İki ay aradan sonra, yeniden merhaba...
İki ay öncesine kadar, daha doğrusu yerel
görünümlü genel seçimlere kadar ülkede olup bitenleri eldeki tek somut
realite ve ülke adına en ciddi beklentimiz olan ‘’Çözüm Süreci’’ endeksli
olarak değerlendirmeye ve öncelikle bu süreci korumaya çalışarak dilim
döndüğünce yorumladım.
Hükümet edenlerin zaman zaman
tahammülü zorlayan abuk subukluklarına ve buna paralel yaptıkları bir çok
hatasına, tarafsız bir bakışla ve kendince fikir üretmeye çalışan, ülke
yarınına dair sorumluluk hisseden bir vatandaş olarak, çözüm süreci ve barış
yolu zarar görmesin diye tabir yerinde ise iktidarın bir çok yanlışına zaman
zaman göz yummak durumunda da kaldım. Bundan sonra da birinci önceliğim elbette
çözüm süreci ve Türkiye’nin demokratikleşmesi olacak şüphesiz, ancak bu hükümet
edenlerin yanlış bulduğum uygulamalarına süreç adına pozitif bir ayırımcılıkla sessiz
kalmadan ve Çözüm Sürecinin hele de son
yasal düzenlemeyle artık lider ve partiler eksenininden çıkıp, resmi olarak da devlet
ve millet eksenine oturduğunun farkındalığıyla olacak.
Olup bitenleri ve bence yanlış
bulduğum uygulamaları, hala da korumakta olduğum kalıcı barış umudu adına çoğu
zaman bile bile görmezden geldim. Bu tutumuma rağmen bile, çoğu zaman hükümeti
eleştirmekten de gerekli buldukça asla taviz vermedim. Elime kalemi aldığımdan
bugüne, yani yaklaşık dört senedir yazıya döktüğüm tüm iç seslerimde vicdan
terazisini maksimum ölçüde kullanma çabası içerisinde oldum.
Tüm yazılarım arşivlerde yer
almaktadır, nereden gelip nereye gittiğim, neleri savunduğum ve hangi değerlere
saygı ile toplumun ortak aklına paralel ortak çıkarları için gelişmelere kendimce
yorum ve çözümler adına fikir ürettiğim açıkça ortadadır.
Sanırım yazı yazanların ortak
kaderidir değişken yaftalarla hakaretlere uğramak, ben de kimi gün ‘’terör
örgütü destekçisi’’, kimi gün ilk uyarıları ve belki de ilk fikri
mücadeleyi vermiş biri olmama rağmen en moda yakıştırmayla ‘’paralel’’, kimi zaman ‘’cemaatçi’’,
kimi gün ‘’Ak Parti yalakası’’, kimi gün diğer partilerin bir neferi
olarak defalarca yaftalandım. Hiç bir yerle direk bağlantı kuramayanların ise
başvurduğu en pratik yol gerçek dışı yaftalarının başına ‘’kripto’’ kelimesini
eklemek oldu. Ne olduklarını yüzlerine vurmadığımız için kendilerini bir halt
sananlar yaşam boyunca hep vardı, yine olacaklar.
Oysa hiç bir siyasi parti ile ne
organik ne inorganik bir bağım asla olmadı. Tüm siyasi parti ve akımlarla ilgili
olmak üzere hemen her birini kimi zaman eleştirdim kimi zaman da takdir ve
tebrik ettim. Bunun en somut belgesi yazılarım ve sosyal medya üzerinden
paylaştığım görüşlerimdir.
Hakkımda sosyal medya başta olmak
üzere birey olmaktan bi haber, herkesi kendileri gibi birilerine biat içinde
olan, iplerini birilerine teslim etmiş veya kaptırmışlardan sanıp, maddi
menfaatler adına fikir ve düşüncelerimi ifade ettiğimi iddia edenler de oldu. Rabbim
şahittir, elime kalemi aldığım dört yıla yakın sürede yazılarımın yayınlandığı
ne Haberx,
ne Rotahaber,
ne Hurhaber,
ne TurkishNY,
ne Yeni
Şafak, ne de bir süre düzenli yazılarımın yayınlandığı Sabah’ta
tek kuruş maddi gelirim olmadı. Her birinden de bu ifademin sağlamasını dilediğiniz
zaman yapabilirsiniz.
Hamdolsun, bu günlere gelene kadar
ne para ile adam olanlardan oldum, ne de parası olanlara adam diyenlerden.
Yaşamımın hiç bir döneminde yalakalığa tevessül etmediğim gibi etrafımda beni böyle
anabilecek birileri de olmadı olamadı. Yalaka olmadık diye şu kalitesiz medya
dünyasında sözde ‘’kaybettiklerimizin’’ elbette farkındayız, ancak bunların her
biri kayıp veya üzüntü değil birer gurur vesilesi olarak kalacaktır bende.
Bu ülkenin tüm halkları ile birlikte
eşit demokratik vatandaşlar olarak bir arada yaşamasına katkı sağlamak ve tüm
eleştirilerimde alternatif çözümler önererek yazmaya vaktim ve takatım olduğu
sürece devam edeceğim. Doğruya doğru eğriye eğri demekten bugüne kadar asla
taviz vermedim, bundan sonra da karşımda Alem-i Cihan olsa taviz vermeyeceğimden
kimsenin zerre şüphesi olmasın.
Bu vesile ile, bugüne kadar bana
mecralarında yer verdikleri için, yukarıda bahsettiğim tüm yayın kuruluşlarına
buradan samimiyetle teşekkür ederim. Yazılarımı kendi kararımla ve herhangi bir
mecra ile herhangi bir sorun yaşamaksızın, gördüğüm lüzum üzerine artık söz
konusu mecralarda yayınlamayacağım. Dileyenler yazılarımı kişisel bloğumda
takip edebilirler.
Haksız saldırılardan ve
hakaretlerden asla korkmadım ve bundan sonra da korkmam ve beni bilenler bilir
ki bunların hiç biri beni doğru bildiklerimden yıldıramaz ve kuru gürültülere
de pabuç bırakmam. Bu yaşlara el bebe gül bebe pamuklara sarılı olarak değil, feleğin
çemberinden o feleğe çelmeler atarak geldik. Bir süreliğine köşeme çekildim, yazmadım
ve sustum bunu bile farklı yorumlayanlarla karşılaştım. Oysa bu köşeme çekilme çaresizlik
ve zayıflıktan değil haklıyken bile susmanın erdemine vakıf olmaktandı.
Tilki ile plan yapan, kurt ile
avlanan, sonra koyun ile oturup yas tutanların devrinde hayasızlıklara hayır
diyen olmaya devam edeceğim. Tüm samimiyetimle güvenip muhabbet ettiklerimin,
arkamdan konuşup sinsice yüzüme gülenlerin tüm yaptıklarının ve her bir
karaktersizliklerinin elbette farkındayım. Kayan yer görünce su gibi akan,
menfaatler uğruna dost satanlardan biri asla olmadım ancak şu kalitesiz medya sektöründe
bunlardan pek çok gördüm.
Yalanlarla, servis edilenleri ve
talep edilenleri yazanlardan olup bir şeyler kazanmak yerine doğrularla
kaybetmekten hiç bir zaman gocunmadığım gibi bundan sonra da gocunmayacağımın herkesce
bilinmesini isterim. Gerektiğinde boş vermeyi bildik çünkü hayatın bunlarla
zaman kaybedilmeyecek kadar uzun olmadığının farkında olacak yaş haddine
ermişlerden olduk. Yamuk ağaçtan baston çıkmaz özdeyişinin de yarattığı
farkındalıkla, bugüne kadar tüm yazdıklarımın ve sarf ettiğim sözlerin
arkasında dimdik kararlılıkla durmaya devam edeceğim.
Yazmak ve kendince fikir üretmek
terazisi olmayan yollara çıkmak gibi, kimseyi tartmaya gerek yok, herkesin
ağırlığı kendini zaten belli ediyor, terazisi olmayan yolda yakışanlarla
yanyana anılmaya, yakışmayanları ardıma bakmadan geride bırakmaya zerre
tereddüdüm yok.
Özgür ve eyersiz, doludizgin koşan bir
at gibi, bazen tek başına bazen kendisi gibilerle koşmaya yaradan nefes
verdikçe devam edeceğim, ne demiş pirlerimiz,
‘’Kuş konduğu dalın kırılmasından
korkmaz, zira güvendiği dal değil kendi kanatlarıdır’’
Her zaman bir Üçüncü Yol vardır
Ve her zaman okurlarıma dilediğim
gibi,
Hoş Kalın
02 Temmuz 2014
@cngzkync