Ülkemizde yaşanan anadilde eğitim hakkı tartışmalarıyla ilgili daha önce de bir yazı kaleme almıştım, başlığı ‘’Anamın Dili’’ idi yazı arşiviminden bulabilirsiniz. Ya da bu linki tıklayarak da ulaşabilirsiniz.
Bu konu, bugünlerde umutla sonucunu beklediğimiz
barış adına yapılan bir dizi görüşmeler ile ilgili olarak da zaman zaman
yine telaffuz edilir oldu.
Önceki yazımda anadilde eğitim hakkı konusununa
dair yabancı ülkelerde bu sorunun nasıl aşıldığını ve ülkelerin farklı
anadillerine sahip vatandaşlarına nasıl çözümler getirdiklerinden
bahsetmeye çalışarak ülkeler bazında örnekler vermiştim.
Bu konu, bugünlerde tekrar çok belirgin olarak
konuşulmasada yeniden telaffuz edilir olunca ve yazılı ve görsel medyada
tartışmalarda yeniden geçince, konuyla ilgili olarak biraz daha
örneklendirme yapmanın yerinde olacağını düşündüm.
Bizim bugünlerde çözmeye ve aşmaya çalıştığımız bu
demokrasi sorununun bir benzerini vaktiyle ABD de yaşamış. Anadilleri
İspanyolca olan ve bugün ABD de yaklaşık 17,5 milyonluk bir nufusa sahip
olan ABD vatandaşlarının ki toplam ABD nüfusunun %10 una denk
gelmektedirler, onlar da bugünlerde öncelikle Kürt vatandaşlarımızın
dile getirdiği gibi anadillerinde eğitim talep etmişler.
Bu durum üzerine, ABD de 1983 yılından itibaren sekiz yıl süren bir çalışma başlatılmış ve bu çalışma 1991 yılında neticelenmiş. Ontario Enstitüsü Eğitim Çalışmaları bölümünden (The Ontario Institute for Studies in Education) Jim Cummins’in önderliğinde yapılan çalışma sonucunda, kısaca Ramirez Raporu (The Ramírez Report in Theoretical Perspective) olarak tanımlanan bir rapor hazırlanmış ve rapor ABD Eğitim Bakanlığı (U.S. Department of Education)
tarafından 11 Şubat 1991 de kamuoyu ile paylaşılmış. ABD de İspanyolca
konuşan, yani anadili İspanyolca olan toplam 2,352 öğrenciyi kapsayan
çalışma sonrasında oluşturulan ‘’Ramirez Raporu’’ şu sonuçlara varmış.
Araştırmada öğrenciler 3 farklı grup ve eğitim
programına tabi tutulmuş. Birinci grup sadece İngilizce, ikinci grup 1-2
yıl boyunca İspanyolca eğitimden sonra İngilizce, üçüncü grup ise 4-6
yıl İspanyolca eğitim gördükten sonra İngilizce eğitime tabi tutulmuş.
Sonrasında anadilinde uzun süre eğitim alan grup zamanla İngilizce’yi de
anadili düzeyinde kullanabilir duruma gelmiş.
Çalışma grupları içinde en başarısızı
anadilde hiç eğitim almayan grup olarak görülmüş. Bu grubun üyeleri
sonraki süreçte de diğer derslerden, yaş grubunun başarısının çok
gerisine düşmüş.
Sekiz yıl süren kapsamlı araştırma sonrasında, ekibin başındaki Jim Cummins’e göre; ‘’Farklı kültürlerden gelen çocuklar baskın dilde (resmi dil)
eğitime başladığında çocukla ebeveyn arasındaki iletişim kesiliyor ve
pedagojinin temel kuralı olan, çocuğun deneyimlerle kazandığı bilgiler
üzerinden öğretim yürütülmesi ilkesi ihlal ediliyor. Çocuğa doğrudan ya
da ima yoluyla bir anlamda “kendi kültürünü okul kapısının dışında bırakacaksın”
dendiği için, çocuk kendisini red edilmiş olarak hissediyor ve çocuğun
öğrenme ortamına aktif katılımı da dolayısıyla engellenmiş oluyor”
Bu yukarıda bahsetmeye çalıştığım ciddi ve kapsamplı Ramirez Raporu
sonuçlarını ülkemizde kim ne kadar ciddiye alır bilemiyor ve tam
kestiremiyorum ancak bu sekiz yıllık emeğin sonucu olan raporun ortaya
çıkardığı sonuçlar benim açımdan hiç de göz ardı edilecek cinsten değil.
Konuyla ilgili iyi niyetle çözüm arayanların raporu incelemelerinde,
eeğer incelemediler ise fayda olduğu kanatindeyim.
Açıkçası görülüyor ki, anadili dışında farklı bir
dile dayalı eğitim çocukların gelişimini etkilemekte, bir anlamda
çocuklarımızın bocalamalarına, çevreye küsmelerine, kendini önemsemeyip
kendinden kaçmaya kadar varan sonuçlara neden olabilmektedir. Eh böyle
olunca da bu durumdaki çocuklarımızın başarısız olmaları kaçınılmazdır.
Ülkemiz koşullarına dönecek olursak, elbette
yukarıda bahsettiğim tüm olumsuzluklara rağmen anadillerinde eğitim
hakları olmamasına rağmen yine de başarılı olan onlarca çocuk örnek
olarak sıralanabilir. Ancak, onlarca başarı ile yetinmek yerine yüzlerce
ve hatta binlerce başarı hikayesi duymak gayet mümkün. Anadilleri
farklı olan çocuklar da bu ülkenin vatandaşları olduğuna göre, onların
daha da başarılı olmaları hepimizin başarısı sayılır öyle değil mi ?
Konunun teknik kısmı dışında ciddiyetle ele
alınması gereken, elbette en can alıcı bir başka nokta da anadilde
eğitim yasağının temel hak ve özgürlükler açısından durumu. Anadilde
eğitim hakkının doğal ve insani bir hak olduğu bilincine varmamız ve bu
hakkı, bu hakları bilinçli politikalar dahilinde kendilerinden
esirgenmiş vatandaşlarımıza iade etmemiz
gereklidir. Bu durumdaki vatandaşlar eğitimlerinde resmi dili mi yoksa
anadili mi kullanmak isterler, hangisini tercih ederler bu onların kendi
inisiyatifine bırakılmalıdır.
Hepimizin de bildiği üzere ‘’dil’’
insanlar arasındaki birbiri ile anlaşma yolunun, iletişimin en önemli
aracı ve insanları diğer canlılardan ayırd eden en belirgin özelliğidir.
‘’Anadil’’ ise, bir çocuğun doğduktan belli
bir süre sonra ailesi, çevresi ve ait olduğu kimlikten (Örneğin Lazlık,
Kürtlük, Türklük, Çerkeslik) hiç bir şekilde programlanmış bir öğrenim
süreci olmadan edindiği, öğrendiği dildir. Yani birilerinin art niyetli
ve bilinçli bir şekilde tanımladığı üzere ‘’çocuğun anasının konuştuğu dil’’ değildir.
Yukarıdaki paragrafta anadili tanımlamaya çalışırken ‘’doğduktan belli bir süre sonra’’
şeklinde bir ifade kullandım ancak, 4 günlük Fransız ve 2 aylık
Amerikan bebekleri üzerinde yapılan bir çalışmada bebeklerin kendi
dillerine ait kelimeleri yabancı bir dilden ayırt edebildikleri nin de
gözlemlendiğini hatırlatmakta fayda görüyorum.
Buradan hareketle insanın anadili ile kendisi
arasında bir duygu bağı bulunduğunu da sanırım söyleyebiliriz. Emin
olunuz bu duygusal bağ insanın ömrü boyunca da kendisi ile var olmayı
sürdürmektedir. Aranızda anadili resmi eğitim dilinden farklı olanlar
var ise ki bu sayının ülkemizin toplum yapısı açısından oldukça fazla
olduğunu düşünüyorum, onlar hiç durmasınlar ve bu durumu kendilerince
lütfen sorgulasınlar.
Aklıma yazımı yazarken TV lerde de yayınlanan ‘’İki Dil Bir Bavul’’
filmi geldi. Anadil ve resmi eğitim dili ile ilgili göz ardı edilmiş
gerçekleri yalın bir şekilde gözler önüne seren güzel bir film bence,
izlemediyseniz yeri gelmişken izlemenizi tavsiye ederim.
Unutulmamalıdır ki anadilin yaşatılması, çocuğa
anadilinde eğitim görme olanağının gibi haklar evrensel insan hakları
bildirgelerinde yer almaktadır.
Korkmayın ülke bölünmez, bırakın insanlar hangi
dilde eğitimi tercih ediyorlarsa o dili tercih etsinler der ve bir
sonraki yazımda buluşmak dileğimle müsadenizi isterim.
Not : Yukarıda bahsettiğim Ramirez Raporunun tam ve orjinal metnine bu linkten ulaşabilirsiniz http://goo.gl/K9cY1
Hoş kalın....
04 Şubat 2013