25 Temmuz 2012

Tam Turşu Vakti


Akşam Gazetesi haberine göre Ak Partili bir grup milletvekili Yerel Yönetim Reformu konusunu tartışmaya açmak üzereymiş...
Habere göre, valilerin yetkilerinin azaltılması söz konusuymuş. Ayrıca il genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi gibi konular da tartışmaya açılacakmış..
Eyvah ki eyvah.. yine birileri bu Ak Parti memleketi bölecek telaşına kapılacak desenize...
Bu konuya paralel bir yazıyı 26 Mart 2012 de kaleme alarak ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' na dikkat çekmiş, ve bu konunun adeta iktidar ve BDP arasında ''turşuya'' döndürüldüğünü ifade etmiştim.
Şimdi tam da Suriye Kürtlerinin var olma mücadelesine başladıkları, Irak Kürdistan yönetimi ile Türkiye ilişkilerinin terör örgütüne karşı işbirliği noktasında gayet iyi bir süreçte olduğu bir dönem.
İşte bu nedenle tam turşu vaktidir.
Yerel yönetimlerle ilgili Türkiye artık ''Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı'' başlığında sahadan kaçmamalı, korkmamalı ve ön yargılarından sıyrılarak gerekli reformlarını hızla yapmalıdır. 
Biraz yaz tembelliği ve üzerine de Ramazan mahmurluğu sanırım, tekrar uzun uzun yazmaya gerek yok diyerek daha önceki bir yazımdan copy-paste yaptım.

Turşu nasıl bir turşu da ben şimdi tam vaktidir diyorum. Neden mi ? Lütfen aşağıdaki eski yazıma bir göz gezdirin. 


 

------------###------------
ÖZERKLİK TURŞUSU 
Çağdaş ve demokratik değerler açısından bizden genel anlamda ileri olduğu kabul edilen AB (Avrupa Birliği) ye dahil olabilmek için yıllardır boğuşup dururuz.
AB ye girmeli mi girmemeli mi konusunu ayrı ve daha kapsamlı bir tartışma konusu olarak, bir kenarda saklı tutmak koşuluyla ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' konusuna değinelim.
Türkiye bu şartı 1988'de imzalamış ve 1992'de Bakanlar Kurulu tarafından onaylamış, daha sonrasında ise 1 Nisan 1993 tarihinde yasal olarak yürürlüğe sokmuş. Burada hemen belirtmek gerekir ki Türkiye o şartın bazı maddelerine imza atmamış ve bazı çekinceler olduğunu düşünerek ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' na bir nevi şart da koymuş.
Bizim de on yıllardır üyesi olmak için çırpındığımız AB'deki tüm ülkelerde, halkın yönetime daha doğrudan katılmasını sağlayan ve halka en yakın birimler olan yerel yönetimler, geliştirilmesi ve daha özerk kılınması gereken kuruluşlar olarak görülür.
Bu yüzden AB nin ortaya çıkardığı ilkelerin, bu kuruluşları yönetimin temel taşı yapmayı amaçlayan ilkeler olduğu bilinir. ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' da, temelde yerel yönetimleri daha ''özerk'' kılmayı amaçlayan ülkemizin de imzaladığı bir sözlesme olarak, bizim yerel yönetimlerimizi de elbette doğrudan ilgilendirmektedir.
İşlevsel açıdan en önemli birim olan belediyelerin gelişmesi için daha ''özerk'' yapılara kavuşturulmasının oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
BDP nin siyasi söylemlerinden biri de ''özerklik'' konusudur. Aslına bakarsanız BDP nin kendine yeni argüman olarak ''özerklik'' konusunu belirlemesi bence hiç de tesadüfi değildir.
BDP açıkça bu durumu kendi lehine bir söylem haline getirmekte ve AB ye şartlı imza ettiğimiz ve uygulamaya geçiremediğimiz ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' nı bir anlamda kullanarak, hem kendine yeni bir siyasi söylem yaratmakta, hem de zaten sık sık gerilen AK Parti - AB ilişkilerine olumsuz katkıda bulunmaktadır. Siyaseten baktığımızda BDP nin bu stratejisi, muhalefetteki bir siyasi parti olması nedeniyle bile oldukça doğaldır.
Buradan hareketle, bugünlerde Kürt Sorunu ile ilgili yeni stratejilerden bahsediliyorken, ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'' konusunda Türkiye nin ilerleme kaydetmesinin oldukça önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Peki bu konuda ilerleme kaydetmek zor mudur ? Hayır hiç de zor değildir, şartın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu kararıyla bütün çekincelerin kaldırılması mümkündür.

Sorunu herhangi bir siyasi partinin tekelinden kurtarmak ve ayrıca AB standartlarında bir ülke olmak ise hedef, bu hedefler için gerekeni eksiksiz yapmak gerekir. Yok eğer hedef bu değilse, o halde on yıllardır ne işimiz var AB kapılarında ?
Zaten imza ettiğimiz bir anlaşmanın bile Kürt Sorunu nun çözümünde aleyhte bir psikoloji ve ortam yaratılması ve aslından farklı bir mecraya çekilerek dillendirilmesine neden dur denilmiyor ?
Bu ne perhiz bu ne ''özerklik turşusu'' ?
(26 Mart 2012)
-------------------###--------------------
Türkiye'nin İmzalamadığı Maddeler:
Yerel makamları doğrudan ilgilendirilen planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması (Madde 4, Paragraf 6)
Yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerin kendilerince belirlenmesi (Madde 6,Paragraf 1),
Yerel olarak seçilmis kisilerin görevleriyle bağdasmayacak islev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi (Madde 7,Paragraf 3),
Vesayet denetimine ancak,vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi (Madde 8, Paragraf 3)
Yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artısların mümkün olduğunca hesaba katılması (Madde 9, Paragraf 4)
Yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, yerel yönetimlere önceden danısılması (Madde 9,Paragraf 6)
Yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması (Madde 9, Paragraf 7)
Yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle isbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri (Madde 10, Paragraf 2 ve 3),
Yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmıs olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna basvurabilmeleri (madde 11),
Kaynak: Çağdas Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, Ocak, s.3-13 (Enis Yeter, 1996:10-11)
25 Temmuz 2012
Twitter : @cngzkync