Hatırlayalım,
Osmanlı’nın son dönemlerine gidelim, Balkan Savaşları patlak vermiş ve
Şükrü Paşa adında bir Osmanlı komutanı da Edirne’yi düşman güçlere karşı
savunmakla görevli...
Şükrü Paşa 1912-13 Balkan Savaşı sırasında, Edirne'yi kendisinden
istenen süreden fazla savunarak düşmanın İstanbul'a geçmesini önleyen
ünlü bir kahraman.
Edirne büyük acılar ve yoksulluklar içinde 155 gün düşmana karşı, onun
Komutanlığında savunulmuş ve kendisine Edirne Müdafii adı verilmiş.
Ancak 5 aylık savunma sonunda, 26 Mart 1913 günü, tarih kaynaklarından
akatarılanlara göre biraz da Edirne'nin Osmanlı yadigarı ünlü Selimiye
Camisi gibi mekanlarının, top atışlarıyla yok edilmesini engellemek
amacıyla,teslim olmayı kabul ederek kılıcını Bulgar komutanı General
İvankov'a teslim etmiş.
Şimdi size tüm imkansızlıklara rağmen Balkan Savaşı sırasında Edirne’yi
başarıyla savunan Edirne Müdafii Şükrü Paşa’nın başından geçen bir
hadiseyi aktaracağım. Savaş tüm zorluklarıyla devam ederken, siyasete
iyice bulaşmış olan ordunun, Hürriyetçi ve İttihatçılar olarak bölünmüş
olmasının getirdiği şu içler acısı halini ve yapılanları hatırlayalım.
Başarılı bir şekilde savunmasını yapan ancak İttihatçı olmayan Şükrü
Paşa, direnişi ve başarılı olması nedeniyle ittihatçıların dikkatini
çeker, durumdan rahatsız olan Enver Paşa ve Talat Paşa Edirne’yi savunan
Anadolu askerine şunları söyler ;
‘’Sizin ne işiniz var burada, ne diye gelmiş sarı saçlı mavi gözlü Balkan kökenlilerin memleketini savunuyorsunuz ?’’
Hatta bununla da yetinmezler, doğu ve güneydoğu’dan Edirne’ye gelmiş askerlere şunları söylerler ;
‘’Siz Kürt’sünüz ne işiniz var burada ve savaşıyorsunuz, bu toprakları savunuyorsunuz ?’’
Şükrü Paşa bu durumun farkına varır ve bunlara dönüp sert bir dille uyararak şunları söyler;
‘’Sizi tutuklar ve asarım’’
Bu sert uyarısını yaptıktan sonra da bunları İstanbul’a geri yollar.
Ancak daha sonraki yıllarda iktidar olan ittihatçılar hemen Şükrü Paşa’nın rütbelerini söker ve mahkum ederler.
Daha sonraki yıllarda Edirne’nin hakimi olan Bulgarlar ile Romenler
biribirleriyle savaşa tutuşurlar ve Edirne Bulgarlar tarafından
boşlanınca, Enver Paşa bu durumdan faydalanmak için yanına askerlerini
alır ve Edirne’yi geri almak üzere yola çıkar.
Bu sefer, yine tarih kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, Genel
Kurmay ve Milli Savunma Bakanlığı koridorlarında siyaseten Hürriyetçi
cepheye angaje olmuş Osmanlı subayları aynen şu şekilde bağırırlar.
‘’Edirne’yi Enver alacağına bırakın Bulgar alsın’’
Bu yaşananlara bakınca Osmanlı’nın düşman kuvvetlerce mi yoksa kendi siyasetçilerimiz eliyle mi yıkıldığını varın siz düşünün.
Bu iki hadise ile ilgili daha detaylı bilgi almak isteyen okurlarım
internet üzerinde basit bir Balkan Savaşı araştırması yaptıklarında bu
bilgilere kolayca ulaşabileceklerdir. Elbette döneme dair kitaplar da
önemli birer kaynak olacaktır.
Bugüne dönecek olursak, bu tarihi kıssalardan da hareketle, siyasi
tarihimizin yeniden önemli bir dönemeçte olduğu gayet açıktır.
Bugün ne yazık ki bazı siyasetçilerimizin hala bu yukarıda bahsettiğim
yaşanmış hadiselerden, tarihten ders almadığını görmekteyiz.
Kim olduklarını hepiniz biliyorsunuz, yeniden belirtmeye hiç gerek bile yok.
32 yıldır süren ve oluk oluk kardeş kanlarının aktığı çatışma ortamının
son bulması için yürütülen görüşme ve süreçlerden, bugün bazı siyasi
partilerin çeşitli bahanelerle kaçtığını ve inatla barış adına yürütülen
çabalara katkı vermediğini görüyoruz.
Bir gün ‘’ne verdin-ne aldın’’ , diğer gün ‘’TC’’ , bir başka gün ‘’Anayasada şu olmazsa olmaz, bu değişmez, o çıkmaz, şu konmaz’’
gibi mesnetsiz sorgulamalardan da anlaşılacağı üzere, esasen siyasi
kayıp ve kazanç hesabı ile barışa destek olmadıklarını, taşın altına
ellerini koymadıklarını görüyoruz.
Bu söylediklerinizin ve takındığınız tavırların vicdanlardaki tercümesi,
sizler barış adına çözüm için mantıklı bir başka formül ya da metod
ortaya koyamadıkça, makul çözüm önerileri sunamadıkça, sadece ve sadece ‘’bu kanlar akmaya, bu canlar yitip gitmeye devam etsin’’ demekten ibarettir.
Bu ülkenin ilini, ilçesini, köyünü boşverin neredeyse her sokağından
çatışmalar nedeniyle canlarımız gitti. Hala mı doymadınız ?
Allah’tan korkun !
Destek olamıyorsunuz, barış istemiyorsunuz ona da eyvallah.
Ya Hu, hiç değilse köstek olmayın.
Bu mesele siyasete alet edilecek mesele değil ki,
Wallahi vebal alıyorsunuz.
Hoş Kalın
22 Nisan 2013
@cngzkync