21 Mart tan bu yana geçen zamanda, Öcalan’ın mektubunun ve etkilerinin konuşulduğu, gündemde önemli bir yer tuttuğu görülüyor.
Ulusalcı
ve Milliyetçi çizgideki siyasetçilerin söz konusu mektup sonrası daha
da belirgin bir şekilde barışa yaklaşılmış olmasını dahi görmezlikten
gelip bunun bir ihanet olduğunu ve Öcalan’ın devlet ve iktidarı dize
getirdiğini söylemeye devam ettiğine şahitlik ediyoruz.
Kolay
değil elbet, bunca yıldır devam eden çatışmalar üzerinden ve sonrasında
gelen şehit haberleri üzerinden siyasi rant devşirmeye alışmış
olanların birden bire değişmeleri ve barış havasını soluyarak bu ortama
uyum sağlamaları.
Toplumun
barış konusundaki ortak aklının ve bu konudaki kararlı talebinin
farkına varamamaları elbette kendi siyasi gelecekleri açısından
belirleyicidir. Seçim vakti geldiğinde oy verecek olan toplum, elbette
yine bu ortak akıl ile tercihini yapacak ve sonucu belirleyecektir.
Ak Parti ve Güncelleşme...
Her
ne kadar Öcalan’ın silahlara veda siyasete merhaba zemininde,
Kemalizm’i de rafa kaldıran mektubu sonrası, buna ilaveten İsrail’den
bir şekilde gelen özür sonrası, başarı hanesine kocaman bir artı eklemiş
olsa ve bu başarı Ak Parti uzun yıllar daha siyaset sahnesinin
belirleyici aktörlerinin başına yerleştirse de, Ak Parti’nin de genel
siyaseti bu yeni dönemde değişmek ve gelimek durumunda kalacaktır.
Ak
Parti zaman zaman söylem olarak başvurduğu milliyetçi söylemlerden
zaman içerisinde bir miktar daha uzaklaşmak, muhafazakar ve Milli Görüş
ağırlıklı kimliğinden biraz daha uzaklaşmak durumunda görüyorum. Ak
Parti’nin bu manada siyasetini daha merkez sağa çekerek, hem bir tık
daha liberalleşmesi hem de siyasetini ve siyaset dilini daha demokrat
bir çizgiye taşıması kaçınılmazdır.
Bahsettiğim
boyutta bir güncelleşmeyi başaramayan bir Ak Parti’nin kendi içinden
yeni bir demokrat ve liberal oluşumu, önümüzdeki ilk genel seçimler
sonrası olmasa da, 2023’ü göğüsleyecek olan iktidarı da belirleyecek,
bir sonraki genel seçimler sonrası doğurması kuvvetle muhtemel
olacaktır.
CHP ve Güncelleşme...
Halen
sol siyasetin %10-15 lik bir bölümünü temsil eden Ulusalcı kanadın
kontrolü ve idaresi altndaki CHP de her geçen gün biraz daha Türkiye’de
solun iktidar olabilme şansının erdiğini görmekteyiz.
CHP
siyaset üretemediği gibi iktidarın Anayasa ve Barış Görüşmeleri
konusunda da Türkiye siyasetine ana muhalefet partisi olarak herhangi
bir katkı sunamadığı gibi, CHP nin hem bu gelişmelere köstek olmak için
elinden geleni yağtığını, hem de bu Türkiye için hayati öneme sahip
süreçlerin dışında kaldığını görmekteyiz.
CHP
nin kendini Ergenekon davalarına endekslediği, başını bu davalardan
kaldıramadığı ve Türkiye’nin sosyal demokratlarını temsil edemediğini,
sosyal demokratların seslerini duyuramadığını Türkiye demokrasisi ve
siyaseti açısından üzülerek müşahade etmekteyim. Oysa etkin ve güçlü
sosyal demokrat bir CHP muhalefetine Türkiye siyasetinin ve demokrasisin
çok ihtiyacı olduğu son derece net. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki,
Türkiye demokrasisi CHP’nin bu basiretsizliği nedeniyle sol yanı felç
bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
CHP
nin ilk genel seçimlere kadar kendini onarmasının pek mümkün olmadığını
ve ortada CHP adına ümitlenilecek bir durumun da olmadığını
düşüdüğümden, CHP nin ilk genel seçimlere kadar yapması gereken en
önemli siyasi hamlenin, hem kendileri hem Türkiye siyaseti adına faydalı
olacağını düşündüğümden, CHP nin tabiri yerinde ise işi gücü bırakıp,
seçim barajının %5 e indirilmesi için çalışmalarında ve bu konuya yoğunlaşmalarında ciddi fayda görüyorum.
MHP ve Güncelleşme...
MHP
nin yürüttüğü siyasetin, ana muhalefet olmamalarına rağmen ve CHP’ye
oranla, hani şu meşhur ve artık söylenecek pek başka bir şeyleri
olmadığından, üstelik sanki başka da bir şansları seçenekleri varmış
gibi habire tekrarlanan ‘’Ülkücüleri sokağa dökmeme’’ durumlarından hareketle, eh bi rmiktar daha Türkiye yararına olduğunu söyleyebiliriz.
MHP
nin özellikle son dönemde yüksek sesle ve gırtlağını yırtarcasına,
dolayısıyla da kulaklarımızı rahatsız edecek seviyede haykırarak
dillendirdiği ‘’asarız, yıkarız, yakarız, koparırız’’ dan ibaret tehditkar ve aşırı Milliyetçi söylemleri, her ne kadar iyi niyetli bir yaklaşımla toplumun belli bir kesiminin ‘’gazının alınması’’ olarak değerlendirilebilse de, bir yandan da toplumu gerdiği son derece net olarak görülmekte.
Özellikle
de barış görüşmeleri sonrası kalıcı bir barışın tesis edilmesi
durumunda, haliyle üzerinden siyaset yapılacak terör ve şehidlerimizin
de olmayacağını düşünürsek, MHP nin Türkiye siyasetindeki yerinin
giderek azalacağını ve esamesinin okunmayacağını düşünüyorum.
MHP
nin genetiği gereği kendini güncellemesinin ve daha merkez bir
siyasete, ya da daha demokrat ve liberal bir yapıya geçiş yapmasının
mümkün olamayacağı aşikardır.
Bu
nedenle MHP ye de nacizane tavsiyem, hatta CHP ile kol kola vererek güç
birliği içerisinde seçim barajının %5 seviyesine indirilmesi için var
güçleriyle çalışmalarıdır.
BDP ve Güncelleşme...
Mektup
sonrası yeni dönemde en dikkat çeken ve önü siyaseten en açık siyasi
parti olarak BDP nin yıldızının parladığını düşünüyorum.
Her
ne kadar Öcalan’ın mektubu sonrası, şimdiye kadar yürüttükleri genel
siyasetin çıtasının Öcalan’ın yeni siyaset anlayışının altında olduğu
görülse de, BDP nin Ak Parti ile Yeni Anayasa yapım çalışmaları ve Barış
Görüşmeleri konusunda, zaman zaman bazı aksaklıklar yapsada
kararlılıkla yürüttüğü çalışmalar, BDP yi Türkiye siyasetinde MHP ve CHP
den daha önemli bir pozisyona taşımıştır.
Bundan
sonraki günlerde çok ciddi hatalar yaparak bu pozisyonunu MHP ve CHP ye
kaptırmayacak bir BDP nin en azından bir seçim barajı derdinin
olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
MHP ve CHP den Yeni Anayasa ve Barış Görüşmeleri süreçlerine yeniden dahil olma manevraları gelebileceğini de belitmek isterim.
Mevcut
pozisyonuna sahip olarak, genel siyaset anlayışını salt Kürt
siyasetinden uzaklaştırabilen, daha sol merkezde ve daha liberalleşmiş
bir Genel Türkiye siyasetine kaydırmayı başarabilecek bir BDP nin, CHP
yi siyaseten saf dışı bırakarak CHP yi ve seçmenini kendi bünyesine
katabilme potansiyelinin dahi olduğunu düşünüyorum.
Bence vakit tamam...
Vakit, Türkiye’deki siyasetin ve aktörlerinin güncelleşme vaktidir...
Hoş Kalın...
27 Mart 2013
@cngzkync