23 Ekim Pazar günü öğlen saatlerinde Van da meydan gelen 7,2 lik deprem sonrası gelişmeleri TV dan izleyerek haberdar oldum. O gün bir arkadaş toplantısında bulunmak üzere, İstanbul
dışında bir yere doğru bir kulağım haberlerde giderken, içimde oluşan
telaş, endişe ve orada olma isteğimi bir yandanda bastırmaya
çalışıyordum.
Ancak
ilerleyen saatlerde gelen haberlerin de etkisi ile orada olma isteğim
bastırılamaz boyuta erişince, derhal orada olabilmek ve belki bir
depremzedeye bir şekilde yardımcı olabilmek için anlık bir karar alarak Van a ulaşmak için THY yi arayıp bilet sorguladım.
Tahmin edersiniz ki sabah ilk uçuş olan 07:15 uçuşu günler öncesinden doluydu ve yer yoktu, ancak yedek listeye bir umutla isimlerimizi yazdırarak beklemeye koyulduk. THY den ek sefer olabilir bilgisi dışında bir ümit yok iken aynı anda sosyal medya ( Twitter ) yolu ile de THY
ye ek sefer için açıkça ifade etmek gerekirse, baskıcı bir talepte
bulunmaya başladık, ve nihayet bu talebimizle ilgili iyi haber geldi.
24 Ekim Pazartesi günü Saat 12:00 uçağı ile, fotoğrafçılık konusunda oldukça becerikli ve bilgili olduğunu bildiğim Sayın Ayşe Gül Ayanoğlu ile birlikte, depremin hemen ertesi günü Van a gittik. Van
ın o hepimizce bilinen soğunda, saatlerce geceyi gündüze katarak
uyumaksızın ve gerçekten ciddi bir özveri ile oradaki durumu anlatan
fotoğrafları basına ve halka ulaştırdı. Depreme dair son durumun iyi
anlaşılması açısından, basında yer alan ilk fotografların bir çoğunda Sayın Ayanoğlu nun emeği olduğunu belirtmek isterim.
Van uçağında Kimse Yok Mu derneğinin Arama Kurtarma ekipleri de vardı ve sağolsunlar onların Van Havalimanında hazır bekleyen transfer aracı ile birlikte havalanından 15:00 sularında merkeze ulaştık. Alana indiğimizde ilk dikkatimi çeken Van gibi bir şehire kesinlikle yakışmadığını düşündüğüm terminal tesisleri oldu. Umarım kısa zamanda Ulaştırma Bakanlığı yetkililerimiz, Van şehrine yakışır nitelikte bir terminal binasını hizmete alırlar.
Van merkezine geldiğimizde ilk olarak, Valilik
binasına yöneldik ve orada birilerini bulup hem yanımızda getirdiğimiz
yardım malzemelerini yetkililere ulaştırmayı hem de genel durum hakkında
net bilgiler alabileceğimizi düşündük ancak oraya vardığımızda bir Kamu
hizmet binası olan Valilik binasının dahi hasar nedeniyle kullanılamaz durumda oldugunu öğrendik ve gördük.
Ne
kadar acıdır ki bu gibi afet durumlarında belkide en çok ihtiyaç
duyulan bir bina bile kullanılamaz durumdaydı. Bu durum bende, depremin
şiddetinden çok böylesine bir kamu binasının dahi hem de birinci
dereceden deprem bölgesinde nasıl olurda depreme dayanıklı inşaa
edilmemiş sorusunu haliyle sormama neden oldu. Umarım bu soruyu
yetkililer de soracaktır. Bu gerçekle karşılaşınca bir vatandaş olarak
öfke ile karışık bir utanma duygusuna kapıldım. Hiç değilse kamu
binaları özellikle bu bölgede, depremlere dayanıklı olmalıydı .
İlk Enkaz ve İzlenimler
Hemen
Valilik binasının yanındaki sokakta, zemin katında bir kahvehane oldugu
bilinen ve tamamen çökmüş bir enkaz vardı. Bölgedeki binaların bir
çoğunun zemin kaltlarında kahvehanelerin oldugunu da belirtmek isterim.
Enkaz başında toplanmış depremzede yakınları çaresizce
bekleşmekteydiler. Enkaz üzerinde Sivil Savunma
ekiplerinden bir grup bulunmaktaydı ancak herhangi bir kepçe dozer vinç
benzeri araç henuz enkaza intikal etmediğinden etkili bir çalışma
yapılamamaktaydı. Yakınlarının akibetini merak eden acılı vatandaşlarda
gergin bir bekleyiş hakimdi. Polisimiz vatandaşları guvenlik bandı
çekerek bandın arkasında beklemeye yöneltirken, enkazı bir an evvel
kaldırmak için bir şeyler yapmak isteyen vatandaş ile polis arasında
oluşan gerginliği sakinleştirmeye çalışan, daha önceden hiç tanımadığım
ancak, BDP Bitlis Mv oldugunu kendisinden sorarak öğrendiğim Hüsamettin Zenderlioğlu’nun gayretleri kim ne derse desin, inanın takdire layıktı.
Üzülerek belirtmek istediğim bir diger hususta, belinde kocaman süslü ve dikkat çekici nitelikte bir silahla ve maalesef bir ‘’kovboy’’
edasıyla, halkın arasına girip acılı depremzede vatandaşı göze hoş
gelmeyen tarzda ötelemeye çalışan, çok genç yaşta bir polis memurumuzun
davranışları. Bu genç polis kardeşimizin davranış şekli maalesef polis
camiasına yakışmayacak nitelikte ve üzücüydü. Keşke olmasaydı. Aslına bakarsanız kendileride o an itibari ile birer depremzede olan polis memurlarımızdaki psikolojik yorgunluk
hemen fark edilebiliyordu. Zaten bölgede devam eden sürekli bir
gerginliğin varlığı, maalesef polisimiz dahil bölgede yaşayan halkın
deprem olmasına ragmen tabiri caizse istim üzerinde olmalarını
engelleyememişti. Belki de deprem sonrası hızla yapılabilecek bir
takviye yada acil bir rotasyon bu tatsız durumların engellenmesini
saglayabilirdi. Neyse ki orada herhangi bir tatsızlık yaşanmadı ve biz o
enkazdan eşyalarımızı kalacagımız yere götürüp bırakmak ve hemen
yeniden Van sokaklarını dönüp inclemek üzere ayrıldık.
..... Devam Edecek
@cngzkync
02 Kasım 2011