11 Aralık 2012

Yeni Anayasa ''Hayaldi Hala Hayal''


Bundan nerdeyse bir sene önceydi,  15 Aralık 2011’de köşemde ‘’Boyun Borcu’’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Şunları söylemiştim ;

’Ak Parti , ‘’ Çıraklık ve Kalfalık ’’ dönemi eserlerine ilaveten, ’’Ustalık Dönemi’’ adını verdiği yeni dönemde ‘’ Yeni ve Sivil Anayasa ’’ ile en kalıcı eseri yapmak ve ülke toplumuna sunmakla yükümlüdür. Yeni Sivil Anayasa ; Ak Parti nin kendisine gösterilen teveccühün boyun borcudur.’’ 
O yazıma bu linkten ulaşabilirsiniz http://www.haberx.com/boyun_borcu(19,w,10424,524).aspx

Yeni Anayasa...

Bildiğiniz üzere TBMM de Yeni Anayasa yapmak üzere bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmuştu ve halen de bu komisyon mevcudiyetini koruyor.

Geçtiğimiz günlerde Daniel Dombey adındaki Financial Times yazarı makalesinde aynen şunları söylemiş ; ‘’Türkiye’de Yeni Anayasa yapımı konusundaki ümitler giderek solmakta’’

Dombey, Ak Partinin gündeme taşıdığı Başkanlık Sistemi tartışmaları hakkında da bazı yorumlarda bulunmuş ve bizzat Ak Parti içindeki bazı milletvekillerinin aslında bu sisteme karşı olduklarını da ifade etmiş.

Dombey’in genel siyasi duruşu vs gibi konuları bir yana bırakarak sadece bu iki tespitinden hareketle son iki tespitinde haksız olmadığını düşünüyorum.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu....

Gelin biz yazımın asıl konusu olan Yeni Anayasa’ya dönelim ve sürecin neden halkta umutları solduran bir duruma geldiğine ve hatta bu durumun aslına bakarsanız ne kadar da doğal bir sonuç olduğuna  birlikte bakalım.

Öncelikle Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun önemli bir maddesine ele alalım. Bakın o madde ne diyor.

Madde 6.- Karar Yeter Sayısı

‘’Komisyon, Komisyonu oluşturan bütün siyasi partilerin mutabakatı (görüşbirliği) ile karar alır. Karar alınamayan konular, Komisyonun uygun göreceği zamanda yeniden değerlendirilir. Sürecin tamamlanıp tamamlanmadığı ve nihai metnin (taslak bütününün) tekemmül edip etmediği hususu dahi mutabakat ile belirlenir.’’

Yukarıdaki maddede ‘’mutabakat’’ ile ilgili sözlerin altını özellikle çizdim, isterseniz bunu biraz daha açalım.
Karar yeter sayısı ile ilgili olan bu maddede ifade edilen şu :  Yani herhangi bir karar alınacaksa bu kararın alınmasının şartı komisyon üyesi olan dört partinin her birinin ONAY vermesi ile mümkündür. Parantez içinde de ayrıca belirtildiği üzere ‘’görüşbirliği’’ gerekmektedir.

Şimdi bir diğer maddeye bakalım. Bakın bu madde ne diyor.

Madde 13.- Anayasa taslak metninin değiştirilememesi

‘’Anayasa taslak metni, gerek uzlaşma ve yasama komisyonlarında ve gerekse Genel Kurulda partilerin mutabakatı olmadıkça değiştirilemez; ekleme yapılamaz. Hazırlanan taslak metnin (teklifin) Meclis Başkanlığına verilmesinden sonra bu metin üzerinde mutabakata dayalı değişiklik yapılması halinde Anayasa Uzlaşma Komisyonunun görüşü alınır.’’

Yukarıdaki maddede de aynen diğer paylaştığım maddede ki gibi önemli olan kelime ‘’mutabakat’’.
Şimdi aklınızdan şöyle bir şey geçebilir. Ya Hu kardeşim işte adamlar ‘’mutabakat’’ demiş, ne güzel daha ne istiyorsun, anayasa bu,  tabi ki ‘’mutabakat’’ ile yapılacak.

Eywallah ve amenna...
Mutabakat elbette iyidir idealdir...
Buna kim itiraz edebilir ki ‘’etik’’ ve ‘’teorik’’ açıdan.. ?
Gel gelelim durum ne yazık ki ‘’pratikte’’ hiç de böyle değil...

Anayasa Uzlaşmama Komisyonu...

Bu ‘’mutabakat’’ şartının, yani dört partinin onayı olması şartının komisyonu apaçık kilitlediği ayan beyan ortada duruyor.

Komisyonda yer alan partiler, TBMM de devam eden diğer görüşmelere ve yine devam eden siyasi söylem ve uygulamalara paralel olarak, ellerindeki bu onay şartını apaçık bir şekilde komisyonu dilediklerinde çalıştırmamak üzere kullanıyorlar.

Sıcak bir örnek vermek gerekirse örneğin Ak Parti dokunulmazlıkları gündeme getirdiği ilk anda, buna reaksiyon olarak konuyla ilgili parti olan BDP derhal komisyona katılmamakla tehditte bulunuyor.

Bunun doğal sonucu olarak da komisyon çalışamıyor ve toplumun hayalini kurduğu Yeni Anayasa ne yazık ki bir türlü yapılamıyor.

Şimdi neden halkın umutlarının tükenmekte olduğu fikrine katıldığımı ve bunun da doğal bir sonuç olduğunu düşündüğümü umarım siz de daha net anlamışsınızdır.

Dört parti onay şartı, ‘’uzlaşma’’ komisyonunu adeta daha kurulduğu andan itibaren, ‘’uzlaşmama’’ komisyonuna zaten dönüştürerek başlamış.

Zaten hepimizin malumu olan ve ülke siyasetinin adeta değişmeyen uslubu haline gelen ‘’çatışmalara dayalı siyasi uslup’’ bu onay şartı ile de birleşince, komisyonun çalışması daha baştan itibaren imkansız hale bilerek yada bilmeyerek getirilmiş durumda.

Şimdi burada Ak Parti ye de bir kaç soru sormak gerekir.

*Siz Yeni Sivil Anayasa yı yapacağız diye halka söz vermediniz mi?
*Seçimlerde ülke halkının %50’si size ‘’ok hadi yap’’ diyerek oy vermedi mi?
*Madem inisiyatif alamayacaktınız neden halktan oy istediniz ?
*Anayasa için komisyon kurup işi ona yükleyecek idiyseniz niye dilinize ‘’biz yapacağız’’ ı doladınız ?
*Ak parti olarak niyetiniz aslında Yeni Anayasa yapmamak mı ?
*Yeni bir Anayasa yapmak 2023 hedeflerine kadar iktidarda kalmanıza engel mi?
*Yoksa Mevcut anayasa iktidarda olan için daha mı iyi ?
*Siyasi Partiler ve Seçim yasasını değiştirecektiniz söz vermiştiniz, o ne oldu ?
 Neyse soruları daha fazla uzatmayalım....

Ne yapmalı... ?

Siyaseti yukarıda da bahsettiğim üzere çatışmalara didişmelere dayalı usluplarla yapan bir ülkenin siyasetçilerinin Yeni Anayasa yı uzlaşı halinde belirli bir süre içinde yapmaları oldukça zordur.

Türkiye’nin Sivil ve Yeni Anayasasını tek seferde sil baştan yapması bu siyasi kültür ve ahlak nedeniyle bana göre pek mümkün değil.

Ülkeye daha fazla zaman kaybettirmeden iktidar komisyonu feshetmelidir ve ‘’paketçiliğe’’ devam etmelidir. Yapabildiği kadar anayasa değişiklik paketleri üzerinde çalışmalı meclise sunmalı ve yola durmadan devam etmelidir.

Ben her ne kadar Yeni Sivil Anayasa söz verdiği üzere Ak Partinin ‘’boyun borcu’’ idiyse de paketlerle modifiye edilmiş ve demokratikleştirilmiş anayasaya da razıyım..

Belki de siyasi uslubu didişme temelli olan ülkemiz için en doğrusu da bu...
Ne yazık ki mecburen...
Hoş Kalın...

11 Aralık 2012
Twitter : @cngzkync