8 Mayıs 2013

Paralel ve Derin Devletler -3-

Peki ya şu ‘’paralel devlet’’ denilen şey de neyin nesi, Türkiye’de böyle bir yapı da mı var, varsa kimdir, kimlerdir, güçleri nedir, amaçları nedir, varsa nasıl çalışır ?

Önceki yazıda bahsettiğim ve bu tanımın mucidi Robert Paxton’un tanımladığı prensiplere göre çalışmakta olan bir yapı mıdır, yoksa gerçekte o tanımdan çok uzak ve tam tersine çalışmakta olan ‘’derin devlet’’ gibi anti demokratik ve illegal bir yapılanma şekli midir ?

Acaba paralel ve derin devlet yapıları arasında fark var mıdır ? diye sormuştum önceki yazımda...

Kimdir, kimlerdir sorusunun cevabını Türkiye koşullarında nokta atışlarla tespit etmek bizleri net bir sonuca götürmeyebilir...

Burada size, bakın şunlardır, bunlardır diyerek net tanımlarla, işte bunlar paralel devlettir ahkamı kesmek niyetinde de değilim. Ancak bu noktada birey olarak genel manada bir farkındalık sahibi olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Resmi devlet kurumunun, yönetici, memur ve bürokrat kadrolarının, kendilerini Robert Paxton’un ifade ettiği paralel devletin asıl manası dışında tam tersi bir algı ile paralel devletten ziyade alternatif /gölge devlet olarak gören gurupların hedefinde olduğu gayet net.

Bu gurupların bilinen asıl çalışma ve faaliyet alanları dışında, kendi sınırlarını bir anlamda aşarak devletin içine yerleşmek ve orada var olarak, bir anlamda resmi devleti hiç bir siyasi kimlik sahibi olmaksızın yönetmek istedikleri gözle görülür bir gerçeklik.

Genel ve her hangi bir gurubu hedeflemeksizin yapılacak objektif bir bakış, bize Türkiye’de yer alan bazı STK lardan tutun da Spor Kulüplerine, oradan inanç temelli kurulmuş gruplara, hatta sadece yardım amaçlı kurulmuş bazı dernek ve buna benzer diğer yapılara kadar bir çok gurubun, kendilerini devlet yönetiminde söz sahibi ve uygun gördüklerinde de direkt müdahale hakkı olduğunu düşünerek, zaman zaman bir takım ‘’çıkışlar’’ yaptığını görmemizi sağlayacaktır.

Bu yapıların söz konusu ettiğim çıkışlarından bahsetmemin sebebi, elbette bu arızalı durumun, halk iradesi ile ve demokratik seçimlerle sandıktan çıkmış yetkili yürütme organı olan iktidarların, hali hazırda yürütmekte oldukları çalışmalarda sıklıkla sıkıntılar yaratıyor olması...

Bahsettiğim yelpazede yer alan çeşitli yapılardaki gurupların açıkça kendi faaliyet ve ilgi alanı sınırlarını aşmaları sonucu yaşanan sıkıntıların, ülkeye pozitif anlamda bir katkı sağlamadığı gibi, ülkenin zaman ve enerji kaybına yol açtığı aşikar...

Elbette demokrasi ile yönetilen ülkelerde bir takım sivil kuruluşların söz söyleme ve eleştirme hakları vardır ve olmalıdır.

Ancak bu hakkın kullanılması, hali hazırda görev yapan resmi ve demokratik yollarla gelmiş bir iktidarı, örneğin medya gibi, banka ve benzeri sermaye kuruluşları gibi elinde bulundurduğu bazı ekonomik ve diğer ‘’güçlerle’’ zapt-ı rapt altına almaya çalışması, politikalarını yönlendirmeye çalışması, uygun bulmadığı politikaları olmadık ittifaklarla engelleme çabasına grimesi, dilediği kadrolara dilediği kişilerin istihdamı noktasında ısrarcı olması, her hangi bir siyasi parti kimliğine sahip olmaksızın ve açıkçası, sandıkta oy karşılığı olmamasına rağmen, tabir uygunsa adeta kaçak siyaset yapmasının, ne demokrasi ne de vicdanen kabul edilebilir bir durum olmadığı gayet nettir...

Welhasıl-ı kelam, daha fazla demokrasi ve özgürlük yolunda hızla değişim ve gelişim gösteren, kalıcı barışı tesis etmek yolunda bugümlerde kararlı ve başarılı adımların atıldığı ülkemizde, genel toplum kanaati tarafından ‘’iyi’’ olarak kabul edilen gidişatı kaçak ve sinsi diye tanımlanabilecek girişimlerle bozmaya engellemeye baltalamaya hiç kimsenin hakkı olmadığı kanaatindeyim...

Görünen o ki, önümüzdeki dönemde, statükocu eski devlet ve ayrıca derin devlet olgusu ile tam anlamıyla olmasa da büyük oranda başarı ile mücadele eden mevcut siyasi iradenin önünde, yukarıda bahsettiğim gurupların kendi sınırlarına çekilmemesi durumunda, yeni bir iktidar(yeni devlet) – paralel devletler mücadelesi söz konusu...

Hakkımızda hayırlısı temennisi ile...

Hoş Kalın
08 Mayıs 2013
@cngzkync