3 Mart 2013

Bahar Başı Notlarım


Ufak tefek kazalara rağmen terör sorunu ve buna paralel demokratikleşmeye dair sorunların çözümü için görüşmeler devam ediyor...

İyi giden görüşmelerden rahatsız olanların rahatsızlık ve kaygıları bazı köşe yazılarına da yansıyor.İyi haberler geldikçe ‘’GÖREV' icabı olduğu hissi veren yazılar giderek sıklaşıyor...

Bu iş olmazcılara, bu iş bitticilere ve hala geçmişe dönüp atılmış eski yumrukları sayanlara rağmen şu anda gidişat fena değil...

Örneğin bazı yazarların patronajın ''Barış Dili'' talimatına uymadıkları belirgin bir şekilde görülüyor... Bu yazarlarımızı uyarmakta fayda var, bakın patronunuz kızabilir...

Bu tip yazarların sözüm ona çaktırmadan, sinsice,  fitne,  fücur, çomak sokar tarzdaki yazılarını ise bu toplum elbette görüyor biliyor..

Şu ana kadar ufak tefek kazalara rağmen yolunda giden görüşmelerin açıkça ''battığı'' ve ‘’rahatsız edip endişelendirdiği’’ tipitiplerin iyi giden görüşmeleri sulandırmak ve bozmak için yaptığı tüm çırpınışları izlemek ise barışa inanlara ve umut taşıyanlara ayrı bir keyif veriyor...

Görüşmelerinin olumlu sonuçlarına sevinip sürece destek veren Kürtler’in toplum geneline göre çoğunlukta olması, Kürt olmayan ön yargılı, ezberci ve yıllar süren savaşçı politikalarla şartlandırılıp koşullandırılmış bazı kesimlerde adeta kompleks ile karşılanıp, onlarda sanki bir şeyler kaybediyorlarmışcasına, bir şeylerden ödün veriyorlarmışcasına, eşit vatandaş olma yolunda gidilirken bir takım şüphelere neden oluyor...

Oysa olası olumlu sonuçların tüm Türkiyelilerin ortak çıkarı olduğunun doğru algılanması, kalıplaşmış ön yargı ve şizofrenik duygulardan arınılması ve hiç bir etnik kimliğin bu vatan toprağında bir diğerinden üstün olmadığının ve olamayacağının iyice bilinmesi gerekiyor...

Görüşmelere destek vermeyen şüphe ile yaklaşan bazı Kürtlerde ise, on yıllarca süren aldatılmışlıkların, verilip tutulmayan sözlerin ve gasp edilmiş insani haklarının bir kısmının henüz yerli yerince iade edilmediğinden olsa gerek, devlete ve mevcut iktidara karşı halen az da olsa bir güvensizlik olduğu, bu kesimin hala bir aldatılma endişesi taşıdığı gözlemleniyor...

Oysa bu ön yargılardan arınmanın ve bir kez daha güvenmenin kimseye zararı olmayacağı gibi, bu tereddütlü Kürt kesimi dahil tüm Türkiyelilerin barıştan ve çatışmalara son verip ileriye bakmaktan, yani bir diğer ifade ile ''yaşamaktan’’ başka seçeneği yok, çünkü diğer seçenek hepimiz için aslında bir anlamda ''ölüm'' demek...

Ha bir de başka bir söylem diline ve düşünme yeteneğine sahip olamayanların sürekli olarak, PKK şöyle kötüdür,  Öcalan şöyle kötü bir insandır diğer taraftan da Devlet şu köyleri yakmıştır, bu faili meçhulleri yapmıştır, eh  zaten şunu bunu vs yi de yapmıştır diyenler olduğunu görüyoruz...

Bu tip retorikleri artık terk etmek zorunda değil miyiz sevgili dostlar ? Bunları sürekli temcit pilavı misali tekrar ederek, ilk satırlarımda da bahsettiğim gibi bir manada eski yumrukları sayarak çözüme ulaşmayız ki...

Tüm bunları zaten hepimiz biliyoruz, hepimiz farkındayız ve bir çoğumuz da tüm bu sayılanları fiilen yaşamadık mı zaten ? Bu şekildeki tutumlar, görüşmelerden iyi sonuçlar alınmasına sadece köstek olur, gelin hep birlikte eskiyi kaşımaktan bu sefer vazgeçelim, ne kaybederiz ki ?

Toparlamak gerekirse, kimse hayal kırıklığı yaşamamak adına terör biter her şey çok güzel olur şeklinde bir aşırı iyimserliğe kapılmamalı elbette, ancak bitmese bile ciddi manada minimize olabilir ve bu mümkündür...

Benim şahsen görüşmeler sonundaki olası barıştan anladığım, minimize olmuş terör ve daha fazla demokratikleşmiş bir Türkiye de, eşit haklara sahip ve bu hakların anayasa ile teminat altına alındığı Türkiyeli vatandaşların varlığıdır...

*******

28 şubat sorgulamalarında hala askerler ‘’günah keçisi’’ olmaya devam ediyor...

Soruşturmayı yürütenler henüz bu ‘’post modern’’ denilen ancak dönemin Genel Kurmay Sekreteri Özkasnak’ın, Hulki Cevizoğlu’na Ceviz Kabuğu programında söylediği ‘’Erbakan istifa etmeseydi müdahale edecektik’’ sözlerinden de anlaşılacağı üzere, bence bal gibi bir  ‘’Hard Darbe’’ olan 28 Şubat ile ilgili olarak, darbenin asıl müteahhidi olduğunu düşündüğüm medya, sermaye, akademisyen, bürokrat ve siyasetçi gibi asıl muhatapları devam eden soruşturma kapsamına almış değiller...

Ülkemizin temel ve en önemli meseleleri durumundaki Yeni Anayasa yapım çalışmaları, ülkenin içinde bulunduğu terör sorunlarının minimize edilemesi, başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere ülkede yaşayan tüm vatandaşların ortak demokratikleşme sorunlarının çözülmesi yolundaki çalışmalarda, CHP ve MHP gibi siyasi partilerin kullanım dışı olduğunu gözlemliyoruz...

AK Parti’nin bu sorunların çözümünde BDP ile şu anda ‘’tatlı-sert’’ görünümde ancak genel anlamda uyum içinde ve umut veren bir işbirliği yapmakta olduğunu görüyoruz...

MHP ve CHP nin önümüzdeki genel seçimlerde baraj altı kalma olasılıkları giderek kuvvetlenirken, bu iki partinin kendileri açısısından ‘’tehlike’’ olabilecek bu duruma karşın, henüz barajın %5 civarına indirilmesi yönünde her hangi bir çalışma içerisinde olmadıklarını gözlemliyoruz...

MHP ve CHP nin, vatandaşın daha önce bazı siyasi partileri nasıl sandığa gömdüğünün farkına ve bilincine henüz varamadıkları, bu iki siyasi partinin siyaset sahnesinden yok olma durumuna adeta razı oldukları gözleniyor...

Başbakan Erdoğan’ın BDP ile ‘’tatlı-sert’’ ve uyumlu işbirliğini devam ettirirken, bir yandan da toplumun bir ara kendilerinden çok şikayetçi olup sıklıkla yoğun şekilde uyardığı ‘’milliyetçi’’ söylemleri bir tarafa bırakıp, tam aksi yönde milliyetçiliği ayaklar altına alan söylemlerle demokrat olmak adına gereken siyasi dengeyi kurma yolunda olduğunu müşahade ediyoruz...

********

Bahar başı ya da Mart başı itibariyle zihnimde kalan notlarımı paylaşmak istedim, vakit ayırıp okuduğunuz için peşinen teşekkürler...

Hepinizin mutlu huzurlu sağlıklı nice baharlar geçirmesini ve barış dolu yazlara kavuşmasını dilerim...

Hoş kalın...

03 Mart 2013
Twitter : @cngzkync