7 Ağustos 2015

GİRDAP

Önceki yazımda ‘’Cerablus Fırsatı’’ demiş ve bölgedeki son hareketlilik ve gelişmeler ışığında,
Türkiye’nin Cerablus üzerinden bir fırsat yaratabileceğini belirtmiştim.

O günden beri elim pek kaleme gitmedi,

Kendince birşeyleri dili döndüğünce değerlendirmek ve sizlerle paylaşmak zorlaşıyor.

İnanın böyle dönemlerde insanın içinden yazmak da gelmiyor açıkçası.

Yeniden ve göz göre göre,

Kör göze parmak misali ülke genelinde şiddet sarmalının aniden tırmanması,

Daha doğrusu şiddetin kendilerine bir ikbal sağlayacağını hesaplayanlar tarafından tırmandırılması,

80’leri, 90’ları ben gibi bizzat yaşamışları,

O aptallıkların bugünlerde tekrarını görenleri,

Yaşamamış olsa da bir şekilde ülkenin yakın geçmişinden haberdar olanları,

Netice itibariyle insafını vicdanını yitirmemiş Türkiye halklarını derinden yaraladı.

Suruç’ta otuziki gencecik evladımızın, kardeşimizin halen faili meçhul alçak bir saldırı sonucu katledilmesi,

Devamında yine halen failleri meçhul asker ve polis kardeşlerimizin Diyarbakır ve Adıyaman’da katledilmesi,

Bu kirli ve bilindik oyunu tezgahlayan vampirler haricinde herkesi derinden sarstı.

Bırakın Cerablus’u Türkiye devlet aklının bir fırsat olarak görebilmesini,

Tersine bir türlü ‘’tedavi’’ edilemeyen Türkiye devlet aklının Kürdofobiye teslim olmuş kısmı,
AKP’de yeniden vücut bulmuş haliyle ülkedeki gidişatı daha da zor bir evreye taşıdı.

‘’Kısmı’’ diyorum çünkü ben devlet aklının tamamının AKP siyaseti ile eşgüdümlü olduğu kanaatinde de değilim.

Hiç kimse barışa beş kala,

Her ne kadar Çözüm Sürecinde gelinen mutabakat AKP hükümeti tarafından gözümüzün içine bakılarak yeni bir yalanla reddedilse de,

Tam da kamuoyu tarafından bilinen mutabakat maddeleri çerçevesinde müzakere sürecinin başlaması söz konusuyken,

Birdenbire operasyonların başlamasını topluma terörle mücadele veya askeri operasyon diye anlatmaya kalkmamalı,

Kalksalar bile, ki başta havuz medyası denilen mecra ve AKP mahallesinin bu çaba içerisinde olduğunu görüyoruz,

Bunları onların istediği siyasi sonucu getirmeyecek  nafile çabalar olarak görüyorum...
Sokaktan çevirip soracağınız apolitik bir Türkiye vatandaşı bile olan bitenlerin Askeri değil SİYASİ olduğunun farkında...

Toplumun bu farkındalığının yansımasını da,

Her ne zaman yapılacaksa önümüzdeki ilk seçimde yani sandıkta hep birlikte göreceğiz.

Zaten son günlerde kamuoyuna yansıyan bazı anketler de, toplumun tercihlerinin son yapılan genel seçime göre pek değişmediğini gösteriyor...

Bu noktada,

Türkiye halklarını aptal yerine koyanlar asıl aptallardır dersek,

Sanırım hiç de yanlış bir söz sarf etmiş olmayız...

Saray’ın AKP hükümetine rağmen reddettiği,

AKP hükümetinin ise başta Arınç ile sahiplendiği ancak sonradan vazgeçtiği Dolmabahçe Mutabakatına gelince...

Kanaatim odur ki, bu reddiye sonunda hem Saray hem de geçici AKP hükümetinin ayaklarına dolanacaktır.

Toplumun büyük kesiminin, Akdoğan, Arınç ve benzerlerinin Dolmabahçe Mutabakatı konusunda düştükleri çelişkili durumu gördüğü,

Ve bu konuda HDP kanadından yapılan açıklamaların,

AKP açıklamalarından çok daha fazla itibar gördüğü ve kamuoyu tarafından inandırıcı bulunduğu gayet açık.

Kirli oyunu kuran ve topluma dayatanların bugün itibariyle ülkeyi getirdikleri durumu 80’li, 90’lı yıllara benzetirken,

Acaba bu kirli iktidar oyunu tam da bitti bitiyor derken hala mı bir yerlerde devam ettiriliyordu...
Ve aslında bu oyunun kirli metodları hiç mi terkedilmemişti diye de sormaktan da geri duramıyor insan...

Öyle ya birçoğumuz artık Türkiye’de bunlar yeniden yaşanmaz demiyor muyduk...

Baksanıza, yeniden....

Yüzlerce sorti ile ifade edilen artık klasikleşmiş ve sonuç vermediği bilinen,

Klasik denilebilecek Kandil’e hava bombardımanları,

Araç yakmalar, yol kesmeler..

Orada burada patlayan bombalar, şüpheli paketler...

Köy boşlatmalar,

Ormanların yakılması,

Nedenleri ayrıca tartışılabilir ancak aniden ve topyekün ‘’savaş konseptine’’ geçen medya
OHAL’in öncü adımları olan ‘’güvenli bölge’’ uygulamaları,

Gün aşırı gelen asker, polis ve PKK’li cenazeleri,

İyi olmuyor... hiç iyi olmuyor...iyi değiliz...

Birilerinin iktidar savaşlarına toplumu kurban etmesine razı olamayız...

Kirli iktidar oyunlarına evlatlarımızı kurban edemeyiz, etmemeliyiz...

Şiddet sarmalının iktidar oyunlarında avantaj sağlayacağını düşünenlere dur demeliyiz...

Sürdürülebilir ve kontrol edilebilir bir şiddet ortamı oluşturmak iyi, insani ve adil bir metod değildir...

Bilerek veya bilmeyerek koskoca bir ülkeyi paramparça etmekle karşı karşıya kalabilirsiniz...

Evet şunu görebiliyoruz,

Devlet aklının Kürdofobik etki altındaki, iktidar ile bütünleşmiş etkin kısmı,

Türkiye’de Kürt Siyasal Hareketinin yükselen bir grafik göstermesinden,

TBMM’de önemli sayıda milletvekili sayısına sahip olmasından,

KSH’nin ilerlemesini önlemek adına önlerine konulmuş seçim barajını paramparça etmesinden,

Yetmezmiş gibi, bir de devlet hazinesinden yasal maddi yardım alacak olmasından,

Son derece rahatsız....

Diğer yandan apaçık devletleşen,

Hem de eski ve köhne olan modeldeki gibi devletleşen AKP’nin de bu rahatsızlığı bir tür fırsat bilip,
Kürdofobik etki altındaki ve şu an etkin devlet parçacığı ile bütünleşerek iç siyasi hesaplarına alet etmekte.

Yapmayın... Etmeyin...

Ülke halklarının birlikte ortak vatan toprağında yaşam adına

Kürt-Türk ittifakından başka daha iyi bir

Gelişme, Büyüme, İlerleme, Refaha erişme, Özgürleşme, Demokratikleşme modeli yokken,
Eski Devlet aklına dönüş,

Ayrılıkçı fikirden vazgeçip birlikte yaşama evet diyen Kürt temelli yapıları yeniden ayrılıkçı ve bağımsızlıkçı fikriyata zorlayabilir...

Bahsettiğim kısmı ile devlet bu akılla devam eder ve bu zihniyet ülke yönetimine hakim olarak bu dayatmaya devam ederse,

Bir süre sonra Türkiyeli halklar arasında köklü duygusal kopuşlar yaşanmasına kim şaşırabilir ki...
Toplum geneli çoktan bu manada demokratik dönüşümünü tamamlamış ve birlikte yaşam idealini benimsemişken,

Ve bunu,

AKP’lisinden, HDP’lisine, CHP’lisine, MHP’lisine, PKK yönetimine ve önderi Öcalan’a kadar hemen tüm kesimler açıkça beyan etmişken,

Türkiye halklarının bu köhne zihniyete,

Bu ilkel ve faşizan devlet aklına kurban edilmesine mani olunmalıdır.

Bizler Malzagirt'te, Çaldıran'da, Kurtuluş Savaşında, Kore'de, Kıbrıs'ta ve birçok yerde ortak vatanı omuz omuza ittifakla korumamışmıydık...

Cenazelere bile işkence etmeyi,

Cenazeler üzerinden bir halktan intikam almayı kendine yakıştıran devlet aklı ve o akılla hemhal olmuş bir hükümet,

Bu topluma daha neler yapabilir, yaşatabilir kestirebiliyor musunuz ?

Düşünsenize, Türkiye'nin ''eşit'' vatandaşları Kürtler, 13 gün sonra ölülerinin bir kısmını teslim alabildikleri için sevinmek durumunda kalıyorlar....

Soma Faciası sonrasındada 3 gün gömlek değiştirmediğinde sorumluluk sahibi fedakar bir bakan olduğunu sanan kişilerin,

Kendilerine oy vermemiş kesimleri oy anlamında ‘’kazanmak’’ adına 3 gün elektriksiz bırakma yönündeki ifadesi ne kadar rahat ve utanıp sıkılmadan sarf edilebiliyor farkında mıyız ?

6 milyonu aşkın HDP seçmenine fütursuzca ‘’şerefsiz’’ diyebilen siyasetçilerin bile birileri tarafından savunulabildiği bir ülkede gidilmekte olan yeri tam kestirebileniniz var mı ?

Geçici AKP Hükümetinin ne yazıktır ki TSK'yı da araçsallaştırarak IŞİD'e karşı başlattığı sözde '’mücadele'’ nin Kandil dağlarının bombalanmasıyla nasıl bir alakası olabilir ?

Terörle mücadele adında yürütülen askeri operasyonların özde seçim endeksli birer ‘'iç siyasi operasyon’' olmadığına söylemek ve buna inanmak mümkün mü ?

Tüm bu olumsuzlukların kapımıza dayadığı tehlikenin farkında mıyız ?

İktidardan düşmüş ancak planlı oyalamalarla 2 aydır ülkeyi yönetmeye devam eden geçici bir hükümet tarafından icra edilen bu son siyasi operasyonlar,

Toplumun ısrarlı bir barış talebi ile son verdirilmeyip, kalıcı bir devlet politikasına dönüşerek devam ederse,

Ortak vatan topraklarımızda telafisi çok güç ve her zamankinden ciddi bir halklar arası duygusal kopuşun yaşanmayacağını kim garanti edebilir ?

Kürtlere yaşatılanlara bakın,

Ormanları yakıyorlar, köyleri boşaltıyorlar, cenazelere işkence ediyorlar, seçmene küfrediyorlar, siyasetçileri hedefe koyuyorlar...

Tüm bu ahlaksız ve tehlikeli kirli oyunlarının peşinden anketler, araştırmalar yaptırıyorlar ama yine de istedikleri sonuçlara ulaşamıyorlar.

Kürtler, olanlara karşı toplumsal siyasi hafızalarını devreye koyuyor, ahlaksızların kirli kanlı oyunlarını bozuyor, direniyor, sabrediyorlar...

Bu durum ne kadar sürdürülebilir veya ne kadar sabredilebilir bir durumdur ben kestiremiyorum...

Tehlikeli ve sonuçları kestirilemez bir girdaba sürüklenmekte olan bir ülkede,

Herşeye rağmen barış demekten ve barış diyenlere savaş dayatanlara karşı demokratik tüm haklarımızı kullanarak direnmekten başka ne yapabiliriz...

Sandık mı ?

Evet sandıkta yapmamız gerekenler var...

Yine... yeniden...

Bu sefer tereddüt etmeden barış diyenleri daha güçlü şekilde desteklemeliyiz...
Veya kapılın girdaba boğulun gitsin...

Hoş Kalın
@cngzkync