Kamuoyuna yansıdığı günden itibaren tansiyonu ve temposu düşmeden devam eden bir çözüm süreci trafiği yaşıyoruz.
Gelinen
noktadaki son durumu tahlil etmek gerekirse, tüm çözüm sürecine karşı
söz konusu olan bir takım dirençlere rağmen işlerin genel manada yolunda
gittiğini söyleyebilirim.
Detaylara
girmeden önce belirtmek isterim ki, benim en önemli bulduğum toplumsal
kazanç, çözüm adına görüşmelerin başlamasından ve kamuoyuna
yansımasından bugüne değin geçen sürede, geçmiş dönemlere kıyasla
çatışmaların çok büyük oranda durmuş olması ve dolayısıyla gün aşırı
duymaya ne yazık ki alışmış olduğumuz can kayıplarının artık çok şükür
yaşanmıyor olması.
Genel
Kurmay’ın sadece 2012 itibariyle 1000’in üzerinde bir rakamla
açıkladığı can kayıplarının, takribi bir yaklaşımla yılbaşından bugüne
baktığımızda geçen dört aylık sürede, hemen hemen yok denecek seviyede
olması.
İlk
günlerde İmralı’ya kim gidecek, ne zaman gidecek tartışmalarından bugün
artık rutinleşen olağanlaşan bir İmralı ve Kandil ziyaret trafiği
yaşandığını görüyoruz.
Yine
ilk günlerde adeta sızdırabilmek adına çabalar uğraşlar verilen Öcalan
dan gelen mektuplar ve Öcalan ile yapılan görüşmelere dair detay
bilgiler dahi aynı rutinleşme ve olağanlaşma dönemine girdi.
Ne
mektuplar toplumda o ilk anlardaki heyecan ve merakı yaratıyor, ne de
mektup konuları ilk günlerdeki kadar gündemimizi işgal ediyor.
Bu
arada mektup demişken, Öcalan’ın silahlara veda ettiğini ilan ettiği,
siyaset ile yola devam edeceğini duyurduğu 21 Mart’ta Diyarbakır’da
okunan mektubun, elbette ayrı bir öneme sahip ve Türkiye Siyasi tarihi
açısından bir ‘’milad’’ denilebilecek şekilde önemini uzun yıllar daha koruyacağını düşünüyorum.
İktidarın bugünlere gelinirken, devlet adına attığı demokratikleşme adımlarının bir nevi sonucu olarak gelinen silahların susması aşaması başarı ile gerçekleşti.
Hemen ardından ikinci aşama olan silahlı örgüt unsurlarının sınır dışına çekilmesi
konusu ise tarafların iyi niyetli yaklaşımları sonucu, Başbakan’ın da
belirttiği üzere örneğin Suriye’ye çekilenler noktasında, kısmen zaten
başlamıştı.
Geri çekilme noktasında örgüt tarafında oluşan bir takım tereddütlerin de, hem ‘’akil heyet’’ oluşturulurak, hem de TBMM de bir ‘’çözüm süreci araştırma izleme komisyonu’’ kurulması girişimleriyle giderildiği ve sağlıklı bir zeminde sürdüğü görülüyor.
Fazla iddialı ve ister istemez de heyet dışındakileri dışlayıcı bir algıya yol açabilecek şekilde ‘’akil insanlar’’ diye adlandırılan, ancak benim gönlümdeki tanımı ve tam karşılığı ‘’barış dervişleri’’ olan heyetler de sahaya indi ve topluma birebir dokunarak dert ve önerileri dinlemeye başladı.
Öcalan’ın talebi olan yasal düzenleme konusu ise, Öcalan’ın bu talepten vazgeçtiği görülen son mektubu ile aşılmış durumda.
Örgüt
kanadından gelen orta kademe ve altı seviyedeki örgüt üyelerinin bir
anlamda nabızlarının düşürülmesine yönelik, toplum ve medyada ‘’çatlak ses’’ olarak değerlendirlen açıklamalar ise olağan ve süreç açısından beklenen tonda.
Zaman zaman hem ürgüt kanadının hem de iktidar ve devlet kanadının toplumun gerginliğini ve ‘’gazını’’ almaya yönelik sert açıklamaların süreci olumsuz değil tam tersine olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum.
Geri
çekilmenin tamamlanmasını takiben, akil insanlar heyetlerinin yapmakta
oldukları çalışmaların da katkısıyla, şu anda Türkiye geneli ortalamada
sürece %60 seviyesindeki halk desteğinin daha yukarı oranlara çıkması
kuvvetle muhtemel.
Toplumun sürece muhalif olan ve mütemadiyen ‘’ama’’ diyerek çözüm sürecine şüphe ile yaklaşan kesimde sıklıkla dile getirilen, ‘’peki örgüt çekiliyor silahı bırakıyor da karşılığında ne aldı’’ sorusunun cevabının ise ‘’yaşamak’’ ve ‘’siyaset yapmak’’ olduğu ise henüz tam olarak anlaşılmış değil.
Başbakan’ın defatle dile getirdiği, ‘’silahlarınızı bırakın, gelin siyaset yapın’’ çağrısı sürece şüphe ile yaklaşanlar için aslında çok önceden verilmişnet bir cevap niteliğinde.
Silahlı
mücadele yönteminden vazgeçtiğini açıklayan Öcalan’ın, yoluna
güncelleşmiş ve artık ayrılıkçı değil, birlik içeren bir Türkiye
Siyaseti ile devam etmekteki ısrarını ve kararlılığını, geri çekilme ile
ilgili olarak talep ettiği ‘’yasal düzenleme’’ talebinden vaz geçerek bir kez daha gösterdiğine dikkat çekmek isterim.
Geri
çekilmeyi takiben ve hatta paralelinde, yeni anayasanın hazırlanması
yoluyla gerçekleştirilmesi beklenen genel demokratikleşme hamleleri,
kalıcı barış ve eşit vatandaşlık noktasında elbette çok büyük öneme
sahip.
Umuyorum
toplumun tüm kesimlerine aynı mesafede ve tatmin edebilen, vatandaşlar
arasında anayasal eşitliği sağlamış bir anayasaya hep birlikte
kavuşuruz.
Gidişat şimdilik iyi ve işler yolunda...
Hoş Kalın
14 Nisan 2013
@cngzkync