14 Şubat 2014

Demirtaş’ın Özerklik Kelamı

Bir kaç gün önce Diyarbakır’da BDP Eş Başkanı Demirtaş’ın ‘’özerklik’’ kelimesini içeren konuşması sonrası toplumun bir kesiminde yine gereksiz ve anlamsız bir telaş ve daha açıkçası yaygara kopartılınca, aklıma 26 Mart ve 25 Temmuz 2012 de ‘’özerklik’’ konusunu ele aldığım yazılarım geldi ve o yazılarımda ifade ettiklerimi yeniden hatırlatma gereği duydum.

Ne demişti Demirtaş son konuşmasında ? Önce Diyarbakır’da yaptığı uzun konuşmasının tartışmalara ve yaygaraya sebep olan bölümünü hatırlayalım ;

“Burada asıl inşa edilecek şey kültür merkezleri değil, asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Halkın kendini yönetebilme anlayışı, mekanizması, sistemidir… Yapacağımız iş anayasaya, yasalara aykırı bir iş de değildir. Son derece meşru, haklı temellere dayanan, bir halkın kendini yönetme kendi diliyle, kültürüne yaşama hakkına sahip çıkma meselesidir. İşte BDP'li belediyeler bütün bu hizmetleri her yerde hayata geçirecektir..."

Şunu da hatırlayalım, Temmuz 2012 de Akşam gazetesinde yer alan bir habere göre, Ak Partili bir grup milletvekili Yerel Yönetim Reformu konusunu tartışmaya açmak üzereydi ve Valilerin yetkilerinin azaltılması söz konusuydu, ayrıca il genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi gibi konular da tartışmaya açılacaktı..

Yukarıda bahsettiğim çalışmalarla ilgili hangi mesafeler Ak Parti tarafından kat edildi bilmiyorum, ancak bilinen bir gerçek var ki o da çağdaş ve demokratik değerler olarak bizden genel anlamda ileri olduğu kabul edilen AB (Avrupa Birliği) ye dahil olabilmek için yıllardır boğuşup durduğumuz.

AB ye girmeli mi girmemeli mi konusunu ayrı ve daha kapsamlı bir tartışma konusu olarak, bir kenarda saklı tutarak ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' konusuna yeniden değinelim.

Türkiye bu şartı 1988 'de imzalamış ve 1992 'de Bakanlar Kurulu tarafından onaylamış, daha sonrasında ise 1 Nisan 1993 tarihinde yasal olarak yürürlüğe sokmuştur. Burada hemen belirtmek gerekir ki Türkiye o şartın bazı maddelerine imza atmamış ve bazı çekinceler olduğunu düşünerek ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' na bir nevi şerh koymuştur.

Bizim de on yıllardır üyesi olmak için çırpındığımız AB'deki tüm ülkelerde, halkın yönetime daha doğrudan katılmasını sağlayan ve halka en yakın birimler olan yerel yönetimler, zaten geliştirilmesi ve daha özerk kılınması gereken kuruluşlar olarak görülmektedir.

Bu yüzden AB nin ortaya çıkardığı ilkelerin, bu kuruluşları yönetimin temel taşı yapmayı amaçlayan ilkeler olduğu bilinir. ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' da, temelde yerel yönetimleri daha ''özerk'' kılmayı amaçlayan ülkemizin de imzaladığı bir sözlesme olarak, bizim yerel yönetimlerimizi de elbette doğrudan ilgilendirmektedir. Ben de işlevsel açıdan en önemli birim olan belediyelerin gelişmesi için daha ''özerk'' yapılara kavuşturulmasının ülkemiz için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

Evet BDP’nin uzunca bir süredir, hatta daha Çözüm Süreci gündemde dahi değilken kullandığı ve sıklıkla dile getirdiği siyasi söylemlerinden biri de ''özerklik'' konusudur. BDP de Türkiye devletinin imza ettiği bu konuda aynı görüşte diye hemen hesapsızca bu konuya karşı duruş mu göstermek gerekiyor ?

Bazı şerhlerle de olsa ki aşağıda o şerhleri de bilginize ileteceğim Türkiye devletinin altına bizzat imza koyduğu bir şarta, sonuçta bu ülkenin bir siyasi partisi olan BDP nin de sahip çıkmasından ve bunu dile getirerek bir an önce istiyor olmasından, toplum olarak memnuniyet duyulmasından başka daha doğal ne olabilir ki ?

Bugünlerde Kürt Sorunu ile ilgili bir Çözüm Sürecinden de bahsediliyorken, ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' konusunda Türkiye’nin ilerleme kaydetmesinin oldukça önemli olduğunu da bu vesile ile yeniden belirtek isterim. Peki bu konuda ilerleme kaydetmek zor mudur ? Hayır hiç de zor değildir, şartın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu kararıyla bütün çekincelerin kaldırılması mümkündür.

Konuyu hem herhangi bir siyasi partinin siyasi söylem tekeli haline gelmesinden kurtarmak için, hem de AB standartlarında bir ülke olmak gibi bir hedefimiz var ise, bu hedefler için gerekeni eksiksiz yapmak gereklidir. Yok eğer böyle bir niyet ve hedefimiz yoksa, o halde on yıllardır ne işimiz var bu AB kapılarında ?

Velhasıl kelam, Demirtaş’ın ‘’özerklik’’ kelamı içeren sözlerinden hareketle abuk subuk bir yaygara koparmak hem mantıksız hem de artık ortak akıl dışı bir tepkidir.

Ha yaygara kopartırken derdiniz yine topluma saçma sapan ‘’bölünme’’ korkularını pompalamak ise o başka tabi...


Hoş Kalın
14 Şubat 2014
@cngzkync


BİLGİ NOTU:

Türkiye'nin İmzalamadığı Maddeler:

*Yerel makamları doğrudan ilgilendirilen planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması (Madde 4, Paragraf 6)
*Yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerin kendilerince belirlenmesi (Madde 6,Paragraf 1),
*Yerel olarak seçilmis kisilerin görevleriyle bağdasmayacak islev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi (Madde 7,Paragraf 3),
*Vesayet denetimine ancak,vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi (Madde 8, Paragraf 3)
*Yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artısların mümkün olduğunca hesaba katılması (Madde 9, Paragraf 4)
*Yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, yerel yönetimlere önceden danısılması (Madde 9,Paragraf 6)
*Yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması (Madde 9, Paragraf 7)
*Yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle isbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri (Madde 10, Paragraf 2 ve 3),
*Yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmıs olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna basvurabilmeleri (madde 11),

Kaynak: Çağdas Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, Ocak, s.3-13 (Enis Yeter, 1996:10-11)