2 Kasım 2011

Veni Vidi Van -1-


23 Ekim Pazar günü öğlen saatlerinde Van da meydan gelen 7,2 lik deprem sonrası gelişmeleri TV dan izleyerek haberdar oldum. O gün bir arkadaş toplantısında bulunmak üzere, İstanbul dışında bir yere doğru bir kulağım haberlerde giderken, içimde oluşan telaş, endişe ve orada olma isteğimi bir yandanda bastırmaya çalışıyordum.
Ancak ilerleyen saatlerde gelen haberlerin de etkisi ile orada olma isteğim bastırılamaz boyuta erişince, derhal orada olabilmek ve belki bir depremzedeye bir şekilde yardımcı olabilmek için anlık bir karar alarak Van a ulaşmak için THY yi arayıp bilet sorguladım.
Tahmin edersiniz ki sabah ilk uçuş olan 07:15 uçuşu günler öncesinden doluydu ve yer yoktu, ancak yedek listeye bir umutla isimlerimizi yazdırarak beklemeye koyulduk. THY den ek sefer olabilir bilgisi dışında bir ümit yok iken aynı anda sosyal medya ( Twitter ) yolu ile de THY ye ek sefer için açıkça ifade etmek gerekirse, baskıcı bir talepte bulunmaya başladık, ve nihayet bu talebimizle ilgili iyi haber geldi.
24 Ekim Pazartesi günü Saat 12:00 uçağı ile, fotoğrafçılık konusunda oldukça becerikli ve bilgili olduğunu bildiğim Sayın Ayşe Gül Ayanoğlu ile birlikte, depremin hemen ertesi günü Van a gittik. Van ın o hepimizce bilinen soğunda, saatlerce geceyi gündüze katarak uyumaksızın ve gerçekten ciddi bir özveri ile oradaki durumu anlatan fotoğrafları basına ve halka ulaştırdı. Depreme dair son durumun iyi anlaşılması açısından, basında yer alan ilk fotografların bir çoğunda Sayın Ayanoğlu nun emeği olduğunu belirtmek isterim.
Van uçağında Kimse Yok Mu derneğinin Arama Kurtarma ekipleri de vardı ve sağolsunlar onların Van Havalimanında hazır bekleyen transfer aracı ile birlikte havalanından 15:00 sularında merkeze ulaştık. Alana indiğimizde ilk dikkatimi çeken Van gibi bir şehire kesinlikle yakışmadığını düşündüğüm terminal tesisleri oldu. Umarım kısa zamanda Ulaştırma Bakanlığı yetkililerimiz, Van şehrine yakışır nitelikte bir terminal binasını hizmete alırlar.
Van merkezine geldiğimizde ilk olarak, Valilik binasına yöneldik ve orada birilerini bulup hem yanımızda getirdiğimiz yardım malzemelerini yetkililere ulaştırmayı hem de genel durum hakkında net bilgiler alabileceğimizi düşündük ancak oraya vardığımızda bir Kamu hizmet binası olan Valilik binasının dahi hasar nedeniyle kullanılamaz durumda oldugunu öğrendik ve gördük.
Ne kadar acıdır ki bu gibi afet durumlarında belkide en çok ihtiyaç duyulan bir bina bile kullanılamaz durumdaydı. Bu durum bende, depremin şiddetinden çok böylesine bir kamu binasının dahi hem de birinci dereceden deprem bölgesinde nasıl olurda depreme dayanıklı inşaa edilmemiş sorusunu haliyle sormama neden oldu. Umarım bu soruyu yetkililer de soracaktır. Bu gerçekle karşılaşınca bir vatandaş olarak öfke ile karışık bir utanma duygusuna kapıldım. Hiç değilse kamu binaları özellikle bu bölgede, depremlere dayanıklı olmalıydı .
İlk Enkaz ve İzlenimler
Hemen Valilik binasının yanındaki sokakta, zemin katında bir kahvehane oldugu bilinen ve tamamen çökmüş bir enkaz vardı. Bölgedeki binaların bir çoğunun zemin kaltlarında kahvehanelerin oldugunu da belirtmek isterim. Enkaz başında toplanmış depremzede yakınları çaresizce bekleşmekteydiler. Enkaz üzerinde Sivil Savunma ekiplerinden bir grup bulunmaktaydı ancak herhangi bir kepçe dozer vinç benzeri araç henuz enkaza intikal etmediğinden etkili bir çalışma yapılamamaktaydı. Yakınlarının akibetini merak eden acılı vatandaşlarda gergin bir bekleyiş hakimdi. Polisimiz vatandaşları guvenlik bandı çekerek bandın arkasında beklemeye yöneltirken, enkazı bir an evvel kaldırmak için bir şeyler yapmak isteyen vatandaş ile polis arasında oluşan gerginliği sakinleştirmeye çalışan, daha önceden hiç tanımadığım ancak, BDP Bitlis Mv oldugunu kendisinden sorarak öğrendiğim Hüsamettin Zenderlioğlu’nun gayretleri kim ne derse desin,  inanın takdire layıktı.
Üzülerek belirtmek istediğim bir diger hususta, belinde kocaman süslü ve dikkat çekici nitelikte bir silahla ve maalesef bir ‘’kovboy’’ edasıyla, halkın arasına girip acılı depremzede vatandaşı göze hoş gelmeyen tarzda ötelemeye çalışan, çok genç yaşta bir polis memurumuzun davranışları. Bu genç polis kardeşimizin davranış şekli maalesef polis camiasına yakışmayacak nitelikte ve üzücüydü. Keşke olmasaydı. Aslına bakarsanız kendileride o an itibari ile birer depremzede olan polis memurlarımızdaki psikolojik yorgunluk hemen fark edilebiliyordu. Zaten bölgede devam eden sürekli bir gerginliğin varlığı, maalesef polisimiz dahil bölgede yaşayan halkın deprem olmasına ragmen tabiri caizse istim üzerinde olmalarını engelleyememişti. Belki de deprem sonrası hızla yapılabilecek bir takviye yada acil bir rotasyon bu tatsız durumların engellenmesini saglayabilirdi. Neyse ki orada herhangi bir tatsızlık yaşanmadı ve biz o enkazdan eşyalarımızı kalacagımız yere götürüp bırakmak ve hemen yeniden Van sokaklarını dönüp inclemek üzere ayrıldık.

..... Devam Edecek

@cngzkync
02 Kasım 2011