Malumunuz…
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yeni Cumhurbaşkanı’nın yemin töreni gerçekleştirildi. Ülke tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı, milletvekilleri yani TBMM tarafından değil de bu sefer vatandaşın oylarıyla seçildi.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ilk bakışta bizlere daha demokratik
gelen ve halkın demokrasiye ve yönetime doğrudan katılımı adına umut
veren bir gelişmeydi.
Peki gerçekten öyle mi ?
Bana göre Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı ilk kez halk oylarıyla seçiliyor dersek tam da doğru bir ifade kullanmış olamayız.
Zira 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren de, halen def
etmeyi başaramadığımız mevcut anayasa için yapılan seçim ile birlikte,
kendini de Cumhurbaşkanı olarak ‘halka’ seçtirmişti.
Daha doğrusu kendisini Cumhurbaşkanı olarak, hazırlattığı darbe anayasası ile birlikte halka ‘onaylattırmıştı’.
Bugüne bakacak olursak, elbette Kenan Evren’in dayatttığı ve
onaylattığı şekilde bir seçim ile seçilmedi yeni Cumhurbaşkanımız, en
azından tek başına adaylık gibi bir durum ve dolayısıyla böyle bir
dayatma da yoktu ve başka adaylar da seçimde yarıştı.
Peki bu durum Cumhurbaşkanını halk seçti demeye yeterli mi ?
Bance değil, üstelik bu seçimi propaganda amaçlı olarak hiç
görülmemiş şekilde abartılı TV yayınları ve bir takım şovlarla
süsleyerek halkın gözüne sokmak da bu son Cumhurbaşkanlığı seçimine ‘halk seçti’ ifadesi açısından meşrulaştırmaya yetmiyor.
İktidara yakın medya organlarında sabahtan akşama kadar ‘Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’ söylemi ile bir tür algı yönetimi yapılmasıyla da hakikat değişmiyor.
Bununla birlikte belki de lügatımızda eskimeyen tek kelime olan ‘YENİ’ yi hemen tüm iktidarların da sürekli kullandığı ‘Yeni Türkiye’ söylemindeki gibi yazıp birleştirince de Türkiye bir çırpıda ‘yenilenmiş’ olmuyor.
Hem ‘halkın seçtiği cumhurbaşkanı’ hem de ‘Yeni Türkiye’ ifadelerinin, aslında bildik ancak besbelli unuttuğumuz bir algı yönetiminden ibaret olduğu ise bugün yine apaçık görülüyor.
Evet, son seçim hukuki koşullara uygun ve mevcut derme çatma yasalara
göre gerçekleştiği için hukuki manada elbette meşrudur, benim ifade
etmek istediğim seçimin meşru olup olmadığı noktasında teknik veya
hukuki bir durum değil.
Neden mi ‘halk seçti’ diyemiyorum?
Çünkü, her ne kadar Cumhurbaşkanı seçimlerinde direkt halk oy
kullanmış olsa da seçim yarışına katılan adayları halk yani biz
seçmedik, liderlerin dayattığı adaylara gidip oy verdik.
Zaten mevcut yasalar gereği en az 20 Milletvekili imzası ile cumhurbaşkanı adayı gösterilebildiği için biz adayları belirleyemezdik.
Çünkü, hala yürürlükte olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Sistemi,
mevcut hükümet dahil yakın dönemdeki gelmiş geçmiş hemen tüm parti ve
hükümetlerce değiştirileceği yönünde söz verilmiş olsa da henüz bu söz
yerine getirilebilmiş değil.
İşte bu nedenlerle, Siyasi Partiler Yasası değişmeyene ve Seçim Sistemi
dar veya daraltılmış bölgelerde ve hatta iki turlu bir seçim sitemine
dönüşmedikçe, adayları parti liderleri değil bizzat halk belirlemedikçe,
siyasi partilerdeki ‘delege’ ve dolayısıyla ‘lider’
sultaları yıkılmadıkça, ben kendi payıma gönül rahatlığıyla Türkiye
halkları bu seçimde Cumhurbaşkanını bizzat kendi seçti diyemiyorum.
Hoş Kalın
01 Eylül 2014
@cngzkync