29 Ocak 2013

Amansız Hastalık


Geçenlerde bir Kürt arkadaş ile buluştuk. Bir çay bahçesinde oturalım sohbet edelim dedik, epeydir görüşmemiştik. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, özleşmiştik.

Bu bahsettiğim Kürt arkadaşım, Türkiye’de hatırı sayılır bir üniversiteden mezun olmuş, üniversite sonrası doktora eğitimini ABD de Uluslararası İlişkiler branşında tamamlamıştı. Yakında Profesör ünvanını da almak üzere olan hakikaten gayet zeki ve bilgili denilebilecek bir arkadaşımdı.

Ne yazık ki bu sevgili arkadaşımın daha ilk tanıdığım yıllardan beri devam eden bir rahatsızlığı vardı. Sohbet ettikçe gördüm ki, hastalığı o ilk halinden daha beter bir hal almış ve iyiden iyiye kronikleşip, kötü bir hal almış ve tüm benliğini sarmıştı.

Bir araya her geldiğimizde bu Kürt arkadaşımın hastalığına belki bir faydam olur diye ben defalarca üzerime düşeni yapmaya çalışmış, aklıma gelen her yolu denemiştim. Pek başarılı olamasam da vicdanen rahatım...
Biliyorum merak ettiniz ve nedir bu Kürt arkadaşının hastalığı diye belki de bu satırları okurken içinizden bana sorup duruyorsunuz.

Tamam söyleyeceğim ...
İşte söylüyorum o korkunç hastalığı...

Size bahsettiğim bu Kürt arkadaşım var ya, o Kürt arkadaşım daha onu tanıdığım ilk yıllarda ‘’Milliyetçilik’’ adında bir hastalığa yakalanmıştı.

İnatçı bir Kürt Milliyetçisi olarak çıkmıştı karşıma o yıllarda.

Kürt olduğu için onur ve gurur duyardı, Kürt olmakla övünürdü.

Çok fazla önemsemiyordum açıkçası, bu durumu eh idare edilebilir geliyordu.

Şimdi ise hastalığı daha da ilerlemiş ve ‘’ırkçı’’ olup çıkmıştı.

Artık Kürt olanları diğer tüm etnik kimliklerden üstün ve ayrıcalıklı görüyordu.

Konuşmasının bir yerinde bana, bence sende Kürtsün, senin doğduğun ve bulunduğun bölgede yaşayanlar aslında Kürt olanların yaşadığı bölgelerden gelen insanlar, oraya bilmem ne Kürt aşireti/boyu yerleşmiş vs demesin mi ?...

Yuh artık dedim içimden...

Arkadaşımın ‘’milliyetçilik’’ hastalığı ilerlemiş ve amansız ‘’ırkçılık’’ hastalığına dönüşmüştü.

Dayanamadım ve sözünü de keserek, onca yıllık arkadaşlığımıza binaen biraz da sert bir ifade ile ona şunu sordum...

‘’Ya sen ki ünvanın doktor olmuşsun ve yakında bir profesör olacaksın, onca mektep medrese gördün, tabiri caizse mürekkep yaladın, sen nasıl bir Kürt olmakla övünürsün ? Irkınla övünürsün ?‘’

Niye ne var bunda dedi ve yüzüme şaşırmış bir ifade ile donuk donuk baktı. Ben de sözlerime devam ettim o öyle şaşkın şekilde yüzüme bakarken.

‘’Ya Hu sen övündüğün şeyi sağlamak için nasıl bir emek harcadın ki ? Kürt olmak için ne yaptın da Kürt oldun ? Bu senin güya bir başarın mı da kalkmış utanmadan övünüyorsun ? Nasıl bir katkın var Kürt olmanda ?’’

Sen o memlekette değil de, Avrupanın bilmem neresinde doğsaydın ne olacaktın ? Yine Kürt mü olacaktın ? O zaman ne olmakla övünecektin ? Mesela Yunanistan da doğsaydın şimdi ne diyecektin ne ile övünecektin ? Yunan olmakla değil mi ?’’

Cevap verdi ...

‘’Sen Kürt olanları sevmiyorsun, o yüzden böyle konuşuyorsun, biliyorum. Belki dediğin gibi bir şans eseri de olsa ben Kürt doğdum, bu benim şansım, bununla övünürüm ve övüneceğim’’

Dayanamadım...

‘’Sen tesadüf eseri Kürt olmakla övünedur. Kürt olmakta hiç bir katkın ya da dahlin olmadığı olamayacağı gayet net olsa dahi, sen tesadüf eseri bir ırka ait olmaktan onur duymaya ve övünmeye devam et.

Kendi ırkını yani Kürdü herkesten üstün gör. Sen bu tamamen tesadüf ile onurlanıp gururlanırken yarın birileri çıkıp gayet kolaylıkla seni dolduruşa getirsin, versin çoskuyu sana ve karşına başka bir ırkı düşman diye koysun, sen de al eline silahını koşar adım marş marş düşmanını yok etmeye, vurmaya git.

Öldür o senden başka olan düşmanını ve katili ol, ya da senin gibi dolmuşa gelmiş başka bir ırkçı tarafından öldürül ve göç git bu dünyadan.

Senle aynı düşünceye sahip olan ve aynı ırkı taşıyan geride kalan diğer ırkçılar da seni hemen ‘’kahraman’’ ilan etsin.

Seni kendi kirli savaşlarına sürükleyip, sana yaptırdıkları o savaşı evlerindeki rahat koltuklarında televizyonlarında izleyen ‘’yönetici’’ ırkdaşların sen ölünce peşinden övgü dolu sözler etsin. Sana janjanlı cenaze törenleri düzenlesin.

Peki ya diğerleri ? Seni gözünün nuru bilen anan ?

Onun payına düşen belli, o oturup arkandan ağlayacak, sadece anan yetmez baban da ağlasın, kardeşlerin ve diğer sevenlerin de ağlasın.

Sen kendini hep diğer insanlardan üstün gör, üstün gör ki seni birileri ölüme yani savaşa dilediklerinde güle oynaya gönderebilsin.

Sen bu kafayla gidersen sonun bu sevgili arkadaşım...
Övün ki övündüğün tesadüfi kimlikle bir gün ölesin.
Öl ki anan ağlasın...

Bu sözlerim üzerine arkadaşım bana, amma da abarttın dedi.. belki de yazımı okuyan sizlerden bazıları da bu ''abarttın'' düşüncesine dahildir.. olsun

Ona cevaben...

‘’Ne abartacağım, kaldır kafanı da bak dünyaya, insanlar hangi gazla savaşlara çatışmalara sürükleniyor ve ölüyorlar bir bak’’ dedim.

Hitler Almanya da Nazi ırkçılığı ile gaz verip Almanları savaşa sürüklemedi mi  ve kendileri dahil başka insanların da ölmelerine yol açmadı mı ? Onlar da Almanlıklarıyla övünüyorlardı değil mi ?

Peki ya diğerleri ? Hangi milletler hangi ırklarının övünçleriyle gaza getirilip koşar adım marş marş sürüklendiler savaşlara ?

‘’Ya evet de ....’’ dedi,
‘’Sus..hadi kalk gidelim’’...dedim

Kalktık çay bahçesinden..
Ayrılırken....ona
Bir gün övündüğün o ırkın için girdiğin bir savaştan ölüm haberin gelirse asla üzülmeyeceğim...
Tam tersine çok sevineceğim..
Amansız bir hastalık olan ‘’ırkçılıktan’’ öldü de kurtulup gitti diyeceğim peşinden...
........

Not : Bu notu okudugunuza göre yazımı okudunuz varsayıyorum, şimdi lütfen bir de yazıda yer alan ve koyu renkle yazdığım Kürt kelimelerinin yerine bu sefer de Türk, Çerkes, Laz, Boşnak, Arnavut, Gürcü ve aklınıza gelebilecek herhangi başka bir ırk adını koyarak okuyun.

Aman dikkat, Milliyetçilik erken teşhis edildiğinde aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak tabi ki ciddi tedavi gerektirir.

Bu vesile ile tüm milliyetçilik ve daha ileri safhada olan ırkçılık hastalığına yakalananlara acil şifalar dilerim.

29 Ocak 2013
Twitter : @cngzkync