladi vatandaşı ve ama "teroristi" genç, sen zaten bugün o dağlarda ana hasreti çekiyor olmazdın ki...
Ana hasreti çekmek... zordur
Vazgeçme sakın bu feryattan ey terörist ....
Belki de barış o feryatta saklı....
Faryat etmek de pek ZORDUR... biliyorum..
Ve Farkındayım ....
Birileri bu ifadelerimden hiç birşey anlamayacak, anlamak istemeyecek ve yine kan kokan ırkçılıklarına devam edip ağzına geleni her türlü iftira ve hakaratle...bol keseden savurup sallayacak...
Birileri de belki bahsettiklerimi dikkate alıp, barış adına yeni yeni yollar bulmayı deneyecek ve feryadı duyacak...

Welhasıl Kelam...
Terör örgütü’nün "gücü" silahları değil, ülkeyi bu güne kadar yönetenlerin, dönemsel yanlış politikalarından iştahla beslenen ve ne yazıktır ki, süreklilik arz eden "dağa gidiş" döngüsüdür.
Terörle mücadeleyi "dağa gidişi" engelleyebilecek politikaları üretebildiğimiz gün, kazanma ihtimali söz konusu olabilecektir. Aksi ise apaçık havanda su dövmektir.
Dağdaki teroristleri ve bir şekilde ve her şeye rağmen bu ülkenin vatandaşları olan o gençleri, ki o gençler bir anlamda terör örgütünün asıl ‘’gücünü’’ oluşturan, silah ve mühimmattan çok daha önemli, en dinamik ve en stratejik unsurlarıdır...
İşte o vatandaşlarımızı bir şekilde topluma kazandırmalıyız. Bugüne dek olanlar üzerinden hamasete ve düşmanlığa artık acilen son vermeliyiz..
Analar ağlamasın deyip dururken kastedilen analar o dağdaki evlatların da anaları değil miydi yoksa ?
Öç almanın yada öç alma duygusuyla karşılıklı öldürmenin kimseye yararı yoktur... Bu bir kısır döngüdür...
Ne yazık ki ön yargılı bazı zihniyetler tarafından duyulmayan ve iç politik siyasi çekişmeler nedeni ile de perdelenen, ama Dersim dağlarından yükselen o feryat BARIŞ için iyi bir FIRSAT olabilir...
Barış ise derdiniz... hadi DUYUN !....

17 Ağustos 2012
Twitter : @cngzkync