Başbakan Erdoğan’ın medya ile ilgili olarak son yaptığı çağrıyı önemli buluyorum...
Erdoğan bir televizyon kanalında, gazetelerin genel
yayın yönetmenleri nezdinde medyanın geneline hitaben yaptığı çağrıda
özetle şehit ve terör olayları ile ilgili haberlerin medyada geniş
olarak yer bulmasının toplumun yararına değil zararına olduğuna dikkat
çekti..
Her ne kadar Başbakan’ın ne yazık ki son zamanlarda sıkça eleştirdiğim tehditkar uslubu nedeniyle bu bir anlamda oto-sansür talebi göze ve kulağa hiç hoş gelmesede, bu durumu bir an göz ardı edip sineye çekmeyi ülkemizin yararına görüyorum.
Bu gerekliliğin yada belki daha doğru tabirle ‘’özenli yayıncılığın’’ , takriben otuz sene terörle mücadele etmiş bir ülke olarak anca anlaşılabilmiş olmasını ise üzüntüyle karşılıyorum...
Herşeyden önce tüm terör örgütlerinin her
planladığı ve yaptığı eylemde asıl amaçlarının başında, yaptığı eylemler
aracılığı ile, toplumda korku, sindirme, tedirginlik ve güvensizlik
ortamı yaratma hedefi taşıdığını hatırlamakta fayda var.
Bu hedeflere ilaveten de bir terör örgütü için,
halk tarafından ve özellikle de medya tarafından ne kadar çok konuşulup
gündemi işgal ettiğinin, o terör ötgütüne o derece fayda sağlayacağını
da asla unutmamak gerekir.
Terörün psikolojik hedeflerine ulaşmasına ister
istemez dolaylı olarak destek sağlayan ancak ne hikmetse bu güne değin
fark edilmeyen, yada fark edilse dahi birilerinin
savaş çarklarının ve siyasi rantının devam edebilmesi için bilinçli
olarak görmezden geldiği bir diğer konu da şehitlerimiz ile ilgili
haberlerin medyada yer alış biçimleri.
Ne yazık ki toplum olarak, belki de mantıktan
ziyade genellikle duygularıyla hereket etmeyi öncelleyen sıcak ruh
halimiz nedeniyle özellikle acılı haberlerden hızla ve kontrolsuz bir
şekilde etkilenen yapıdayız.
Şehitlerimizle ilgili haberlerin kimi zaman kasten
ve özellikle bazı çevrelerce nemalanılmak üzere, kimi zaman da saf
insani ve vicdani duygularla gayri ihtiyari de olsa, maalesef birtakım
aşırı milliyetçi tepkilere yol açtığı ve toplumun hemen her kesiminde
karşılıklı olarak sorun oluşturabilecek boyutlarda geliştiği de ayrı bir
gerçeklik.
İnançlarımıza göre bir cenazenin nasıl
defnedileceği ve töreninin nasıl olacağı apaçık bilinirken bile, ne
yazık ki çeşitli ırkçı ve faşist sloganlara çoğunlukla bilinçli olarak
mahkum edilmiş şehit cenazesi törenlerini sanırım hiçbirimiz
unutmadık...
Konuya iki yada daha fazla farklı pencereden, iki yada daha fazla farklı yorum ve yaklaşımla bakmak elbette mümkün...
Meseleyi daha fazla karmaşık hale getirmemek ve
daha fazla yazı ile vaktinizi almamak adına ben iki başlık oluşturup
düşüncelerimi bu başlıklar üzerinden sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan birinci başlığı ‘’sansür’’ tanımı oluşturabilir...
Elbette bir kısmımız bu yaklaşıma ‘’bu bir sansürdür’’ diyerek karşı duruş ve direnç gösterebilecektir..
Ancak bilinen bir gerçeklik var ki, o da ülkemizin
şu anda içinde bulunduğu durumun oldukça hassas olduğu ve o derecede de
dikkatli bir politika izlenmesini gerektirdiği.
Diğer başlığı da belki akıllıca planlanmış stratejik bir aklın hakim olduğu ‘’psikolojik savaş’’ olarak değerlendirebiliriz...
Başbakan’ın bu çağrısını geç gelmiş de olsa, terörle mücadelede en büyük eksiklerimizden biri olan gerekli bir ‘’psikolojik savaş’’ çağrısı olarak değerlendiriyorum..
Umuyorum iktidar aklı bu mücadeleyi daha önceki başarısız mücadele örneklerinden daha iyi programlar ve başarı ile yürütür...
Bu ‘’psikolojik savaşı’’ ne yazıktır ki, 30 yıla yakın süredir terör örgütünün başarı ile yürüttüğü ülkemde, dileğim odur ki artık iktidar ve derin olmayan devlet aklı da ‘’psikolojik savaş’’ bilincine ermiş ve planlı bir mücadeleye hazır ve bir o kadar da kararlıdır.
Terör ile mücadele eden başka ülkelerin bu
konulardaki habercilik stratejilerine bir bakın derim, örneğin İspanya,
İngiltere ve neredeyse sürekli savaş halindeki ABD nin bu konularda
aynen bugünlerde Başbakan Erdoğan’ın talep ettiği stratejiyi
uyguladığını göreceksiniz.
Bir şekliyle medyada yer alan biri olarak olarak, her ne kadar ‘’sansür’’
olgusuna elbette karşıysam da, ülkemizin içinde bulunduğu hassas süreç
ve koşullar nedeniyle, terör ve buna bağlı olarak da şehit haberleri
konusunda, elbette haberlerin tamamen yasaklanması değil, ancak doğru, planlı, programlı, bilinçli bir habercilik anlayışı ile yayınlanmasından yanayım.
Erdoğan’ın terör ve şehit haberleri konusundaki talebini tekrar altını çizerek belirtmekte fayda var, ‘’ülkemizin mevcut hassas koşulları’’ gereği haklı buluyorum..
Kalemi elimize alıp köşemizden kendimizce yola çıkarken ne demiştik...
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğiz...
Doğrusu bence Başbakan bu konudaki talebinde haklıdır...
03 Eylül 2012
Twitter : @cngzkync