Son üç yazımda yüzeysel olarak derin ve paralel devlet
yapılanmalarına değinmiş ve bu yapılarla ilgili kısa bir durum özeti
yapmıştım. Mevcut iktidarın, bu iki farklı gibi duran yapılanmayla
ilgili aldığı kararlı tavır sonucu elde ettiği kısmi başarılara ve halen
önünde duran güncel mücadele konularına işaret etmeye çalışmıştım.
Adı Her Ne İse...
Mevcut
iktidarın daha fazla özgürlük ve demokrasi adına bugüne kadar ortaya
koyduğu tüm olumlu adımlar ve başarılı bir takım gelişim ve değişimler,
olan bitene ön yargısız bir gözle bakabildiğimizde tüm gerçekliğiyle
ortada durmakta.
Erdoğan
liderliğindeki Türkiye, elbette hemen her icraatına yüzde yüz olumlama
yapamayacak olsak da, genel anlamda ve oransal olarak büyük bir yüzde
ile, ülkeyi hem ekonomik hem de sosyal anlamda önceki dönemlere kıyasla
daha iyi bir yaşam standardına taşımakta.
Bugüne
kadar gelmiş geçmiş hiç bir iktidarın yürüttüğü icraatların, toplumun
tüm kesimleri tarafından olumlanması zaten sosyolojik ve politik açıdan
da Türkiye koşullarında mümkün değil. Ancak mevcut iktidarın bu
anlamdaki hakkının da objektif bir bakışla teslim edilmesi gerektiği
kanaatindeyim. Elbette toplumun bazı kesimleri her zaman olduğu gibi
iktidarın icraatlarının bir bölümünden memnun kalmayacak, yetinmeyecek
ya da tam bir karşıtlıkla memnuniyetsizlik ifade edebilecektir.
Bugünlerde
bu sorunların çözümü noktasında, öncelikle barışın sağlanması ve
oluşacak sulh ortamı neticesinde de, daha fazla demokratikleşme ve daha
fazla özgürlük sağlanması için başlatılmış, adına ‘’çözüm süreci’’ veya ‘’barış süreci’’ ya da farklı ne denilirse denilsin, her zamankinden daha kararlı ve bilinçli bir takım gayretler söz konusu.
Sorunların Ortak Adı...
Tüm
bu sorunların ortak adı, Türkiye de yaşayan halklar açısından
bakıldığında, hemen her etnisite veya inanç gurubunu, biri diğerinden
farklı seviyede olsa da derinden etkilemiş ve aslen tüm halkların
mağduru olduğu, bir ‘’demokratikleşme’’ sorunu.
İki Tren Biri Kara...
Tüm bu çalışma ve gayretler sonrası, iktidarın makinistliğinde adeta bir ‘’barış treni’’ nin yola çıkarılmış olduğunu, iktidarın makinistliğindeki barış treninde yer almak isteyenlerin biletlerini aldığını ve bu trene bindiğini, ancak bu trene binmek istemeyenlerin de başka bir trene, ‘’çözümsüzlük kara treni’’ ne bindiğini görüyoruz.
Seyahat
özgürlüğünü de hesaba katacak olursak, elbette kim hangi trene binmek
istemişse binebilmeli ve tercih ettiği yola gitmek için yola
çıkabilmelidir.
Önemli Bir Sorun Var...
Aslında sorun, daha önceki yazılarımda bahsetmeye çalıştığım bir ‘’paralel devlet’’ sorunu. Yoluna devam eden ‘’barış treni’’ yolcuları arasında bazı ‘’biletli kaçak yolcular’’
var. Hem biletli hem kaçak nasıl olur diye sormayın.
Oluyor işte.
Fiziken biletli olsanız da, eğer kalben ve fikren kendinizi barış
yolunun yolcusu görmüyorsanız, barışı istemiyorsanız, o yolun yolcusu
hissedemiyorsanız, bir anda kaçak yolcu statüsünde oluveriyorsunuz.
Bu bahsettiğim ‘’amacı’’ , ‘’endişeli’’ ve ‘’huzursuz’’ sözüm ona ‘’temkinli’’ yolcular, bir yandan barış trenine ‘’barış dili’’ ve ‘’sulhta hayır vardır’’ gibi kuponlarla biletsiz ve bedelsiz bindiler, hem de şimdilerde yolculuğun aksamadan yürümesine engel olmaya çalışıyorlar.
Ne mi yapıyorlar ?
Kalıcı Barış İstasyonu diyebileceğim o son durağa doğru yolculuk eden barış treninin, son istasyona varırken demokrasi adına yaptığı her makas değişikliğinde, yeni yolcular almak için uğradığı her çözüm istasyonunda, utanmadan, sıkılmadan ve tuhaf bir siyasi ihtirasla, sıklıkla barış trenin imdat frenine asılıyorlar.
Treni durdurmaya çalışarak barış yolculuğunun durmasına uğraşıyorlar...
Ya Hu !
Madem barış yolculuğu için bindiğiniz trenin rotasını hazmedemiyordunuz, siz de diğerleri gibi açıkça çözümsüzlük kara trenine
binseydiniz. Madem bindiniz, adam gibi oturup yolculuğun sonuna kadar
uslu bir yolcu olmanız ve diğer yolcuları rahatsız etmemeniz gerekmez mi
?
Ya da barış yolu tuttuysa sizi,
hemen ilk istasyonda barış treninden inip açıkça ve sinsice kaçak
yolculuğa gerek duymaksızın, çözümsüzlük kara trenine binmeniz gerekmez
mi ? Fiziken biletli, ancak bu kalben ve fikren kaçak yolculuğun kime ne faydası var ? Tek Devlet diye diye, dillerde tüy kalmamışken, bu paralel devlet olma egosundan vazgeçmeyecek misiniz ?
Yok yok yakışmaz, hadi vazgeçin bu yakışıksızlıktan...
Hadi siz seversiniz bu sözü...
Titreyin ve kendinize gelin...
Hadi yol yakınken...
Hoş Kalın
13 Mayıs 2013
@cngzkync