Ufak tefek kazalara rağmen terör sorunu ve buna paralel demokratikleşmeye dair sorunların çözümü için görüşmeler devam ediyor...
İyi giden görüşmelerden rahatsız olanların rahatsızlık ve kaygıları bazı köşe yazılarına da yansıyor.İyi haberler geldikçe ‘’GÖREV' icabı olduğu hissi veren yazılar giderek sıklaşıyor...
Bu
iş olmazcılara, bu iş bitticilere ve hala geçmişe dönüp atılmış eski
yumrukları sayanlara rağmen şu anda gidişat fena değil...
Örneğin bazı yazarların patronajın ''Barış Dili'' talimatına uymadıkları belirgin bir şekilde görülüyor... Bu yazarlarımızı uyarmakta fayda var, bakın patronunuz kızabilir...
Bu
tip yazarların sözüm ona çaktırmadan, sinsice, fitne, fücur, çomak
sokar tarzdaki yazılarını ise bu toplum elbette görüyor biliyor..
Şu ana kadar ufak tefek kazalara rağmen yolunda giden görüşmelerin açıkça ''battığı'' ve ‘’rahatsız edip endişelendirdiği’’
tipitiplerin iyi giden görüşmeleri sulandırmak ve bozmak için yaptığı
tüm çırpınışları izlemek ise barışa inanlara ve umut taşıyanlara ayrı
bir keyif veriyor...
Görüşmelerinin
olumlu sonuçlarına sevinip sürece destek veren Kürtler’in toplum
geneline göre çoğunlukta olması, Kürt olmayan ön yargılı, ezberci ve
yıllar süren savaşçı politikalarla şartlandırılıp koşullandırılmış bazı
kesimlerde adeta kompleks ile karşılanıp, onlarda sanki bir şeyler
kaybediyorlarmışcasına, bir şeylerden ödün veriyorlarmışcasına, eşit
vatandaş olma yolunda gidilirken bir takım şüphelere neden oluyor...
Oysa
olası olumlu sonuçların tüm Türkiyelilerin ortak çıkarı olduğunun doğru
algılanması, kalıplaşmış ön yargı ve şizofrenik duygulardan arınılması
ve hiç bir etnik kimliğin bu vatan toprağında bir diğerinden üstün
olmadığının ve olamayacağının iyice bilinmesi gerekiyor...
Görüşmelere
destek vermeyen şüphe ile yaklaşan bazı Kürtlerde ise, on yıllarca
süren aldatılmışlıkların, verilip tutulmayan sözlerin ve gasp edilmiş
insani haklarının bir kısmının henüz yerli yerince iade edilmediğinden
olsa gerek, devlete ve mevcut iktidara karşı halen az da olsa bir
güvensizlik olduğu, bu kesimin hala bir aldatılma endişesi taşıdığı
gözlemleniyor...
Oysa
bu ön yargılardan arınmanın ve bir kez daha güvenmenin kimseye zararı
olmayacağı gibi, bu tereddütlü Kürt kesimi dahil tüm Türkiyelilerin
barıştan ve çatışmalara son verip ileriye bakmaktan, yani bir diğer
ifade ile ''yaşamaktan’’ başka seçeneği yok, çünkü diğer seçenek hepimiz için aslında bir anlamda ''ölüm'' demek...
Ha
bir de başka bir söylem diline ve düşünme yeteneğine sahip
olamayanların sürekli olarak, PKK şöyle kötüdür, Öcalan şöyle kötü bir
insandır diğer taraftan da Devlet şu köyleri yakmıştır, bu faili
meçhulleri yapmıştır, eh zaten şunu bunu vs yi de yapmıştır diyenler
olduğunu görüyoruz...
Bu
tip retorikleri artık terk etmek zorunda değil miyiz sevgili dostlar ?
Bunları sürekli temcit pilavı misali tekrar ederek, ilk satırlarımda da
bahsettiğim gibi bir manada eski yumrukları sayarak çözüme ulaşmayız
ki...
Tüm
bunları zaten hepimiz biliyoruz, hepimiz farkındayız ve bir çoğumuz da
tüm bu sayılanları fiilen yaşamadık mı zaten ? Bu şekildeki tutumlar,
görüşmelerden iyi sonuçlar alınmasına sadece köstek olur, gelin hep
birlikte eskiyi kaşımaktan bu sefer vazgeçelim, ne kaybederiz ki ?
Toparlamak
gerekirse, kimse hayal kırıklığı yaşamamak adına terör biter her şey
çok güzel olur şeklinde bir aşırı iyimserliğe kapılmamalı elbette, ancak
bitmese bile ciddi manada minimize olabilir ve bu mümkündür...
Benim
şahsen görüşmeler sonundaki olası barıştan anladığım, minimize olmuş
terör ve daha fazla demokratikleşmiş bir Türkiye de, eşit haklara sahip
ve bu hakların anayasa ile teminat altına alındığı Türkiyeli
vatandaşların varlığıdır...
*******
28 şubat sorgulamalarında hala askerler ‘’günah keçisi’’ olmaya devam ediyor...
Soruşturmayı yürütenler henüz bu ‘’post modern’’ denilen ancak dönemin Genel Kurmay Sekreteri Özkasnak’ın, Hulki Cevizoğlu’na Ceviz Kabuğu programında söylediği ‘’Erbakan istifa etmeseydi müdahale edecektik’’ sözlerinden de anlaşılacağı üzere, bence bal gibi bir ‘’Hard Darbe’’
olan 28 Şubat ile ilgili olarak, darbenin asıl müteahhidi olduğunu
düşündüğüm medya, sermaye, akademisyen, bürokrat ve siyasetçi gibi asıl
muhatapları devam eden soruşturma kapsamına almış değiller...
Ülkemizin
temel ve en önemli meseleleri durumundaki Yeni Anayasa yapım
çalışmaları, ülkenin içinde bulunduğu terör sorunlarının minimize
edilemesi, başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere ülkede yaşayan tüm
vatandaşların ortak demokratikleşme sorunlarının çözülmesi yolundaki
çalışmalarda, CHP ve MHP gibi siyasi partilerin kullanım dışı olduğunu
gözlemliyoruz...
AK Parti’nin bu sorunların çözümünde BDP ile şu anda ‘’tatlı-sert’’ görünümde ancak genel anlamda uyum içinde ve umut veren bir işbirliği yapmakta olduğunu görüyoruz...
MHP
ve CHP nin önümüzdeki genel seçimlerde baraj altı kalma olasılıkları
giderek kuvvetlenirken, bu iki partinin kendileri açısısından ‘’tehlike’’
olabilecek bu duruma karşın, henüz barajın %5 civarına indirilmesi
yönünde her hangi bir çalışma içerisinde olmadıklarını gözlemliyoruz...
MHP
ve CHP nin, vatandaşın daha önce bazı siyasi partileri nasıl sandığa
gömdüğünün farkına ve bilincine henüz varamadıkları, bu iki siyasi
partinin siyaset sahnesinden yok olma durumuna adeta razı oldukları
gözleniyor...
Başbakan Erdoğan’ın BDP ile ‘’tatlı-sert’’
ve uyumlu işbirliğini devam ettirirken, bir yandan da toplumun bir ara
kendilerinden çok şikayetçi olup sıklıkla yoğun şekilde uyardığı ‘’milliyetçi’’
söylemleri bir tarafa bırakıp, tam aksi yönde milliyetçiliği ayaklar
altına alan söylemlerle demokrat olmak adına gereken siyasi dengeyi
kurma yolunda olduğunu müşahade ediyoruz...
********
Bahar
başı ya da Mart başı itibariyle zihnimde kalan notlarımı paylaşmak
istedim, vakit ayırıp okuduğunuz için peşinen teşekkürler...
Hepinizin mutlu huzurlu sağlıklı nice baharlar geçirmesini ve barış dolu yazlara kavuşmasını dilerim...
Hoş kalın...
03 Mart 2013
Twitter : @cngzkync