Geçtiğimiz gün TBMM de enteresan şeyler oldu.
Daha
önce CHP nin bizzat kendisi tarafından, daha doğrusu yenilikçi kanat
olarak tanımlanan parti içi grubu tarafından verilmiş bir önergeye, Ak
Parti’nin altına imza koyarak ve sahiplenerek destek olması sonrası, CHP
içindeki ulusalcı kanadın Muharrem İnce önderliğindeki ani manevrası
sonrası vazgeçişine şahit olduk. Hadise bununla da kalmadı, CHP nin
kendisinin verdiği önerge, Ak Parti oylarıyla kabul edildi.
Özellikle
bugünlerde sıkça dile getirdiğim, siyaseten tüm partiler adına
güncelleşme gereği konusu sanırım bir kez daha bu tutarsızlık nedeniyle
teyit edilmiş oldu.
Demokrasinin
dengeleri açısından hadiseye baktığımda samimiyetle içim acıyor ve CHP
nin Türkiye Siyasetini ve Demokrasisini, bu ve buna benzer tutarsız
politikalarla ''çolak'' bırakmasını birey
olarak üzüntüyle karşılıyorum. CHP ye hakim olan ulusalcı kanadın,
koskoca bir siyasi partiyi ne hallere getirdiğini ibretle izliyorum.
Nerededir
CHP’yi CHP yapan o sosyal demokratlar, ne haldedirler, ne
yapmaktadırlar, neredeyse asırlık bir partiyi hangi koşullar altında
%10-15 bilemedin %20’lik diyebileceğimiz ulusalcı gruba teslim
etmişlerdir merak içindeyim.
CHP
ve BDP ye birlikte baktığımızda, her iki siyasi parti de sonuç
itibariyle öyle ya da böyle sol olarak tanımladığımız siyasi gelenekten
gelen partiler olduğunu biliyoruz. CHP tam bir Meclis’ten geri çekilme
süreci yaşarlen, BDP ise iktidar ile ‘’Yeni Anayasa’’ dahil ‘’Çözüm Süreci’’ çalışmaları konusunda uyum içerisinde olduğu görülüyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın
bir TV kanalındaki açıklamaları da gösterdi ki, BDP gayet itidalli,
tutarlı ve ülke adına da gayet yapıcı bir siyaset izlemekte.
CHP
nin Türkiye’nin yeni siyasi transformasyon döneminde, güncelleşme
adına her hangi bir çaba içerisinde olmadığı gibi tam tersine
kndilerini güncelden daha da geriye götürecek bir siyasi rotada olduğunu
görüyoruz. Bununla birlikte BDP’nin ise adeta bir dönüşüm içerisinde ve
siyasetin en hassas olduğu bu dönemde başarı ile siyasete devam etmekte
olduğu görülüyor.
Durum
her iki siyasi parti açısından mevcut koşullarının korunması ve
olağandışı bir durumun söz konusu olmaması durumunda, BDP’nin siyasetini
bölge sisyasetinden daha belirginbir şekilde merkez sola çekmesi ve
örgüt ile olan ilişkilerini daha mesafeli bir konuma getirmesi de söz
konusu olur ise, BDP’nin merkez sol siyasete oturması ve CHP yi sürklase
etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.
CHP nin kendi kalesine attığı ‘’gollere’’ gelin birlikte kısaca bakalım. Bu ‘’golleri’’
gördüğünüzde sanırım siz de CHP nin daha önceki yazılarımda da
bahsettiğim üzere, Meclis’ten geri çekilme sürecinin devam ettiğini ve
CHP nin ne denli ‘’tutarsız’’ bir politika yürüttüğü noktasında bana hak vereceksiniz.
31.05.2012 – Kürt Meselesinin Çözümü İçin TBMM Bünyesinde “TOPLUMSAL MUTABAKAT KOMİSYONU” ve TBMM Dışında “AKİL İNSANLAR GRUBU” Oluşturulması Önerisi
16.01.2013 - Toplumsal barışın tesisi için ''GERÇEKLERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU’’ Meclis Araştırması Önerisi
01.03.2013 - Çatışma Sürecinin Son Bulması için ‘’ TOPLUMSAL BARIŞI BOZAN OLAYLARI MECLİS ARAŞTIRMA VE ÇÖZÜM YOLLARI BULMA KOMİSYONU’’ Kurulması Önerisi
Yukarıdaki üç farklı tarihteki üç birbirine benzer amaç taşıyan önergelerin sahibi CHP, bugüne baktığımızda, ne ‘’Akil İnsanlar Heyeti’’ ni destekliyor, ne TBMM de açılan komisyona üye veriyor, ne de imzalarının ve önergelerinin arkasında durabilmekte.
Elbette sadece bu önergelerden hareketle değil, örneğin devam eden ETÖ davasında da CHP nin dava edilenlerden yana açık bir ‘’taraf’’ olduğunu ve siyaseten kendisini o davaya endekslediğini de görmek ve hesaba katmak durumundayız.
Bu
çelişkilerin vatandaşlara, özellikle de CHP ye inanan ve oy veren
kitleye nasıl açıklanacağı elbette CHP nin kendi sorunu. Ancak benim
değerlendirmem odur ki, yazımın başlığında da ifade ettiğim üzere CHP
kendi kalesine siyaseten goller atmakta ve hızla güç kaybetmektedir.
Elbeette uyguladığı siyasete bakarak, CHP’nin bu duruma ‘’müstehak’’
olduğu da söylenebilir, CHP nin bu durumundan memnun olanlar da
elbetteki vardır ve olacaktır. Ancak, merkez sol siyasette ve ana
muhalefette CHP nin yarattığı gözle görülür boşluk bugünkü koşullar
değişmediği sürece BDP tarafından doldurulmaya oldukça müsaittir.
BDP
de elbette diğer siyasi partiler gibi halkın oylarıyla ve hak ederek,
hakkıyla TBMM de temsil hakkı bulmuş bir siyasi partidir. BDP şu an
sürdürdüğü siyaset dili ve uslubunu yukarıda da belirttiğim şekilde
tamamladığı anda emin olunuz ki, merkez solun temsili BDP ye rahatlıkla
devrolabilecektir. Halen Türkiye siyasetinde ana muhalefet partisi
işlevini yürüten partinin bugün itibariyle BDP olduğu kanaatini
taşıyorum.
Henüz
belki tam kızışmasa da seçimlere doğru her iki parti arasında merkez
solu temsil etmek adına, çok ciddi bir rekabetin söz konusu olacağını
düşünüyorum.
O
parti veya bu parti ayırmaksızın, ülke vatandaşları için en faydalı ve
doğru siyaseti yapabilen ve ülkeyi en iyi demokrasi ve refah düzeyine
ulaştırabilecek politikaları üretenin siyasette genellikle kazanacağı ve
halk tarafından tercih edileceği kanaatindeyim....
Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler...
Hoş Kalın
12 Nisan 2013
@cngzkync