2 Temmuz 2014

Merhaba


İki ay aradan sonra, yeniden merhaba...

İki ay öncesine kadar, daha doğrusu yerel görünümlü genel seçimlere kadar ülkede olup bitenleri eldeki tek somut realite ve ülke adına en ciddi beklentimiz olan ‘’Çözüm Süreci’’ endeksli olarak değerlendirmeye ve öncelikle bu süreci korumaya çalışarak dilim döndüğünce yorumladım.

Hükümet edenlerin zaman zaman tahammülü zorlayan abuk subukluklarına ve buna paralel yaptıkları bir çok hatasına, tarafsız bir bakışla ve kendince fikir üretmeye çalışan, ülke yarınına dair sorumluluk hisseden bir vatandaş olarak, çözüm süreci ve barış yolu zarar görmesin diye tabir yerinde ise iktidarın bir çok yanlışına zaman zaman göz yummak durumunda da kaldım. Bundan sonra da birinci önceliğim elbette çözüm süreci ve Türkiye’nin demokratikleşmesi olacak şüphesiz, ancak bu hükümet edenlerin yanlış bulduğum uygulamalarına süreç adına pozitif bir ayırımcılıkla sessiz kalmadan ve Çözüm Sürecinin hele de son yasal düzenlemeyle artık lider ve partiler eksenininden çıkıp, resmi olarak da devlet ve millet eksenine oturduğunun farkındalığıyla olacak.

Olup bitenleri ve bence yanlış bulduğum uygulamaları, hala da korumakta olduğum kalıcı barış umudu adına çoğu zaman bile bile görmezden geldim. Bu tutumuma rağmen bile, çoğu zaman hükümeti eleştirmekten de gerekli buldukça asla taviz vermedim. Elime kalemi aldığımdan bugüne, yani yaklaşık dört senedir yazıya döktüğüm tüm iç seslerimde vicdan terazisini maksimum ölçüde kullanma çabası içerisinde oldum.

Tüm yazılarım arşivlerde yer almaktadır, nereden gelip nereye gittiğim, neleri savunduğum ve hangi değerlere saygı ile toplumun ortak aklına paralel ortak çıkarları için gelişmelere kendimce yorum ve çözümler adına fikir ürettiğim açıkça ortadadır.

Sanırım yazı yazanların ortak kaderidir değişken yaftalarla hakaretlere uğramak, ben de kimi gün ‘’terör örgütü destekçisi’’, kimi gün ilk uyarıları ve belki de ilk fikri mücadeleyi vermiş biri olmama rağmen en moda yakıştırmayla ‘’paralel’’, kimi zaman ‘’cemaatçi’’, kimi gün ‘’Ak Parti yalakası’’, kimi gün diğer partilerin bir neferi olarak defalarca yaftalandım. Hiç bir yerle direk bağlantı kuramayanların ise başvurduğu en pratik yol gerçek dışı yaftalarının başına ‘’kripto’’ kelimesini eklemek oldu. Ne olduklarını yüzlerine vurmadığımız için kendilerini bir halt sananlar yaşam boyunca hep vardı, yine olacaklar.

Oysa hiç bir siyasi parti ile ne organik ne inorganik bir bağım asla olmadı. Tüm siyasi parti ve akımlarla ilgili olmak üzere hemen her birini kimi zaman eleştirdim kimi zaman da takdir ve tebrik ettim. Bunun en somut belgesi yazılarım ve sosyal medya üzerinden paylaştığım görüşlerimdir.

Hakkımda sosyal medya başta olmak üzere birey olmaktan bi haber, herkesi kendileri gibi birilerine biat içinde olan, iplerini birilerine teslim etmiş veya kaptırmışlardan sanıp, maddi menfaatler adına fikir ve düşüncelerimi ifade ettiğimi iddia edenler de oldu. Rabbim şahittir, elime kalemi aldığım dört yıla yakın sürede yazılarımın yayınlandığı ne Haberx, ne Rotahaber, ne Hurhaber, ne TurkishNY, ne Yeni Şafak, ne de bir süre düzenli yazılarımın yayınlandığı Sabah’ta tek kuruş maddi gelirim olmadı. Her birinden de bu ifademin sağlamasını dilediğiniz zaman yapabilirsiniz.

Hamdolsun, bu günlere gelene kadar ne para ile adam olanlardan oldum, ne de parası olanlara adam diyenlerden. Yaşamımın hiç bir döneminde yalakalığa tevessül etmediğim gibi etrafımda beni böyle anabilecek birileri de olmadı olamadı. Yalaka olmadık diye şu kalitesiz medya dünyasında sözde ‘’kaybettiklerimizin’’ elbette farkındayız, ancak bunların her biri kayıp veya üzüntü değil birer gurur vesilesi olarak kalacaktır bende.

Bu ülkenin tüm halkları ile birlikte eşit demokratik vatandaşlar olarak bir arada yaşamasına katkı sağlamak ve tüm eleştirilerimde alternatif çözümler önererek yazmaya vaktim ve takatım olduğu sürece devam edeceğim. Doğruya doğru eğriye eğri demekten bugüne kadar asla taviz vermedim, bundan sonra da karşımda Alem-i Cihan olsa taviz vermeyeceğimden kimsenin zerre şüphesi olmasın.

Bu vesile ile, bugüne kadar bana mecralarında yer verdikleri için, yukarıda bahsettiğim tüm yayın kuruluşlarına buradan samimiyetle teşekkür ederim. Yazılarımı kendi kararımla ve herhangi bir mecra ile herhangi bir sorun yaşamaksızın, gördüğüm lüzum üzerine artık söz konusu mecralarda yayınlamayacağım. Dileyenler yazılarımı kişisel bloğumda takip edebilirler.

Haksız saldırılardan ve hakaretlerden asla korkmadım ve bundan sonra da korkmam ve beni bilenler bilir ki bunların hiç biri beni doğru bildiklerimden yıldıramaz ve kuru gürültülere de pabuç bırakmam. Bu yaşlara el bebe gül bebe pamuklara sarılı olarak değil, feleğin çemberinden o feleğe çelmeler atarak geldik. Bir süreliğine köşeme çekildim, yazmadım ve sustum bunu bile farklı yorumlayanlarla karşılaştım. Oysa bu köşeme çekilme çaresizlik ve zayıflıktan değil haklıyken bile susmanın erdemine vakıf olmaktandı.

Tilki ile plan yapan, kurt ile avlanan, sonra koyun ile oturup yas tutanların devrinde hayasızlıklara hayır diyen olmaya devam edeceğim. Tüm samimiyetimle güvenip muhabbet ettiklerimin, arkamdan konuşup sinsice yüzüme gülenlerin tüm yaptıklarının ve her bir karaktersizliklerinin elbette farkındayım. Kayan yer görünce su gibi akan, menfaatler uğruna dost satanlardan biri asla olmadım ancak şu kalitesiz medya sektöründe bunlardan pek çok gördüm.

Yalanlarla, servis edilenleri ve talep edilenleri yazanlardan olup bir şeyler kazanmak yerine doğrularla kaybetmekten hiç bir zaman gocunmadığım gibi bundan sonra da gocunmayacağımın herkesce bilinmesini isterim. Gerektiğinde boş vermeyi bildik çünkü hayatın bunlarla zaman kaybedilmeyecek kadar uzun olmadığının farkında olacak yaş haddine ermişlerden olduk. Yamuk ağaçtan baston çıkmaz özdeyişinin de yarattığı farkındalıkla, bugüne kadar tüm yazdıklarımın ve sarf ettiğim sözlerin arkasında dimdik kararlılıkla durmaya devam edeceğim.

Yazmak ve kendince fikir üretmek terazisi olmayan yollara çıkmak gibi, kimseyi tartmaya gerek yok, herkesin ağırlığı kendini zaten belli ediyor, terazisi olmayan yolda yakışanlarla yanyana anılmaya, yakışmayanları ardıma bakmadan geride bırakmaya zerre tereddüdüm yok.

Özgür ve eyersiz, doludizgin koşan bir at gibi, bazen tek başına bazen kendisi gibilerle koşmaya yaradan nefes verdikçe devam edeceğim, ne demiş pirlerimiz,

‘’Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz, zira güvendiği dal değil kendi kanatlarıdır’’


Her zaman bir  Üçüncü Yol  vardır

Ve her zaman okurlarıma dilediğim gibi,

Hoş Kalın
02 Temmuz 2014
@cngzkync