28 Mart 2015

Faylar ve Muhtemel AKP Depremi -2-



AKP içinde giderek belirginleşen faylara ve yaşanan son gelişmelere bakmaya, bazı hadiseleri yer yer yeniden hatırlamaya ve AKP içinde oluşması kuvvetle muhtemel bir ‘’depremi’’ birlikte tespite çalışmaya bir önceki yazımda kaldığımız yerden devamla....

Hakan Fidan Konusu...

Fidan'ın AKP'den Milletvekili olmak için istifasından tutun da, Erdoğan'ın ve öncesinde Arınç'ın bu istifayı olumlamamasına,

Erdoğan'ın aksine, başta Davutoğlu'nun ve Akdoğan gibi bir kaç başka parti içi dinamiğin bu istifayı olumlamasına gelin,

Oradan hiç beklenmedik şekilde Fidan'ın adaylık müracatını geri çekip adaylıktan vazgeçmesine ve sonrasında Davutoğlu'nun Fidan'ı temayüllere aykırı olarak MİT'deki görevine iadesine gelin....

Bu yaşananların danışıklı dövüşler veya sıradan ve olağan durumlar olduğunu hangimiz söyleyebiliriz ?
Bu sorunun cevabı bende ''hayır''.

Bana göre ne Fidan'ın istifası bir danışıklı dövüştü, ne de Erdoğan'ın olumlamaması sahteydi. her ikisi de ''samimi'' hareketlerdi.

Fidan'ın ileriye dönük doğal birtakım siyasi hedefleri olma ihtimalini bir kenara koyalım, en azından siyasete fiilen giriş aşamasında Davutoğlu'nun yanında siyaset yapmak, ona güç vermek amacıyla ve bana göre Erdoğan'a rağmen istifa etmişti.

Peki ya istifasını geri çekmesi sonrası Davutoğlu tarafından eski görevine temayüllere aykırı olarak ve tartışma yaratacağı bilinmesine rağmen iadesi neyin nesiydi ? 

Kimilerine göre Fidan, bu görevi iyi yaptığı veya Çözüm Sürecinde kendisine ihtiyaç olduğu için aynen eski göreve iade edilmiş olabilir.

Hayır ben Fidan'ın eski görevine iadesinin Davutoğlu tarafından Erdoğan'a rağmen yapılmış stratejik bir karşı hamle olma ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

Hatırlatalım, MİT Başbakanlığa bağlıdır ve İstihbarat Kurumları siyasetçiler için önemli ''kalelerdir''.

Saray - TSK Konusu...

Bu noktada da ilginç gelişmeler peşi sıra yaşandı denilebilir.

Akdoğan'ın hafızalara kazınan o ''Orduya Kumpas Kurdular'' açıklamasından bu yana Türkiye hukuk tarihinin en önemli davaları olan ErgenekonBalyoz ve buna benzer davalarının bir çoğu ya yeniden değerlendirilmek üzere yada tamamen kapandı.

Son olarak da belki tüm bu ''darbe'' içerikli davalardan daha önemli ve birçok karanlıkta kalmış hadisenin aydınlanmasına vesile de olabilecek önemde bulduğum bir dava olan Kozmik Oda davası da takipsizlikle sonuçlandı.

AKP'nin dün askeri vesayetle mücadele adına kolkola olduğu, birlikte yürüdüğü yapılar bugün bir manada ''düşman'' olarak tanımlanarak kırmızı kitap kapsamına alınırken, dün vesayetle mücadele kapsamında bir anlamda yine ''düşman'' olarak tanımlanmış yapılar bugün AKP'nin birlikte yürüdüğü bir müttefik haline dönüştü.

Bu noktada en çarpıcı ve en güncel gelişme ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Harp Akademilerinde geçen gün yaptığı konuşmada yaşandı.

Erdoğan konuşmasında şöyle dedi ; “Başta ben, tüm ülke aldatıldık”.

Hoş kimsenin birbirine düşmanlığını isteyecek halimiz yoktur, ancak bu kadar tarihi ve 180 derecelik tavır değişikliklerinin özel bir anlamı olmalıdır diye düşünmeden de edemiyor insan.

Bir manada huzura varıp, ''özür diler'' manada birtakım sözlerin sarf edilmesi ister istemez ''yine başa mı döndük'' sorusunu elbette sorduyor.

Tüm bu 180 derecelik değişimlere ''aldatıldık''''kumpastı''''safmışız'' gibi sözlerle açıklık kazandırmaya çalışmak ise ne yazık ki hiç inandırıcı durmuyor.

AKP'nin anketlere de yansıyan hızlı ve süreklilik gösteren oy kaybının da AKP'den gelen birtakım söylemlerin artık halkta inandırıcılığının kalmadığının bir tür işareti olsa gerek.

TSK'nın köklü bir eğitim-öğretim reformundan geçirilip gerekli zihniyet devrimi sağlanmadığı, mali kaynaklarının ve kullanımının sivil denetime açık olmadığı ve görev tanımının yeniden yapılmadığı bir ortamda, MGK gibi kurumların da ne hikmetse hala kaldırıl(a)madığı bir ülkede, insan kendini siyaset-asker ilişkileri bakımından bir türlü rahat hissedemiyor doğrusu....

Hoş Kalın