15 Mayıs 2013

Çözüm Sürecinin Sinsi Muhalifleri

Vatandaşların iktidar tarafından başlatılan, adına ‘’çözüm süreci’’ veya ‘’barış süreci’’ denilen sürece desteği her geçen gün artarak devam ediyor. Bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan bu farklı anketler, kalıcı barış adına yürütülen sürece desteğin gün geçtikçe daha da arttığını işaret ediyor.

Akil İnsan Heyetleri görevli oldukları bölgelerde vatandaşın bu sürece dair kaygı ve beklentilerini bizzat halka dokunarak dinliyor, görev süreleri sonunda da iktidara raporlamak üzere gerekli notlarını alıyor. Akil İnsan Heyetleri tüm provokasyonlara, zaman zaman şiddet içeren saldırı ve protestolara rağmen üstlendikleri görevi büyük bir ciddiyet ve soğuk kanlılıkla yerine getiriyor.

Bir yandan sınır dışına çekilmeler devam ediyor, diğer yandan da iktidar yeni demokratik adımlar atmak ve yeni bir anayasa yapmak için çalışmalarına kararlılıkla devam ediyor. Bir süredir devam eden görüşmeler sonrasında, artık gözle görülür olumlu gelişmeler kamuoyu tarafından da görülüyor ve takdir ediliyor. Medyaya yansıdığı şekilde değerlendirecek olursak, ilk örgüt üyeleri Metina kampına vardı ve sınır dışına çekilmenin ilk somut örnekleri kamuoyu tarafından da görülmeye başlandı.

Buraya kadar fazla detaylandırmadan aktardıklarım noktasında, genel anlamda işler kalıcı barış adına çıkılmış yolda gayet olumlu ve daha önceki dönemlere kıyasla umut verici ve başarılı. Tüm bu gelişmeler devam ederken, elbette bazı olumsuzluklar da yaşanıyor ve kamuoyu tarafından gözlemleniyor.

Otuz yılı aşkın bir süredir akan kardeş kanın durmasına direnenler elbette boş durmuyor, sürece karşı olanlar, kendilerince ‘’ama’’ larla süsledikleri gerekçelerle çözüm sürecine karşı tabir yerindeyse ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Siyaseten sürece karşı olan partiler ağız birliği halinde bir yandan akil insanlar heyetlerini itibarsızlaştırmaya, diğer yandan her platformda tabiri caizse gak guk yapmaya devam ediyorlar.

Gak guk diyorum, çünkü çözüme karşı duruş sergileyen CHP ve MHP gibi siyasi partiler, çözüm metodu ortaya koymaksızın, sadece eleştirerek ve aleyhte demogojiler yaparak süreci durdurmaya baltalamaya çabalıyorlar.

Örneğin gak guk ile yetinmeyen MHP, akil insanlar heyeti ve çözüm süreci hakkında suç duruyurusunda bulunuyor ve mecliste gensoru vermeye hazırlanıyor. Diğer yandan büyük çoğunluğu CHP kökenli bir grup insan ‘’Barış için Demokrasi’’ adı altında önce demokrasi sonra barış diyen, bu tezlerinin fiilen geçerli olmadığını görmeksizin, barışın olmadığı yerde demokrasinin tesis edilemeyeceğinin farkındasızlığıyla, tuhaf ve güncel durum itibariyle geçersiz bir arguman altında kendince bildiri hazırlıyor ve imza topluyor.

Ülkenin bir çok mecrada gerçekleşen değişim ve gelişimini hazmedemeyen bazı illegal örgütler ise son olarak Reyhanlı gibi terör yöntemleri ile kalıcı barış sağlanması amacıyla başarıyla yürütülen süreci ve ülkedeki tüm olumlu gelişimleri sabote etmeye çabalıyor.

Siyasi partiler dışında da gak guk edenler var elbette...

Mesela, ister sivil toplum örgütleri olarak tanımlayın, ister çeşitli cemaatler olarak tanımlayın, yurt içi ve yurt dışında faaliyet gösteren kimi inanç temelli, kimi farklı temellere dayalı olarak oluşturulmuş bazı kuruluşlar da sürece muhalif duruşlar sergiliyor.

Bir diğer gak guk örneklemesini medya üzerinden de verebiliriz, örneğin mevcut iktidara muhalifliği ile bilinen bir kısım medya kuruluşuı, her ne kadar sürece destekmiş gibi görünsede, süreci baltalamak ve sabote etmek için ellerinden geleni ardına koymadıkları görülüyor.

Nasıl mı yapıyorlar bu çözüm sürecine sinsi muhalifliği ? Anlatmaya çalışayım...

Mesela bir medya grubunun başkanı sürecin toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul gördüğünü ve iktidarın da çözüm için geçmiş dönemlere kıyasla her zamankinden daha kararlı olduğunu görünce hemen kendi patronajındaki tüm yayın birimlerine ‘’Barış Dili’ temalı bir uyarı mesajı yolluyor ve sözüm ona ‘’aman ha dikkatli olalım destekleyelim’’ diyor. 

Ancak hemen arkasından yayın organlarında ‘’sinsice’’ çözüm sürecine zarar verebilecek yayınlar yapıyor. Mesela akil insanlar heyetine on kişilik marjinal bir grup tarafından yapılmış, sıradan bir saldırı veya protestoyu sürmanşetten abartarak vererek toplumu olumsuz yönde etkilemeye soyunuyor.

Hemen ardından elinde bulundurduğu medya gücü aracılığıyla, yazılı medyada görevlendirdiği köşe yazarları vasıtasıyla aralıksız ve soluksuz bir şekilde topluma ‘’barış ama’’ konseptli, sözüm ona temkinli ve tedbirli bir zaviyeden olumsuzluk pompalamaya devam ediyor.

Sevgili ‘’amacılar’’ bilir misiniz ki, ''AMA'' kelimesi, aslen kelime ve mana katili bir kelimedir, bilir misiniz ki o kelime kendisinden önce gelen kelime ve cümleleri katleder ?

Tıpkı ‘’barış ama’’ derken barışı katlettiği gibi..

Hoş Kalın

15 Mayıs 2013
@cngzkync