Önceki yazımı 18 ekim 1926'da çıkan “Din Yok, Milliyet Var” isimli kitaptan pasajlar aktararak sonlandırmıştım.
Devam edelim...
Yine
aynı yıllarda eş zamanlı olarak okullarda okutulan ders kitaplarında da
değişiklikler görülmektedir. Şöyle ki, nedendir bilinmez Osmanlı Tarihi
gittikçe daha az yer kaplamaya başlar, buna karşılık Osmanlı öncesi
Türk Tarihi abartılarla yer alır.
Ders
kitaplarında baş gösteren değişikliklere biraz değinmek gerekirse,
Osmanlı neredeyse yok sayılmakla kalmamış, yakın zamana kadar da olduğu
gibi Eski Türklere aşırı övgü yerleşmiş. Afet İnan’ın da aralarında
bulunduğu malum yazarlar topluluğunun, Tarih Kongresi’ne sunduğu “Orta Kurun Tarihine Umumi Bir Bakış” bildirisinde şöyle denir;
“Hunlar
zannolunduğu gibi, Avrupa’da göçebe ömür geçirmiş bir kavim değildir;
bilakis toprağa bağlanmışlardı, evlerde, köylerde ve şehirlerde
otururlardı. Hun kralları en son modelde yaptırdıkları kaplıcaların
taşlarını uzaklardan getirtecek kadar ince hisli idiler.”
Batı
kompleksinin de açıkça görüldüğü bu bildiride, Afet İnan’ın da
aralarında bulunduğu kitap yazarları, Türk’ ün ırken üstün olduğunu her
fırsatta anlatmaya başlarlar.
Yine bir ders kitabı olarak 1931'de yazılan ‘’Türk Tarihinin Anahatları’’ kitabının neden yazıldığı bu grup yazarlar tarafından şöyle açıklanıyor:
“Milletimizin yaratıcı kabiliyetinin derinliklerine giden yolu açmak, Türk deha ve seciyesinin (karakterinin) esrarını meydana çıkarmak, Türkün hususiyet ve kuvvetini kendine göstermek ve Milli inkişafımızın (gelişmemizin) derin ırkî köklere bağlı olduğunu anlatmak istiyoruz.”
Varın siz düşünün gerisini, bu bir ders kitabı mıdır yoksa ırk temelli bir propaganda kitabı mıdır ?
Kitaplarda görüldüğü üzere Türklerin her zaman yüksek medeniyet tesis etmiş olmalarından, ırk olarak karışıklığı sevmemelerinden bahsediliyor ve Türklerin devlet kurma yönündeki “ırksal yetenekleri” nden bahsediliyor.
Bu kitap temel alınarak hazırlanan, ‘’Liseler için tarih” (1932) ve “Ortamektep için tarih” (1933) kitapları Türklerde devletçiliği fıtrî yani doğuştan gelen bir kabiliyet olarak açıklarken şöyle demektedir;
“Tarihin en büyük cereyanlarını yaratmış olanTürk ırkı, benliğini en çok korumuş olan bir ırktır. Tarihte daima göze çarpar bir birlik arz eden Türk ırkı daima hakim kalan bariz uzvi (organik) vasıflar ile dimağın (beynin)
en kuvvetli mahsulü olarak müşterek lisanları ile, aynı zamanda bugünkü
millet tarifine de en uygun büyük bir cemiyettir. Bütün tarihte böyle
büyük bir ırkı, bir millet halinde görmek
bilhassa zamanımızdaki in san heyetlerinin pek çoğuna nasip olmayan
büyük bir kuvvet ve büyük bir şereftir.”
Devam
edelim, ancak eminim şimdiki satırlara inanamayacaksınız, hani şu
meşhur dünyadaki tüm halkların ırken Türk olmaları efsanesi, bakınız
meğer kim de Türkmüş....
‘’Rusya ihtilali; Ruslaşmış bir Türk ailesinden gelen Lenin (asıl ismi Vladimir İlyiç Ulyanof) adlı bir adamın azim ve iradesiyle, o ana kadar yalnız nazariyatta (teoride) kalan komünizmin hayatta tamamiyle tatbikatına (uygulanmasına) girişildi.”
Öz Türk Olmayanların Bir Hakkı Vardır... Kölelik
O zamanın Adliye Vekili (Adalet Bakanı), hani geçenlerde Başbakan Erdoğan’ın da bahsettiği, Mahmut Esat Bozkurt, 21 eylül 1930'da SonPosta gazetesine şöyle bir demeç verir:
“Benim
fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türktür. Öz Türk
olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır,
köle olmaktır.”
Bozkurt,
bildiğiniz üzere Kemalizmin ideologlarından biri olması nedeniyle
oldukça önemli bir isimdir ve bugünkü medenî kanun’u getiren kişi ve
büyük bir hukukçu olarak da zaman zaman törenlerle anılmaktadır.
Bozkurt’un tek faşist-ırkçı çıkışı ve söylemi elbette bununla sınırlı değildir ancak fazla vaktinizi almamak adına bununla yetinmeyi doğru buluyorum.
Türk Irkı Dünyanın En Güzel Irkıdır...
Bugünkü
yazımızı da Mustafa Kemal’in, Keriman Halis’in 1932'de Belçika’daki
yarışmada Dünya Güzeli seçilmesi üzerine Cumhuriyet gazetesine verdiği
şu demeç ile bitirelim.
“Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde (varlığında)
tabiî olarak tecelli ettirdiği güzelliğini, dünyaya, dünya hakemlerinin
tasdikiyle tanıttırmış olmakla, elbette kendini memnun ve bahtiyar
addetmekte haklıdır. Şunu ilave edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihî olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli intihap olunmuş (seçilmiş) olmasını çok tabiî buldum.
Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu tahattür ettirmeyi (hatırlatmayı) lüzumlu görüyorum: Müftehir olduğumuz (övündüğümüz) tabii giizelliğinizi fennî tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda tekamülün mütemadi tahakkukunu (evrimin aralıksız olarak gerçekleşmesini) ihmal etmeyiniz.”
Devam edecek...
Hoş Kalınız..
09 Mart 2013
Twitter : @cngzkync