11 Mart 2013

Dünden Bugüne IRKÇILIK -7-


1930 lu yıllarda yaşanılan ve sistematik bir şekilde tesis edilen ırkçı politikalar sadece şimdiye kadar anlattıklarımla sınırlı kalmadı elbette.

İskan Kanunu...

Kanunun teknik detayına girmeden hemen bu kanunla ilgili geçici komisyon raporunun, kanunun niye çıkarıldığından nasıl bahsettiğine bir göz atalım. Bakın 1934 de çıkarılan bu kanun neden ve hangi amaçla çıkarılmış.

“Öteden beri Türk kültürüne uzak kalmış olanların ülkede yerleşerek onlara Türk kültürünü benimsetmek için devletin yapacağı işler bu kanunda açıkça gösterilmiştir. Bu gibileri Türk kültüründe eritmek ve onları Türk oldukları için daha sağlam yurda bağlamak yollarını bu kanun göstermiştir. Türkiye cumhuriyeti devletinde, Türküm diyen herkesin bu Türklüğü devlet için belli ve açık olmalıdır. Burada devlet, hiçbir Türkün Türklüğünden bir soluk işkillenmek istemez. Kanunun 11.maddesi yurtta ‘’Dil, Ekin, Kan Birliği’’ temin etmek maksadıyla konan bir maddedir.

Memleketin ekin ve kan birliğini temin edecek bu kısım çok önemli olduğundan bu hususta hükümeti kuvvetli salahiyetlerle teçhiz etmek (yetkilerle donatmak) lüzumlu görülmüş ve hükümete bu işlerde lüzumunda, toptan olmamak kaydıyla, göç ettirmek ve tabiiyetten de düşürmek yetkileri verilmiştir.

Yurt işlerinin birinci sırasında ve hatta bu sıranın da başında bulunan dil, ekin ve kan birliğini temin işi her türlü mülahazaların (düşüncelerin) üstünde tutularak çok dikkat ve ihtimamla işlenmek en yüksek bir yurt borcudur.”

Yukarıdaki maksatlarla hazırlanmış bir kanunun, ciddi derecede ırk temelli olduğu gayet net anlaşılmaktadır sanıyorum. Herkesi bir kültürde ‘’eritmek’’ ve bu maksatla ‘’göç ettirmek’’ hatta gerekiyorsa ‘’vatandaşlıktan düşürmek’’ gibi dayatma, tehdit ve zor kullanmayı düşünüp bunu kendinde hak görerek kanunlaştırmış bir zihniyetten bahsediyorum.

Bu ‘’eritme’’ ve ‘’tekleştirme’’ çabası uğruna binlerce vatandaşımızın çektiği zorluk ve acıları varın bir düşünün. Yok düşünemiyor ve bunlar normal ve uygu şeyler diyorsanız, o takdirde sizden ricam çevrenizde bu kanun nedeniyle mağdur edilmiş insanlar muhakkak vardır, yoksa da bir zahmet bulun ve onlara bir sorun, hiç kimseyi bulamazsanız gidin Kürt vatandaşlarımıza sorun ve kulaklarınızla dinleyin neler yaşanmış hangi acılar çekilmiş.

Yahudilere Baskı ve Saldırılar...

Tek Tipçilik ve daha açık ifade etmek gerekirse ırkçılık çalışmaları hızla devam ederken, Kemalizmin ideolojileştirilmesi çalışmalarını yürüten ‘’Kadro’’ dergisi yazarı Burhan Asaf Belge,Nnisan 1933'te şöyle yazar:

“Almanya’daki Yahudi aleyhtarlığı, umarız ki, bizimkilere bir ders olur. Türk kadar misafirperver olmak için, Türk kadar tarih içinde efendi millet olmuş olmak lazımdır. Fakat her misafirliğin sonu ya evdekilere karışmak yahut misafirliği uzatmamak değil midir ? Bizim azlıklar, evdekilerine karışmasını şimdiye kadar hiç bilmediler. Fakat bundan sonrası için bunun samimi yollarını, biz göstermeden kendilerinin arayıp bulmaları şüphe yok ki hem onların hem bizim lehimizedir.”

Alın size apaçık bir tehdit. Ya asimile olun ya gidin şeklindeki busözler, bana yakın geçmişte Türk Milliyetçisi bir siyasi parti olan MHP’nin, Türkiye’nin her yerine astığı boy boy ’’Ya Sev Ya Terk Et’’ pankartlarını hatırlattı.

Tesadüfe bakın ki, Burhan Asaf Belge’nin bunları yazdığı günlerden birkaç gün önce ise Almanya 3.Reich’ı ilan etmiş, 20 Mart’ta ilk toplama kampını açmış ve 28 Mart’ta Adolf Hitler Yahudileri ve Yahudi mağazalarını boykot emri vermiştir.

Burhan Asaf Belge’ninki gibi yazılar elbette bahsettiğim dergi dışında başka yerlerde de yayımlanmaktadır. Oluşan tüm bu baskılar sonucunda, Ankara Yahudi Cemaati Türkçe konuşma kararı alır.

Ancak bu karar, Yahudileri hedef olmaktan kurtaramaz ve, 1934'te Trakya ve Çanakkale’de Yahudilere yönelik saldırılar gerçekleşir. 21 haziran 1934'te Çanakkale’de, 28 haziran’da Kırklareli, Edirne, Keşan ve Uzunköprü’de eş zamanlı başlayan saldırılarla Yahudilerin ev ve işyerleri yağmalanır. Hahamlara saldırılır, bazı tecavüz olayları yaşanır.

Ne enteresandır ki, kitleler ellerinde sopalarla Yahudilere saldırırken, polis ise saldırganları durdurmak yerine Yahudilere derhal kentleri terk etme emri verir. Bu arada CHP’nin yerel örgütlerinin saldırılara karıştığı, vali ve müfettişlerin sessiz kalarak saldırılara destek verdiği görülür.

1934 saldırıları sonucunda bu bahsettiğimiz kentlerdeki zengin ve yoksul Yahudiler ya ülke sınırlarına kaçmak zorunda kalırlar ya da İstanbul’a göçerler. Sözünü ettiğimiz bölgelerde yaşayan yaklaşık on üç bin Yahudi’den, ilk etapta yaklaşık üç bininin yaşadıkları yerleri tek etmek zorunda kaldıkları görülür.
Sistematik bir operasyonla  o dönemlerde ticarette etkin olan Yahudilere yapılanlar acaba ekonominin Türkleştirilmesi hamlelerinden biri midir ?

Bence fazla düşünmeye gerek yok bu sorunun cevabını, Yahudi vatandaşlarımıza yapılan bu ırkçı faşizan saldırılar onların insani haklarının gasp edimesi bir yana, elbette çirkin ancak ne yazık ki başarılı bir ‘’Ekonomiyi Türkleştirme’’, tek tipleştirme operasyonudur.

Devam edecek...

Hoş Kalınız.. 
11 Mart 2013
Twitter : @cngzkync