13 Kasım 2012

63. GÜN


Kürt Sorunu endeksli açlık grevleri, kim ne derse desin maalesef önemli bir hal aldı.

Bugün itibariyle altmışüç gündür devam eden ve her an bazı ölümlerin gerçekleşebileceği bir noktaya varıldı. 

Toplum, açlık grevleri konusunda da, bir çok diğer konu gibi yine kutuplaşmış durumda.

Bir kesim ; zaten terörist bu insanlar, ‘’ölürlerse ölsünler’’ bize ne modunda,

Bir başka kesim ; maharetmişcesine açlık grevindekileri ‘’destekleme’’ modunda,

Daha duyarlı diğer bir kesim ise bu grevlerin bitmesi yönünde insani ve demokratik çabalar içerisinde ve ‘’ölümler olmasın’’ derdinde.

İktidar adına Başbakan ise altmışüç güne ulaşan açlık grevini , önce yok diyerek görmezden gelip, sonrasında ise böyle bir grev var ama şov, blöf  ve şantaj yapıyorlar diyerek olabildiğince durumu küçümsedi ve önemsizleştirmeye çalışmakta.

Akit tarafından Başbakan’a hediye edilen bir de ‘’Kuzu Kebabı’’ söylemi var ki, açıkçası tam evlere şenlik.
Açlık grevlerinin başlama tarihi ile o yemeğin BDP li vekillerce yenildiği tarih arasında neredeyse  DOKSAN GÜN  var. BDP lileri böyle saçma ve basit bir ‘’kuzu kebabı’’ söylemiyle eleştirenler hiç mi kebap vs yemiyorlarmış o insanlar açlık grevindeyken ?

Nedir yani ? Bu ne basit bir yaklaşımdır ? Ayıp !...El İnsaf !

Neyse...

Umuyorum Başbakan’ın dediği doğrudur, insan hayatları tehlikede değildir ve söz konusu grev gerçekten bir şovdur. Ancak Adalet Bakanının grevdekilerle ilgili değişik zamanlarda yaptığı sayısal bilgilendirmeleri ve açıklamaları dikkate alırsak, devam eden bir açlık grevi söz konusu.

Ha bir de abuk subuk ve yersiz bir açlık grevi mi denmeli yoksa  ölüm orucu mu tartışması da bir yandan hararetle tartışılmaya devam ediyor. Oysa altmışüçüncü güne gelinen bu eylemde, bilinen şu ki ellinci günden itibaren bir açlık grevi zaten insan bedenini ölüme götürebiliyor.

Halen devam eden Açlık Grevleri aslına bakarsanız çok boyutlu bir tartışma konusu.

İnsani boyutu var,
Ahlaki boyutu var,
Siyasi boyutu var,

Grevdekiler Ne istiyor ?

Talepler şöyle ...

1-) Ana Dilde Savunma Hakkı...
Bunun gerçekleşeceği, bu hakkın iade edileceği iktidar tarafından eylemlerden bağımsız olarak hali hazırda zaten taahhüt edilmiş durumda. Dolayısıyla bu talep maddesi ile ilgili sorun zaten fiilen ortadan kalkmış durumda. Hatta ben bu yazımı yazdığım saatlerde bu hakla ilgili düzenlemenin TBMM de görüşülmesi söz konusu, belki de siz bu yazıyı okudugunuz sırada bu düzenleme yapılmış olacak.

2-) Öcalan ın avukatlarıyla görüşebilmesi talebi ve bu anlamdaki ‘’tecritin’’ kalkması...
Yetkililer, Öcalan’ın avukatları örgütsel talimat taşıyor gerekçesiyle buna müsade etmiyor, ancak Öcalan’ın ailesi ile görüşmesine bir engel yok... Bu anlamda Öcalan’ın durumunun tam da bir tecrit olduğu söylenemez.
Normalde Öcalan’ın AİHM devam eden davası olduğundan avukatlarıyla görüşmesi doğal ancak yetkililer Öcalan ve avukatlarının bu görüşmeleri ‘’örgütsel talimat mekanizmasına’’ dönüştürdüğünü ifade ediyor ve avukatlarıyla görüşmesine müsade etmiyor.

Ayrıca Öcalan’ın lideri olduğu örgüt, ailesinin kendisi ile görüşmesini de nedense istemiyor ve açıkça engelliyor. Hatırlarsanız son dönemde kardeşleri Öcalan ile bir kez görüşebildi ve diğer bir görüşme talebini ise örgütün lideri bizzat reddetti.

Bu çelişkili durum ‘’görüşme’’ serbestisinin kullanımı yönünde bir kilitlenmeye yol açmış durumda. Bu kilitlenmenin mutlaka aşılması gerekiyor.

Avukatlarla görüşmeyi, örgüte talimat akışını engellemek için yasaklamanın çok efektif bir karar olduğunu düşünmüyorum. Bu görüşme yasağı kaldırılmalı ve Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme hakkı iade edilmelidir.

Ya hu zaten bir yerlere talimat yollamak isteyen, o talimatları kardeşiyle de yollar bir başka yakını vasıtasıyla da, dolayısıyla bu yasaklama hiç yerinde ve anlamlı değil ki.

3-) Ana Dilde Eğitim talebi...

Evet bu talep tüm halklar için doğru bir talep ve haktır.

Bu taleple ilgili olarak kabine üyelerinden Burhan Kuzu’nun ‘’böyle bir talebe evet demek şeytana uymaktır’’ yönünde talihsiz açıklamaları var. Üstelik ‘’Başbakan da benim gibi düşünüyor’’ diyerek. Bu söylemlerin ortamı daha da gerdiğini, hele de açlık grevlerinin devam ettiği bir ortamda son derece yanlış olduğu kanaatindeyim.

Ancak şunu da hemen belirtmek isterim, her ne kadar ana dilde eğitim talebi insanlarının analarının ak sütü gibi onlara helal ve hak ise de şahsen ben bu ve diğer taleplerin açlık grevi yöntemiyle elde edilmeye çalışılmasını hiç doğru bir yöntem olarak görmüyorum.

Her şeye rağmen ülkede bu tip talepleri devletten talep için siyaset yolunun halen açık olduğunu görmek gerekir .

Toplumu oluşturan halkların tüm kesimlerinin, tüm zorluklara ve engellemelere rağmen, sivil siyaset yolunu kullanmasının en doğru yol ve yöntem olduğu kanaatindeyim.

Çözüm İçin ...

1-) İvedilikle insani girişim ve söylemler öne çıkarılıp açlık grevleri fiilen sona erdirilmelidir.
2-) Öncelikle ölümler engellenmeli, sonra taleplerle ilgili tartışma ve diyalog ortamı sağlanmalıdır.
3-) Kürt Siyasetçi ve aydınlar eylemin sona erdirilmesi için çok daha aktif rol almalıdır.
4-) Ahlaki duruş olarak, açlık grevini yok sayma ve küçümseme tavrından kesinlikle vazgeçilmelidir.
5-)  İnsani duruş olarak herkes grevin durması yönünde çaba sarf etmelidir.
6-) Siyasi duruş olarak taleplerin çözümünün bir süreç gerektirdiği taraflarca anlaşılmalıdır.
7-) Açlık grevi krizi, tarafları gererek değil konuyla ilgili diyalog ortamı yaratılarak aşılabilir.
8-) Olası bir ölümün örgüt tabanını daha da güçlendireceği unutulmamalıdır.
9-) Olası bir ölümün iktidarı da ciddi anlamda bir sorumlulukla başbaşa bırakacağı bilinmelidir.
10-)Kürt siyasi hareketi şiddeti bir yöntem olarak benimsemekten vazgeçmelidir.
11-)Örgüt bedenleri can ve kurşun haline getirme politikasından vazgeçmelidir
12-)Grevin ne mahkum hakları ile ilgili ne de hapishane koşulları ile ilgisi bulunmamaktadır.
13-)Örgüt açlık grevi ile mağduriyet üreterek siyasi kazanç sağlama eğiliminden vazgeçmelidir.
14-)Örgüt bu metodla ana dilde eğitim ve tecrit konusunda bir netice elde edemeyeceğini bildiği halde, mensuplarını ölüme yatırması insani ve vicdani değildir. Bundan vazgeçmelidir.
15-)Grevdeki insanlar zorla da olsa gönüllü de olsa açlık grevi yapmaktadırlar ve ne yazık ki ya sakat kalacak ya da vefat edeceklerdir, insani açıdan greve duyarlılık gösterilmelidir.

Birileri...

Oh canıma minnet, zaten onlar terörist ve zaten de Kürt, ölürlerse ölsünler banane diyebilme haysiyetsizliğini gösterse de, ve hatta birileri bir şekilde devam eden bu açlık grevini küçümseyen, yok sayan tavırlar içinde olsa da....

Ben hala bu ülkede insanlığın ölmediğini düşünenlerdenim....

Emin değilim ama belki bu dramı siyasetçisiyle, akademisyeniyle, sanatçısıyla hangi siyasi görüşte olursa olsun Kürtlerden oluşturulabilecek bir akil insan grubu da bitirebilir.

Kendimce ölümler olmasın diye çözüm aradım köşemde...

Belki sesimi duyan vardır...

Hoş kalın... 

13 Kasım 2012
Twitter : @cngzkync