8 Şubat 2014

Öcalan 1999 ve Çözüm Süreci

Birkaç gündür Öcalan’ın 1999 yılında istihbarat yetkilileri ile yapmış olduğu görüşmelerin bazı video kayıtları dolaşıma servis edildi. Servis edilen iki videoya baktığımızda, Öcalan'ın yakalandıktan sonra Albay Hasan Atilla Uğur'un yaptığı sorguya dair yayınlanan görüntülerin bir kes yapıştır derlemesi şeklinde, montajlanarak hazırlandığı görülüyor. Montaj derken kast etmeye çalıştığım yayınlanan görüntülerin gerçek olmadığı değil, belli bir algı yönetimini hedefleyerek kurgulandığına dikkat çekmek elbette.

Görüntülerin yayınlanmasından sonra oluşturulmak istenen hedef algının, Öcalan’ın öncelikle ve özellikle Türkiyeli Kürtler nezdinde itibarsızlaştırılması olduğu çok net görülebiliyor. Öcalan’ın Kürtler nezdinde itibarsızlaştırılması ve sonrasındaki ana hedefin ise devam eden Çözüm Süreci olduğunu söylemeye belki de hiç gerek yok.

Peki sadece Öcalan’ın 1999 yılına ait görüntüleri ile bu itibarsızlaştırma hedefli algı çalışmasının yapılması tek başına ana hedef olan Çözüm Sürecini bertaraf etmeye yeterli olabilir mi ? Türkiyeli Kürtlerin genel anlamda Çözüm Sürecine kararlı desteğini kırmak sadece bu görüntüleri servis etmekle mümkün olabilir mi ?

Yukarıdaki iki soruyu cevaplamak için Öcalan’a dair yayınlanan görüntülerin öncesinde kaleme alınan şu makalelerdeki ifadeler görüntülerin yayınlanmasından önce yazılmış olmaları nedeniyle dikkatimi çekti, birlikte bakalım.

T24 web sitesi yazarı Sayın Nuray Mert 30 Ocak 2014 tarihli makalesinde şunları yazmış;

‘’ Kürtler için yolun sonu böyle mi olacak ? Bir ülkeyi otoriterleşme üzerinden derin bir krize sürükleyen bir siyasi aktör, bu saatten sonra barışın, çözümün aktörü olabilir mi? Buna ikna olmamızı nasıl beklersiniz ?’’

Zaman Gazetesi yazarı Sayın İhsan Dağı 04 Şubat 20114 tarihli makalesinde Kürtlere seslenerek şunları yazmış;

‘’Otoriterleşen bir Türkiye’de Kürtler özgür olabilecek mi? Demokrasisiz, hukuksuz, zorba bir devlet Kürt sorununu çözecek, öyle mi? Ya Kürt siyasal hareketi saf ya da başka bir stratejik akıl işliyor’’

T24 web sitesi yazarı Sayın Hasan Cemal 04 Şubat 2014 tarihli makalesinde şu ilginç soruları sormuş;

‘’Kürtler, Tayyip Erdoğan’la anlaşıp Türkleri satacaklar mı?..Veyahut: Öcalan, Erdoğan’la Kürtlerin hakları ve kendi geleceği ile ilgili olarak uzlaşmaya varıp, Türkleri demokrasi konusunda satışa getirebilir mi ?’’

Örnek olarak paylaştığım üç farklı makalede Çözüm Sürecinin, sürecin Kürt tarafının ve Kürt tarafı adına Öcalan’ın bir manada ‘’yanlış yolda ve hatalı’’ olduğu vurguları benim dikkatimi çekti.

Bunlar ve buna benzer yazıların arkasından gelen görüntüler belli bir sistematiğin sonucu mudur, yoksa tamamen tesadüf eseri mi böyle bir kronoloji kendiliğinden oluşmuştur elbette net olarak bilmek mümkün değil, açıkçası ben böyle bir şeye inanmayı da istemem, bana ilginç geldiği için sizlerle de paylaşmak istedim.

Unutmadan, bu örneklemeleri yaparken burada birilerini haddimizi aşıp suçlamaya da kalkışmayacağız elbette, üstelik her yazarın görüşünü özgürce dile getirme hakkına da sonuna kadar saygı duyarak, yazılanları yanlış anlamış olma ihtimalimizi de saklı tutarak, takdiri kamuoyu vicdanına bırakmak en doğrusu olacaktır ve biz de öyle yapalım. Öyle ya hayat tesadüflerle dolu....

Peki, yayınlanan iki videoda Öcalan’ın ifade ettikleri, daha ilk teslim alındığında uçakta Türkiye’ye getirilirken ifade ettikleri ile tamamen farklı anlamda ifadeler miydi ? Öcalan’ın ‘’devlet için hizmet etmeye hazırım’’ sözlerini zaten tüm Türkiyeliler, ve algı yönetiminin asıl hedefinde olan Kürtler daha ilk günden duymamış ve bilmiyorlar mıydı ? Peki ya Öcalan’ın mahkemede ifade ettikleri ile herhangi bir farklılık var mıydı ki ? Bu soruların bendeki cevabı tereddütsüz ‘’hayır’’...

Birileri hala anlamasa veya anlamak istemese dahi yeri gelmişken ifade etmek isterim ki, Kürtler artık eski günlerdeki gibi kapalı devre dünyadan ve gelişmelerden habersiz yaşayan apolitik bir toplum asla değil ve Kürtler tıpkı diğer Türkiyeliler gibi esaslı bir toplumsal hafızaya, bilince, deneyime sahip ve iyi siyaset yapabilen, ortak akıl ile hareket eden bir toplum haline gelmiş durumda.

Kürtlerin, Çözüm Sürecini bitirmek adına Erdoğan’ı anti demokratik yollarla devirmeye çalışanların da farkında olduğu, diğer yandan Erdoğan’ı bu yollarla deviremeyenlerin son günlerde bu sefer Öcalan’ı yine aynı amaca ulaşmak için hedefe koyduğunun da farkında olduğu açıkça görülmektedir.

Kürtlerin Çözüm Sürecinin bitirilmesi amacıyla, Öcalan’ın itibarsızlaştırılması amaçlı algı operasyonuna cevaz vermediği ve Çözüm Süreci karşıtlarının bu operasyonunu da başarısızlığa uğrattığı açıkça görülmüştür.

Çözüm Sürecinin başarıyla atlattığı bu son operasyona rağmen, son dönemde yoğunlaşan şekilde, anti demokratik yollarla iktidar isteyen başta çözüm süreci karşıtı, elitist bürokratik kadro hareketi cephesinin gayet planlı programlı çalıştığını, zaafiyetlere yakalanmamak adına unutmamakta fayda görüyorum....

Son birkaç kelam da Çözüm Süreci’nin varlığı ve devamının sadece partiler ve liderler eksenli olduğunu iddia eden ve sadece mevcutlar var oldukça var olabileceğini düşünenlere..

1-) Çözüm Süreci çoktan liderler ekseninden çıkmış ve halkların eksenine girmiştir.
2-) Süreci şu an yöneten tarafların başlangıçta ve devamında halen gösterdikleri kararlık elbette yadsınamayacak takdir edilmesi gereken bir emektir ve toplum zaten bu emeği gösterenlere ‘’şu giderse çözüm süreci biter’’ diye tehdit edilmeden de sahip çıkacaktır.
3-) Çözüm Sürecinin oluşmasını taraflara ve liderlere dayatan en temel iradenin toplumun ortak aklının ve bu akıl sonrasında oluşturduğu haklı talebin olduğu göz ardı edilmemelidir.
4-) Çözüm Süreci liderlere endeksli bir süreç haline getirilmesi bir yandan liderleri sürekli süreç karşıtların hedefinde tutarken, diğer yandan sürecin ömrünü iktidarların ömrü ile sınırlamak gibi bir faciaya yol açabilir.
5-) Toplumun sürece olan inanç ve güveninin sarsılmaması ve kalıcı barış olarak adlandırdığımız sonuca ulaşması için, sürecin asıl sahibinin liderler değil Türkiyeli halklar olduğunun vurgulanması ülke ve toplum yararınadır.
6-) Sürecin devamı ve netice alınmasını lider veya parti endeksli düşünenler, yaradan muhafaza herhangi bir liderin başına bir şey gelmesi veya bir partinin iktidardan gitmesi, iktidarın değişmesi durumunda, hadi bakalım çözüm süreci bitti emekler çöpe deyip Türkiye’ye yeniden savaş mı vaadediyorlar ? Yoksa sadece partizanca bir güdüyle ve ısrarla mı artık topluma ait olan, belki de bir devlet projesi halindeki süreci bir kişi veya kurumun varlığına bağlıyorlar ?!

Şimdilik bu kadar...

Hoş Kalın
08 Şubat 2014
@cngzkync