5 Haziran 2013

Krizden Darbe Devşirmek


Günlerdir kendimce yazıp duruyorum, bundan önceki son altı yazımda derin ve paralel devlet yapılanmalarından başlayarak, İstanbul için tasarlandığını düşündüğüm bazı ‘’operasyonel’’ ihtimaller üzerinde durmuştum. Dilim döndüğünce, kalemim yettiğince olası gördüğüm ihtimallere dair değerlendirmelerime, dolaşımdaki bazı kulis değerlendirmelerini de ekleyerek, muhtemel gördüğüm tehlikelere dikkat çekmeye çalışmıştım.

Şimdi birlikte bugünlerde yaşadığımız Gezi Eylemleri olarak adlandırılan, ancak masum bir eylem noktasından hızla uzaklaşıp farklı ve şiddet içerikli bir kaosa dönüşen olayları anlamaya çalışalım. Her zamanki gibi doğrulara doğru, yanlışlara yanlış deme düsturu ve her koşulda hakkaniyet duygusunu asla elden bırakmadan.

Başarabildiğimizce elbette, Yaradan mahcubiyet vermesin...

Taksim Projesi...

Taksim’deki meydanın yayalaştırılması ve trafiğin yer altına alınmasını, meydanın yeniden düzenlenmesini, tarihi Topçu Kışlasının birebir aynısı olmasa da yeniden yapılmasını, hatta Erdoğan’ın son açıklamaları ile daha da belirginleşerek, Taksim’e bir  Cami ve Kilise yapımını da öngören, AKM’nin yıkılarak yeniden yapılmasını da kapsayan oldukça farklı fazları olan kapsamlı bir proje.

Ağaç Kesimi ve AVM Karşıtı Protesto...

Yukarıda bahsettiğim projenin fazlarından biri olan Gezi Park alanın yeniden tanzimi ve Topu Kışlası yapımı noktasında aslında uzun zamandır sivil platformlar tarafından dile getirilen bir itiraz söz konusu. İtirazın ana konusu Taksim’e tarihi Topçu Kışlasının bir AVM içeriği ile yapılmaması ve bu esnada da Gezi Park alanında yer alan ağaçların kesilmemesi. Bu itirazı dile getirmek için ortaya konulan, başlangıçta kendi içinde haklı gerekçelere dayandığı da rahatlıkla söylenebilecek, demokratik bir hak olan doğal bir protesto.

İletişimsizlik...

Protestocular ve protestonun muhatabı olan başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bir türlü oluşturulamayan iletişim nedeniyle gerilen taraflar. Protestoculara bireysel anlamda bazı siyasetçilerin de katılması ile artan desteğe rağmen, kulak verilmemesi ve iletişimsizliğin devam etmesi.

İstanbul’u yönetenlerin bu derece kapsamlı ve büyük projesini sağlıklı bir şekilde başta projeye itiraz eden protestocular dahil topluma gerektiği gibi anlatamaması. Otobüsün rengini, vapurun modelini kolayca şehirde yaşayanlara sorarak karar verebilmiş bir yönetimin, ne hikmetse böyle kapsamlı bir projede kentlinin katılımını sağlama yönünde bir irade göstermemesi.

Pasif Eylemciye Tuhaf  Müdahale...

Protestocular lehine artan vatandaş ve siyasetçi desteği nedeniyle daha da çok ses getirmeye başlayan bir protesto hareketinin, toplumun diğer kesimleri tarafından duyulmaya başlamasına rağmen,kenti yönetenlerin tuhaf bir inatla, protestocuları adeta yok sayan garip tutumu ve sonrasında da demokratik bir hak olan ve başlangıçta şiddet içermeyen ‘’itiraz sesini’’ bastırmak için, kenti idare edenlerin polis kuvvetlerini devreye sokması.

Adeta kartopu gibi yuvarlanarak, iletişimsizlik ve inatlaşma ile büyüyen bir protesto grubu ve gerginleşen ortam sonrası, sabahın kör vaktinde, pasif eylem durumunda olan, kimi kurduğu çadırda uyumakta olan, kimi kitabını okuyan, müzik dinleyen, arkadaşlarıyla sohbet eden protestocuya, daracık Gezi Parkı alanında, akla mantığa sığmayacak bir zamanlama ve orantısız bir güç kullanımı ile gelen müdahale.

Tazyikli sudan ve biber gazından kaçışan, bir çoğu bir şekilde yaralanmış, genci, yaşlısı, kadını, erkeği ile panik halinde insanlar. Müdahale edeni ile, müdahale edileni ile çoğumuzun ekranlardan dehşete düşerek izlediğimiz insanlar, bizim insanlarımız.

Başarısız Kriz Yönetimi...

Demokratik hakkını kendince haklı gerekçelerle kullanarak protesto eden vatandaşlar ile, görevi gereği emir kulu pozisyonundaki, senin benim gibi evine, çoluğuna çocuğuna ekmek götürme derdindeki polisimizin karşı karşıya gelmesi. Başlangıçtan itibaren iletişimsilik, inatlaşma ve sonrasında oluşan gerginlik ve nihayet adına kriz diyebileceğimiz ortam noktasında başta kenti idare edenlerin başarısız kriz yönetimi.

Kenti idare edenlerin başarısız kriz yönetimine tuz biber mahiyetinde, bir anlamda yerel yönetimine sahip çıkma babında da okunabilecek, ülkeyi yönetenlerden gelen, ancak yine de bir çoğumuzun hala anlamakta zorlandığı, inatçı ve sert açıklamalar.

Şiddet dozu artan eylemler sonrasında bir anlamda kendine gelen ve nihayet geç kalınmış da olsa iktidar kanadından gelen toparlıyıcı, hatalarını kabul eden, mesajları aldığını ifade eden, gerekli konularda özür bildiren birinci ağızdan yeni açıklamalar. En başta eylemler daha başlamadan yapılması gerektiği gibi protestocular ile kurulan görüşme ve diyalog ortamı.

Krizi Fırsata Dönüştürenler...

Burya kadar ‘’hata’’ olarak tanımladığım ve kısaca farklı başlıklarda anlatmaya çalıştığım konular sonrasında ister istemez oluşan kriz ortamını fırsata çevirmek için, uzunca bir süredir pusuda bekleyenlerin gözü dönmüş bir coşku ile sahada yerini alması.

Taksim’den taşan kalabalıklar, yüzlerce kamu malına zarar verecek boyutta gerşekleşen bir şiddet ve kentin değişik semtlerinde ve başka illerdeki protesto eylemlerinde adeta cirit atmaya başlayan, bugünlerde emniyet birimlerince sayıları 1000’e vardığı ifade edilen yabancı istihbarat elemanları ve provokatörler.

Masum ve kısmen haklı denilebilecek bir protesto eyleminin hızla boyut değiştirmesi ve çevreci bir eylem sıfatından uzaklaşarak, tamamen iktidar karşıtı ve şiddet içeren bir boyuta ulaşması. Eylemlerin geldiği bugünkü boyutta öncelikle partiler bazında siyaset kurumlarının ve STK ların eylemler karşısında lehte ya da aleyhte pozisyonlarını belirleme, güncelleme girişimleri.

Eylemlerin Güncel Tarafları...

Bugün gelinen noktada, bir tarafta iktidar karşıtı olarak,dikkat çekici bir hızla,’’ masum’’ bir eylemden devşirilmiş, iktidar karşıtı olan yerli ve yabancı bir çok odaktan teşekkül eden bir cephe ve diğer tarafta da tek başına bu cephe ile baş etmek durumunda kalan bir iktidar olduğunu düşünüyorum.

Peki kimlerdir bu pusuda bekleyip durumu fırsata dönüştürmek için harekete geçen ve bir anda aynı paydada normal koşullarda aklın reddedeceği bir şekilde birleşip cephe oluşturanlar ? Neden şimdi harekete geçtiler ? Bu sorulara benzer zihinlerimizde oluşan diğer sorulara da yanıt bulmak için, gelin bir kısmının cevabı içinde saklı bazı sorular sorup cevaplarını hep birlikte düşünelim ve bulalım.

Cevap Arayan Sorular...

1-       Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrası yurda döner dönmez, Emniyet İstihbarat ağırlıklı olarak yaptıpı tasfiyelere en çok hangi medya kuruluşları itiraz etmiş rahatsızlık ve eleştiri bildirmiştir ?
2-      Sabahın köründe pasif eylemciye yapılan orantısız güç içeren müdahalenin sorumluları tam ve net olarak kimlerdir ?
3-      Müdahale emrini uygulamak durumunda kalan polis memurları ve lokal yetkililer bu emirleri gönül rızasıyla mı uygulamışlardır ?
4-      Proje ile ilgili olarak çok önceden yapılan itiraza, Yargı’nın verdiği yürütmeyi durdurma kararı neden eylemcilere yapılan sert müdahale ve olayların büyümesinden hemen sonra çıkmıştır ?
5-      Eylemi fırsat bilerek kalabalıklara karışan yerli ve yabancı unsurlar kimlerdir ?
6-      Önümüzdeki günlerde karar aşamasında olan Ergenekon davasının olayların bu noktaya gelmesinde etkisi var mıdır ?
7-      Özellikle 28 Şubat soruşturmasının medya ve sermaye dahil sivillere uzanacağının bilinmesinin, olayların bu derece büyümesine etkisi olmuş mudur ?
8-      Başlangıçta pasif ve samimi olan bir eylemin bu boyutlara taşınmasında yaklaşan genel ve yerel seçimlerin rolü nedir ?
9-      İktidarın HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısında yeni ve köklü bir takım düzenlemelere gideceğinin konuşulduğu günlerde, bu düzenlemeden rahatsızlık duyacak çevrelerin bu eylemlerin tırmanmasında rolleri olmuş mudur ?
10-   Bazı medya kurluşlarının bugünlerde farklı sermaye gruplarının yönetimine geçmiş olmasının eylemlerin hızla boyut değiştirmesi ve büyümesi ile bir ilgisi var mıdır ?
11-    28 Şubat darbe girişimi öncesi faaliyetlerine başlayan BÇG adındaki kuruluşun finansmanı için bir finans havuzu kurulmuş mudur ? Kurulmuş ise bu havuza maddi kaynak aktaranlar kimlerdir ?
12-   En itidal beklenen anda daha da sertleşerek, ‘’Taksim’de AKM yi yıkıp yeniden yapacağız, Taksim’e bir Cami de yapacağız, Kilisenin önünü de açacağız’’ diye seslenen Başbakan’ın sözlerinin hedefinde kimler vardır ? AKM, Cami ve Kilise söylemi sembolik yapılar üzerinden anlamlı bir mesaj ve kendisine karşı oynanan kirli tezgahı fark eden Başbakan’ın örtülü resti midir ?
13-   Samimi ve çevre bilinci olan protestosunda bu manada haklı bulduğum eylemci kardeşlerimizi tenzih ederek son sorumuzu soralım. Kendisine karşı iç ve dış destekli olarak kurulan şer cephesini ve çekilen kılıçları fark eden bir liderin, bu meydan okuma karşısında ‘’uslub’’ hassasiyeti göstermesi ve yumuşak davranmasını beklemek ne derece doğru bir beklenti olur ?

Welhasıl-ı Kelam

Gezi protestolarıyla başlayıp büyüyen olaylardan toplum adına çıkarılacak dersler elbette vardır.
Samimiyetle Taksim deki projeye şiddet kullanmadan karşı durup protesto edene, Taksim’de mıntıka temizliği yapan gönüllülere EYWALLAH.

Sabahın köründe çoğu uyku halindeki pasif eylemciye orantısız güçle müdahaleye, halkın beklenti ve taleplerini yok sayan ve katılımı engelleyen bir yönetim anlayışına, derdini protestosunu şiddet kullanarak ifade etmeye, projeye muhalefet ederek ağaca ve çevreye samimiyetle sahip çıkanların arkasına sığınıp, beceremediği siyaset için kazanç devşirmeye ve darbe çığırtkanlığı yapmaya HAYIR.

Emin olunuz ki ‘’her işte bir hayır vardır’’ sözündeki gibi, Gezi Eylemi de hep birlikte yaşadığımız tüm iyi ve kötüleriyle adım adım gelişmekte olan demokrasimize çok şey katmıştır.

Direniş, hak arama, protesto ve siyaset kültürümüz kendini test ederek, nihayetinde en doğru olanı bularak gelişmeye devam etmektedir.

Unutmayalım...

Hepimiz Aynı Gemideyiz...

Hoş Kalın
05 Haziran 2013
@cngzkync