27 Mart 2013

Güncelleşme Vakti


21 Mart tan bu yana geçen zamanda, Öcalan’ın mektubunun ve etkilerinin konuşulduğu, gündemde önemli bir yer tuttuğu görülüyor.  

Ulusalcı ve Milliyetçi çizgideki siyasetçilerin söz konusu mektup sonrası daha da belirgin bir şekilde barışa yaklaşılmış olmasını dahi görmezlikten gelip bunun bir ihanet olduğunu ve Öcalan’ın devlet ve iktidarı dize getirdiğini söylemeye devam ettiğine şahitlik ediyoruz.

Kolay değil elbet, bunca yıldır devam eden çatışmalar üzerinden ve sonrasında gelen şehit haberleri üzerinden siyasi rant devşirmeye alışmış olanların birden bire değişmeleri ve barış havasını soluyarak bu ortama uyum sağlamaları.

Toplumun barış konusundaki ortak aklının ve bu konudaki kararlı talebinin farkına varamamaları elbette kendi siyasi gelecekleri açısından belirleyicidir. Seçim vakti geldiğinde oy verecek olan toplum, elbette yine bu ortak akıl ile tercihini yapacak ve sonucu belirleyecektir.

Ak Parti ve Güncelleşme...

Her ne kadar Öcalan’ın silahlara veda siyasete merhaba zemininde, Kemalizm’i de rafa kaldıran mektubu sonrası, buna ilaveten İsrail’den bir şekilde gelen özür sonrası, başarı hanesine kocaman bir artı eklemiş olsa ve bu başarı Ak Parti uzun yıllar daha siyaset sahnesinin belirleyici aktörlerinin başına yerleştirse de, Ak Parti’nin de genel siyaseti bu yeni dönemde değişmek ve gelimek durumunda kalacaktır.

Ak Parti zaman zaman söylem olarak başvurduğu milliyetçi söylemlerden zaman içerisinde bir miktar daha uzaklaşmak, muhafazakar ve Milli Görüş ağırlıklı kimliğinden biraz daha uzaklaşmak durumunda görüyorum. Ak Parti’nin bu manada siyasetini daha merkez sağa çekerek, hem bir tık daha liberalleşmesi hem de siyasetini ve siyaset dilini daha demokrat bir çizgiye taşıması kaçınılmazdır.

Bahsettiğim boyutta bir güncelleşmeyi başaramayan bir Ak Parti’nin kendi içinden yeni bir demokrat ve liberal oluşumu, önümüzdeki ilk genel seçimler sonrası olmasa da, 2023’ü göğüsleyecek olan iktidarı da belirleyecek, bir sonraki genel seçimler sonrası doğurması kuvvetle muhtemel olacaktır.

CHP ve Güncelleşme...

Halen sol siyasetin %10-15 lik bir bölümünü temsil eden Ulusalcı kanadın kontrolü ve idaresi altndaki CHP de her geçen gün biraz daha Türkiye’de solun iktidar olabilme şansının erdiğini görmekteyiz.

CHP siyaset üretemediği gibi iktidarın Anayasa ve Barış Görüşmeleri konusunda da Türkiye siyasetine ana muhalefet partisi olarak herhangi bir katkı sunamadığı gibi, CHP nin hem bu gelişmelere köstek olmak için elinden geleni yağtığını, hem de bu Türkiye için hayati öneme sahip süreçlerin dışında kaldığını görmekteyiz.

CHP nin kendini Ergenekon davalarına endekslediği, başını bu davalardan kaldıramadığı ve Türkiye’nin sosyal demokratlarını temsil edemediğini, sosyal demokratların seslerini duyuramadığını Türkiye demokrasisi ve siyaseti açısından üzülerek müşahade etmekteyim. Oysa etkin ve güçlü sosyal demokrat bir CHP muhalefetine Türkiye siyasetinin ve demokrasisin çok ihtiyacı olduğu son derece net. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki, Türkiye demokrasisi CHP’nin bu basiretsizliği nedeniyle sol yanı felç bir şekilde varlığını sürdürmektedir.

CHP nin ilk genel seçimlere kadar kendini onarmasının pek mümkün olmadığını ve ortada CHP adına ümitlenilecek bir durumun da olmadığını düşüdüğümden, CHP nin ilk genel seçimlere kadar yapması gereken en önemli siyasi hamlenin, hem kendileri hem Türkiye siyaseti adına faydalı olacağını düşündüğümden, CHP nin tabiri yerinde ise işi gücü bırakıp, seçim barajının %5 e indirilmesi için çalışmalarında ve bu konuya yoğunlaşmalarında ciddi fayda görüyorum.

MHP ve Güncelleşme...

MHP nin yürüttüğü siyasetin, ana muhalefet olmamalarına rağmen ve CHP’ye oranla,  hani şu meşhur ve artık söylenecek pek başka bir şeyleri olmadığından, üstelik sanki başka da bir şansları seçenekleri varmış gibi habire tekrarlanan ‘’Ülkücüleri sokağa dökmeme’’ durumlarından hareketle, eh bi rmiktar daha Türkiye yararına olduğunu söyleyebiliriz.

MHP nin özellikle son dönemde yüksek sesle ve gırtlağını yırtarcasına, dolayısıyla da kulaklarımızı rahatsız edecek seviyede haykırarak dillendirdiği ‘’asarız, yıkarız, yakarız, koparırız’’ dan ibaret tehditkar ve aşırı Milliyetçi söylemleri, her ne kadar iyi niyetli bir yaklaşımla toplumun belli bir kesiminin ‘’gazının alınması’’ olarak değerlendirilebilse de, bir yandan da toplumu gerdiği son derece net olarak görülmekte.

Özellikle de barış görüşmeleri sonrası kalıcı bir barışın tesis edilmesi durumunda, haliyle üzerinden siyaset yapılacak terör ve şehidlerimizin de olmayacağını düşünürsek,  MHP nin Türkiye siyasetindeki yerinin giderek azalacağını ve esamesinin okunmayacağını düşünüyorum.

MHP nin genetiği gereği kendini güncellemesinin ve daha merkez bir siyasete, ya da daha demokrat ve liberal bir yapıya geçiş yapmasının mümkün olamayacağı aşikardır.

Bu nedenle MHP ye de nacizane tavsiyem, hatta CHP ile kol kola vererek güç birliği içerisinde seçim barajının %5 seviyesine indirilmesi için var güçleriyle çalışmalarıdır.

BDP ve Güncelleşme...

Mektup sonrası yeni dönemde en dikkat çeken ve önü siyaseten en açık siyasi parti olarak BDP nin yıldızının parladığını düşünüyorum.

Her ne kadar Öcalan’ın mektubu sonrası, şimdiye kadar yürüttükleri genel siyasetin çıtasının Öcalan’ın yeni siyaset anlayışının altında olduğu görülse de, BDP nin Ak Parti ile Yeni Anayasa yapım çalışmaları ve Barış Görüşmeleri konusunda, zaman zaman bazı aksaklıklar yapsada kararlılıkla yürüttüğü çalışmalar, BDP yi Türkiye siyasetinde MHP ve CHP den daha önemli bir pozisyona taşımıştır. 

Bundan sonraki günlerde çok ciddi hatalar yaparak bu pozisyonunu MHP ve CHP ye kaptırmayacak bir BDP nin en azından bir seçim barajı derdinin olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

MHP ve CHP den Yeni Anayasa ve Barış Görüşmeleri süreçlerine yeniden dahil olma manevraları gelebileceğini de belitmek isterim.

Mevcut pozisyonuna sahip olarak, genel siyaset anlayışını salt Kürt siyasetinden uzaklaştırabilen, daha sol merkezde ve daha liberalleşmiş bir Genel Türkiye siyasetine kaydırmayı başarabilecek bir BDP nin, CHP yi siyaseten saf dışı bırakarak CHP yi ve seçmenini kendi bünyesine  katabilme potansiyelinin dahi olduğunu düşünüyorum. 

Bence vakit tamam...

Vakit, Türkiye’deki siyasetin ve aktörlerinin güncelleşme vaktidir...

Hoş Kalın...


27 Mart 2013
@cngzkync