4 Mayıs 2013

Paralel ve Derin Devletler -2-

Bir önceki yazımda kısaca ve yüzeysel olarak, paralel ve derin devlet tanımlarının gerçekte ne olduğunu, ancak toplumda nasıl algılandığına değindim. Farkındayım bahsettiğim konuların başlıkları oldukça karmaşık ve üzerinde uzun uzadıya konuşulabilecek, bir çok farklı şekilde de yorumlanabilecek konular.

Elbette burada derinlemesine bir takım analiz ve anlatımlar yapacak değilim. Yüzeysel de olsa,mevcut olan ortak farkındalıklar üzerinden giderek, belki de mevcut farkındalığın artmasına bir nebze katkı sunabilmek umuduyla, bu iki yapıyı dilim döndüğünce özetleyerek daha anlaşılır kılmak arzusundayım.

Nereden icap ettiğini inanın ben de bilmiyorum, ancak ‘’barış/çözüm’’, ‘’anayasa’’, ‘’seçimler’’ gibi bir takım süreçlerin devam ettiği, değişip dönüştüğümüz ve iktidar adına Başbakan Erdoğan’ın da belirttiği üzere ‘’tarih yazılan’’ bir dönemde, yeni bir toplumsal riskle karşılaşma ihtimali olduğu hissi kapımı çalınca, bu konulara dair yazma gereği duydum.

Genelde birbirine girift,iç içe girmiş yapıda olan, normal şartlarda ve dışarıdan bakıldığında aynı nihai amaç ve ideallere sahip olmadıkları bilinip öyle görünse de, güncel/yakın/orta vadeli bir takım hedeflerde aynı paydada buluşabilen, bu buluşmaya uygun ve eş zamanlı hareket edebilen,derin ve paralel devlet yapıları bugün halen aktif ve sinsice cirit atıyor.

Gayri resmi boyutta varlıklarını halen sürdüren bu yapıların, önümüzdeki günlerde genel siyaset alanında pek doğrudan ve açıktan olmasa da, perde arkasından, ki buna ‘’sinsice’’diyebiliriz, iktidarı bir süre meşgul edeceği ve dolayısıyla iktidarın da bunlarla mücadele etmek durumunda kalacağı görülüyor.

Bugüne kadar derin ve paralel devlet kimdir, kimlerdir sorularına cevaben bir çok şey söylendi ve yazıldı. Makaleleri bir yana koyalım, özellikle derin devlet konusunda, gladyo, kontr-gerilla, derin devlet gibi başlıklarla onlarca kitap yayınlandı.

Derin devlet söylemi, her faili meçhul olayda, her terörist faaliyette, her sıra dışı eylemde, ben dahil hemen herkesin diline dolandı ve gündemde yerini hemen aldı.

Bir derin devletin varlığı her zaman herkes tarafından dillendirildi ve bilindi ancak kimdir sorusunun cevabı ise yaşamakta olduğumuz son üç beş yıl dışında tam olarak verilemedi.

Evet son üç beş yıl diye takribi olarak belirttiğim zaman diliminde, mevcut iktidarın kararlı duruşu ve cesur adımları sayesinde, derin devlet odakları birer birer deşifre edilip yargı önüne çıkarıldı.

Ülkemizin de bulunduğu coğrafyada gerçekleşen, Arap baharı gibi değişim ve dönüşümlerle birlikte, global güçlerin bölge üzerindeki politikalarının mevcut iktidarın siyasi niyet ve iradesi ile bir anlamda örtüşmesi sonucu,Türkiye de yıllar yılı etkin olmuş derin devlet yapısı büyük oranda deşifre oldu.

Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Sarıkız, 28 Şubat, 12 Eylül ve bunlara benzer bir çok dava açıldı. Bu tarihi nitelikteki davalar, toplum tarafından yakından takip edilir ve sonuçları merakla beklenir oldu.

Hatta bu tarihi davalar sadece kendi toplumumuz tarafından değil, uluslararası boyutta da merakla izlenir oldu ve halen de dikkatle takip edilmekte.

Anayasal sistemimizin ve hukuki alt yapımızın yetersizliği nedeniyle, elbette tüm bu dava süreçleri hakikaten zor ve sıkıntılı bir süreçle devam ederken, ne yazıktır ki çeşitli mağduriyetlere de yol açtı.

Tüm bu zorluk ve zaman zaman yaşanan adaletsizliklere rağmen, toplumsal hafıza bu dava ve deşifre süreçlerinden elde ettiği yeni kazanımları mevcut hafızası ile harmanlayarak ortak bir akıla ulaştı.

Gelinen noktada,ülkenin onlarca yılına damgasını vurmuş derin yapıları toplum nihayetinde teşhis etti ve daha iyi tanıyarak, yeni bir bilinç eşiğine ulaştı.

Ancak, her şey tamam mı, derin devlet denilen illegal aygıt bitti mi, bu aygıttan arındık mı, temizlendik mi diye şöyle bir kendi kendimize soracak olsak, hala cevaben,‘’henüz hayır’’ demek durumundayız.

Hem davalar henüz sonuçlanmadı, hem de bu tip oluşumlara zemin hazırlayan mevcut anayasa, askeri ve sivil eğitim sistemi, darbe dönemlerinde kurulmuş MGK,YÖK vs gibi bazı kurumların varlığı gibi konularda henüz gerekli alt yapı düzenlemeleri tam anlamıyla yapılabilmiş değil.

Her şeye rağmen gelinen noktada, öyle ya da böyle, söz konusu derin yapılarla, -ki buna askeri vesayeti de katmak gerekir, mevcut iktidarın şimdiye dek görülmemiş şekilde,cesaret ve kararlılıkla bu konuların üzerine giderek mücadele ettiğini, toplum yararına çok önemli başarılar elde ettiğini belirtmek ve altını çizmek gerekir.

Devletin ve toplumun çeşitli katmanlarına sızmış derin yapının akıl almaz, kirli ilişki yumağı, artık tüm toplum tarafından etraflıca bilinir halde.

Buraya kadar tamam diyelim...

Peki ya şu ‘’paralel devlet’’ denilen şey de neyin nesi, Türkiye’de böyle bir yapı da mı var, varsa kimdir, kimlerdir, güçleri nedir, amaçları nedir, varsa nasıl çalışır ?

Önceki yazıda bahsettiğim ve bu tanımın mucidi Robert Paxton’un tanımladığı prensiplere göre çalışmakta olan bir yapı mıdır, yoksa gerçekte o tanımdan çok uzak ve tam tersine çalışmakta olan ‘’derin devlet’’ gibi anti demokratik ve illegal bir yapılanma şekli midir ?

Acaba paralel ve derin devlet yapıları arasında fark var mıdır ?

Devam edecek...

Hoş Kalın
04 Mayıs 2013

@cngzkync