BDP’den bir miting talebi ve yine bir takım haklı yada haksız gerekçelerle Diyarbakır Valiliği’nin ‘’yasak’’ kararı.
Miting
tarihi de o güne denk gelen hassas olaylar nedeniyle tartışılabilir bir
tarih, Valiliğin yasaklama kararı da özgürlük ve demokrasi adına
tartışılabilir bir karar.
Ne
BDP miting tarihi seçerken gerekli hassasiyeti mevcut ülke koşullarını
göz önünde bulundurarak gösterdi, ne de Diyarnakır Valiliği getireceği
yasaklamanın doğuracağı gerginlik ve sonuçları iyi hesab etti.
Ya Hu ! Biz değilmiydik daha düne kadar Suriye yönetimine, vatandaşlarına miting ve protesto haklarını tanıma çağrısı yapan demokrat model ülke ?
Mitingin sonuçları geçen Newroz sonrasında yaşananlardan çok mu farklıydı ? Hayır değildi. Bu miting sonrasında da ‘’Çok şükür can kaybı olmadan atladıldı’’ diyecek kadar minnetar kaldık.
Artık neredeyse ''maalesef'’
alıştık diyebileceğimiz o bildik manzaralar yine gerçekleşti. Polisimiz
Valilik kararı gereği Diyarbakır’da miting yapmak isteyen kalabalıkları
görevi ve verilen emir gereği engellemek, halk ise demokratik bir hakkı kullanmak üzere mitingi yapmak istedi ve gergin anlar ‘’doğal’’ olarak yaşanmaya başladı. Biber gazları, tazyikli sular vs maalesef yine havalarda uçtu.
Kim
ne derse desin, demokratik bir seçimle halk tarafından seçilerek göreve
getirilmiş bazı BDP milletvekilleri kötü muamelelere ve maalesef yer
yer orantısız güç kullanıma maruz kaldılar ve yaralandılar.
Bölgeden
sosyal medya aracılığıyla bizlere ulaşan görüntüler vicdan sahibi ve
demokrat her insanın kanına dokunmadı mı ? Eminim dokunmuştur.
Sonuç itibariyle ne oldu ? Kim ne kazandı ?
Evet belki devletin polis kuvveti tabii ki halk karşısında ‘’güçün’’
kendisinde olduğunu bir kez daha vurgulama fırsatı buldu. Zaten her
koşulda, halkın verdiği vergilerle kurulmuş, silahlı ve donanımlı polis
teşkilatının siviller karşısında daha güçlü olduğunu bilmeyenimiz var
mıydı ki ? Bu vurguya gerek var mıydı ki ? Yoktu ! Hele de ülkenin
içinde bulunduğu durum nedeniyle hiç yoktu.
BDP
miting tarihinde ısrar etti ve mitingi gerçekleştirdi. Peki bu ısrara
gerek var mıydı ? Hayır bu ısrara da, bu ortamda hiç gerek yoktu !
Polisi halkla karşı karşıya getiren sonuçları iyi hesaplanmamış ‘’yasaklar’’
ve bölge koşullarının da polisin psikolojisine getirdiği gerginliğin
etkisiyle, polis yine gücünü orantısız kullandı, kullanmak durumunda
kaldı, kullanmak durumunda bırakıldı.
Öncelikle
bölge halkı ve ülkedeki bir çok Kürt vatandaşımız nezdinde eksi puan
alıp, biraz daha sevgi erozyonuna uğradı. Buna gerek var mıydı ? Elbette
yoktu !
Polise
ve dolayısıyla devleti idare edenlere karşı öfke birikimine ortam
sağlayan bu yasaklardan ne zaman kurtulabileceğiz ? Güvenlik güçleriyle
Kürt halkını zaman zaman karşı karşıya getiren bu siyasetten BDP ne
zaman kurtulacak ?
Bu karşılıklı inatlaşma ve uzlaşısızlıktan kim ne kazandı ? Hiç kimse bir şey kazanmadı, herkes kaybetti !
Yukarıda ’’doğal’’ derken tırnak içine aldım o kelimeyi, çünkü böyle olacağı önceden az çok belli ve dolayısıyla da doğaldı. .
Neden ‘’doğal’’... ?
Doğal çünkü olaylar öncesinden sonuna değin, birey, toplum ve idare olarak, bir mitingin Ortak Akıl
ile yapılabilmesini sağlayacak huzur ve barış ortamını hiç birimiz
gerektiği gibi yine oluşturamadık. Yine birbirimizi anlayamadık.
Olaylarda şu yada bu daha çok suçlu, gibi detaylara girmenin de sonuçlar açısından pek bir anlamı yine yok diye düşünüyorum.
Miting ve gösteri haklarının birtakım yasakçı metodlarla halk nezdinde de çoğunlukla böyle algılandığı üzere ‘’engellenmesini’’ geçen Newroz günü olayları hakkında yazdığım yazımda da bahsettiğim üzere yine anlamsız buluyorum.
Böyle yapılacağına ve karşılıklı inatlaşmalarla toplum her seferinde gerileceğine, karşılıklı ‘’ortak akıl ‘’ kullanılarak bu tip hadiselere engel olunsa çok daha iyi olmaz mı ?
Savaşa ve ölümlere çanak tutan zihniyete inat, asla vazgeçmememiz gereken BARIŞ dili o gün yine kendisinden bir şeyler kaybetti.
Yeter artık... ‘’ortak akılsızlık’’ yapmayalım !
16 Temmuz 2012
Twitter : @cngzkync